T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Misyonerlerin masum kaldıkları alan

Misyonerleri sadece kendi inançlarını bir takım kültürel etkinliklerle çevreye tanıtan ve yayan insanlar olarak değerlendirirsek onlardan rahatsız olmamamız gerekir. Hele de düşünce inanç ve ifade özgürlüğü ilkesinden hareket edecek olursak rahatsız olmak bir yana onların haklarını savunmamız gerekir.

Efendim Türkiye müslüman ülkedir, halkının büyük çoğunluğu müslümandır, burada hristiyanlık propagandası yapmak doğru değildir gibi bir yaklaşım içinde olursak isabetli davranmış olmayız.

Ben hrisityanlık propagandalarına karşı sert çıkanları görünce hep batı dünyasını gözümün önüne getiriyor, oradaki müslümanların haklarını düşünüyor ve gerek batıdaki yönetimlerin gerekse halkın bizim Osmanlı'dan sonra kaybettiğimiz hoşgörülerine gıpta ediyorum.

Mesela "Sivas'ta Tokat'ta, Kütahya'da Afyon'da, Erzurum'da Samsun'da ve diğer şehir ve kasabalarımızda onlarca kilise açılmasına toplum olarak ne kadar tahammül edebiliriz? Köylerimize kadar kiliseler açılmasına ve gayr-i müslimlerin faaliyet göstermelerine ne kadar dayanabiliriz?" diye düşünüyor ve o kadarına katlanamayacağımızı tahmin ediyorum.

Oysa bugün batı ülkelerinde mesela, Almanya'da, Avusturya'da, Fransa'da, Belçika'da, İsviçre'de, Danimarka'da, İngiltere'de şehir merkezleri bir yana köylere varıncaya kadar müslümanlar binlerce cami açmışlar dernekler kurmuşlar ve hem inançlarını yaşıyorlar hem de düşüncelerini ve inançlarını yaymalarının önünde hiçbir engel bulunmuyor! Dahası kimse onları inançları sebebiyle kınamıyor, dışlamıyor; isteyen kız başörtüsüyle okuluna gidiyor, isteyen hanım başörtüsüyle işinde çalışabiliyor; isteyen erkek sakalıyla askerlik bile yapıyor! Din ve düşünce eksenli her türlü yayın da serbest. Müslümanlar bu ülkelerde her türlü, gazete, dergi, radyo ve tv yayını yapabiliyor! Yani islami misyonerlik serbest!

Londra Hyde Park'ta yaşanan ifade özgürlüğüne değinmek bile lüzumsuz.

Ben bunları görünce ülkemizdeki misyonerlik faaliyetlerine karşı tutumumuzu çok düşündürücü buluyorum.

Bir hristiyanın kendi dinini anlatmak için kitap, gazete, dergi ve benzeri yayınları basıp dağıtması; radyo ve tv yayını yapması doğrusu çok etkilemiyor beni. Hatta bu işin serbest bırakılarak açıktan yapılmasının daha faydalı olacağını düşünüyorum. Müslümanların böylesi çalışma ve yayınlardan etkilenerek din değiştireceği korkusunu yersiz buluyorum.

Misyonerliğin sadece hristiyanlığı anlatan ve yayan dini faaliyetleri beni pek fazla endişelendirmiyor. Zira onların İslam ülkelerinde yaptığının çok daha fazlasını müslümanlar batı ülkelerinde üstelik devlet himayesinde yapıyorlar.

Beni endişelendiren misyonerlerin dini faaliyeti değil, gözlerden gizlenen siyasi amaçlı faaliyetleridir. Hristiyan dünyası haçlı savaşlarıyla elde edemedikleri zaferi 19 yüzyıldan itibaren misyonerlik ve benzeri yollarla elde etmeyi amaçlamış ve İslam dünyasını içten yıpratma ve yıkmanın planları içinde olmuştur.

1935 senesinde Kudüs'te toplanan Misyonerler Konferansında başkanları Samoul Zouimer misyonerlere hitaben diyor ki: "Hristiyan devletlerini sizlere verdiği misyonerlik göreviniz, İslam alemindeki müslümanları hristiyanlık dinine sokmanız değildir. Sizin vazifeniz müslümanı İslam'dan uzaklaştırıp Allah tanımaz bir kişi haline getirmeniz, daha sonra da bu milletleri ayakta tutan ahlaklarından onları koparmanızdır. Eğer bunda muvaffak olursanız İslam memleketlerine yöneltilen sömürgenin fetih karakollarını teşkil etmiş olursunuz. (...) Eğer siz Allah tanımaz ve tanımak da istemez bir nesil hazırlarsanız müslümanı dininden çıkarmış ve hristiyanlığa sokmamış olursunuz. Bundan sonra batının arzu ettiği şekilde bir İslam doğar. Büyük işlerle uğraşmaz, rahatı ve tembelliği sever, şehvet ve arzularının tatmini için her çareye başvurur, hatta öyle hale gelir ki şehveti ve arzuları hayattaki tek hedefi olur. (...) Ey misyonerler, ancak müslümanı bu hale getirdiğiniz zaman göreviniz başarılı bir şekilde tamamlanmış olur. (Garp Liderleri Diyor ki, Nizam yayınevi, 3. baskı sh 73-74)

Papa Simon da, "İslam birliği müslüman milletlerin fikri beraberliğini sağlar ve onların Avrupa'nın egemenliğinden kurtulmasını sağlar. Bu hareketin gücünü kırmak için en etkili yol misyonerliktir. Binaenaleyh müslümanları İslam Birliğine yönelmekten alıkoyup onları başka şeylerle oyalamamız lazımdır." (aynı eser sh.75-76) diyor.

Bu ve benzeri beyanları okuyunca da misyonerliğin siyasi hedefleri yanında hristiyanlığı yayma faaliyetini çok masum bir faaliyet olarak görüyorum.

AB'ye girmek için müracaat etmiş bir ülkede bu tartışmaların komikliği ise ayrı bir konu!!


6 Ocak 2001
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED