T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kar: Kars'ın New York'la buluşması…

'Kar', Türkiye'nin neredeyse tüm yüzölçümünün karla kaplandığı bir sırada piyasaya çıktı. Yazımı üç yıl sürmüş bir romanın, yayımlandığı zaman diliminde, özellikle yazarının yaşadığı İstanbul'un uzun yıllardır görmediği ölçüde kar altında kalmış olmasını, romanı kaleme aldığı sürede bilmesine imkan bulunmadığı ve hele hele İstanbul'un yıllardır 'altıgen kar tanesi'ni görmediği gözönüne alınırsa, acaba bu, romanın 'postmodern' karakteriyle adeta bir 'determinist uyum' içinde bulunmasıyla mı açıklanmalı!

Hele, 11 Eylül'den sonra 'küresel düzlem'de ortaya çıkıveren 'sorunsal'ın 'Kar'da sürekli olarak 'Kars düzlemi'nde irdelenmesi de, kaleme alınması üç yıl önce başlandığına göre, kitabın 'postmodern' karakteri ile yine uyumlu bir 'determinizm' sanki…

Orhan Pamuk'un bundan önceki her romanında olduğu gibi, 'Kar' da, kapışıldı ve bundan önceki her romanında olduğu gibi tanıtım yazıları, eleştiriler ve kitapla ilgili televizyon tartışmaları ardarda geldi.

Bunların birçoğunu okudum ve izledim. Hatta bir televizyon programı vesilesiyle Orhan Pamuk'la biraraya gelip, ayaküstü 'Kar' üzerinde konuştum. Kitapla ilgili birkaç soru yönelttiğimde, 'kitabı okudun mu' diye sordu. Yayımlanalı daha üç gün olmuştu. Okumadığımı ama kitapla ilgili kendisiyle yapılan birkaç söyleşiyi ve kitap hakkında o güne dek çıkan tüm yazıları okuduğumu söyledim. Eski tanışıklığımız ve dostluğumuz gereği olsa gerek, 'Kar'ı okumaya başladıktan sonra saçmasapan bulduğum, sorularımı sabırla cevaplandırdı.

'Kar'ı okumaya başlayınca -henüz bitirmedim ve bitirmek istemediğimi de farkediyorum- Orhan Pamuk'a sorduğum soruların anlamsızlığını ve dolayısıyla beni incitmemek için verdiği cevapların da anlamsızlığını anladım…

Birkaç gün önce benimle bir konuda görüşmeye gelen, -pek 'Türkiyeli' bir deyimle- 'İslami duyarlılık sahibi' iki gazeteciye 'Kar'ı okuyup okumadıklarını sordum. 'Okumuş kadar olduk. Hakkında o kadar çok yazılıp çizildi ki, hepsini okuduk' dediler. Kendilerine, benim kitabı okumakta olduğumu ve okudukça hakkında yazılanların çok büyük bir bölümünün kitapla hiçbir ilgisi bulunmadığını gördüğümü söyledim.

Ben, yorulmak bilmez bir roman tüketicisi değilim. Hele, henüz okumayı tamamlamadığım bir romana ilişkin 'eleştiri' yazısı yazacak kadar kendini bilmez de değilim. Ama bugüne dek 'Kar' ile ilgili çıkan yazıların ezici çoğunluğunun 'gülünç' kaçtığını, tam da romanın içinde anlatılan 'zihin kalıpları'nı yansıttığını, 'Kar'ın büyük bölümünü okumuş olarak söyleyebilirim. Orhan Pamuk'un, kitapıyla ilgili eleştiri ya da hatta tanıtım satırları okurken, bıyıksız dudağının altından gülümsediğini, 'Ben, bunları Kar'da yazmıştım zaten. Tekrar bunlar' düşüncesinin beyninin bir köşesinden hızla geçtiğini ve 'eleştiriler'i 'Kar'ın değerinin kanıtları olarak kabullendiğini ve derhal bundan sonraki romanının konusu üzerine kafa yormakta olduğunu görür gibiyim.

