|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Anayasa Mahkemesi, Meclis iç tüzüğünü değiştiren bazı maddeleri iptâl etti. Ocak 2001 tarihinde 527 sıra sayılı kanun teklifiyle, iktidar, iç tüzüğün 51 maddesini değiştirmek istemişti. Muhalefet engelleyince, 51 maddelik teklifi geri çekmişler, tüzük ile ilgili 8 maddelik bir başka kanun teklifi getirmişlerdi. 8 maddelik iç tüzük değişikliği teklifinde, 527 sıra sayılı teklife göre, muhalefetin sesi daha da kısılıyordu. Söz gelimi, ilk teklifte, soru-cevaplar 20 dakika ile sınırlanmışken ve maddeler üzerinde 5 dakika konuşma hakkı varken, bu süre 10 dakikaya indiriliyor ve maddelerin üzerinde hiçbir müzakere açılmaması isteniyordu. 81'inci madde: "Benimsenen tasarı veya tekliflerin madde metinleri okutulmaz, maddeler üzerinde ayrıca görüşme açılmaz." 87'nci madde: "Her madde için komisyon ve hükûmetçe birer, milletvekillerince Anayasa'ya aykırılık önergeleri dahil, en fazla üç önerge verilebilir." Görüldüğü gibi milletvekillerinin sadece tasarının geneli üzerinde konuşmasına fırsat veriliyor, eğer söz konusu maddeyle ilgi bir önerge mevcut değil ise, madde üzerinde müzakere açılmıyordu. Oysa daha önce maddenin her fıkrası için 4 önerge vermek ve hem madde üzerinde, hem de her önergede konuşmak mümkündü. Ayrıca, soru-cevap hakkı sınırsızdı. Milletvekilleri, hem tasarının geneli konuşulduktan sonra, hem de her madde üzerinde ilgili bakana sözlü olarak sorularını sorabiliyorlardı.
Muhalefetin tepkisi
Muhalefet