Yıllar önce, pek sevdiğim Octavio Paz'ın 'Yanlızlığın Labirenti'ni İngilizce'sinden okurken, 'Türkiye'de niçin bir Octavio Paz çıkmıyor? Paz'ın, kendi Meksikalılarının şifresini çözdüğü gibi, onlarla birçok benzer özellikler taşıyan Türkiyelilerin şifresini, böyle yaptığını ilan etmeden, çözmeye yönelen bizim kalemlerimiz niçin yok' düşüncesi içimi kaplamıştı. 'Kar'ı okurken, 'işte' dedim kendi kendime, 'Orhan Pamuk!'…

Üstelik, Octavio Paz'ın 'Yalnızlığın Labirenti' bir roman değil 'deneme'dir; Orhan Pamuk, bunu bir romanda yapıyor. Bir romanda bunu yapabilmek, olağanüstü ve zor bir iş. Orhan Pamuk'un kaderinin hayranlık ve kıskançlıkların muhatabı olmasını, bu nedenle, anlamak zor değil.

Romanlar, bir toplumu, bir 'kimliği', 'zihin kalıpları'nı, bir halkın 'kültür dokusu'nu tarihin belirli bir kesitinde tanımanın ve kavrayabilmenin en etkili araçları. Dostoyevski'yi, Çehov'u, Turgenyev'i okumadan ve anlamadan, 'Rus insanı'nı ve '19.Yüzyıl Rusya'sı'nı anlamak ve tanımak, imkansıza yakın bir 'olasılık'.

Modaya kapılmayı ve kendimi kaptırmayı reddeden asi ruhum, Milan Kundera dalgasının her yanı kapladığı 1980'lerin sonlarında 'Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'ni elime almayı engellemişti. Bir gün, adeta yutarcasına, elimden bırakamadan okudum. Bitirdiğim vakit, 'Çek insanı'nı ruhuna girmiş, onu tanımış hissettim kendimi. Daha önceki Prag anılarıma geri gittim; Çekleri, asıl, Kundera ile tanıdığımı sezinledim. 'İçinden' zaten görmüş olduğum, İkinci Dünya Savaşı sonrası Sosyalist Çekoslovakya'yı 'içerden' daha iyi gördüğümü, öylece anladım. Kundera'yla birlikte, Karel Çapek'i, Jaroslav Hasek'i, hatta Vaclav Havel'i, hatta hatta Franz Kafka'yı ve dahi 'Orta Avrupa insanını, kültürünü, kimliğini' daha derinden bilmeye başladığımı gördüm.

'Klasik roman' değerinde olan yapıtları okumanın ve hissetmenin yaşı herhalde yok. Yaşar Kemal'in 'İnce Memet'ini 11-12 yaşında okumuş ve büyülenmiştim. Onun yeri belleğimde hep ayrı ve özel kaldı. 'Kar'ın da öyle olacağını, bir çırpıda ama bitirmeye kıyamadan okurken, biliyorum.

'Kar'ın satırlarının arasından derin düşüncelere dalarak ve sürekli yol alarak geçerken, 'Ben, bu kitabı daha önce ne vakit okumuştum' sorusu aklımda sık sık canlandı. Çok vakit yitirmeden cevabını bulmuştum. Paul Auster'ın 'Ay Sarayı'nı okur gibiydim. Aynı ritm. Müthiş benzerlikler taşıyan bir uslup. Tıpkı Orhan Pamuk gibi, 'doğru ve düzgün bir entelektüel siyasi duruş' sahibi olan Paul Auster, çağdaş romanın, -postmodern edebiyatın- büyük ismi. New York'u anlatan postmodern kalem ustası. New York üzerinden 'evrensel' temalar ürettiği için, eserleri Türkçe dahil her dile çevriliyor. Paul Auster'ın New York'la yaptığını, Orhan Pamuk, 'Kars üzerinden' yapıyor ve yerel gibi gözükebilecek bir zemini 'evrenselliğe' taşıyor. Eserlerinin bunca yabancı dile çevrilmesi ve Orhan Pamuk'un 'dünya edebiyatı'nda bir 'dev Türk romancısı' olması, dolayısıyla, raslantı değil.

Kars, New York'la buluşabilir mi?

Orhan Pamuk'unuz varsa, 'Kar'la ve 'Kar'da buluşabilir…


2 Şubat 2002
Cumartesi
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED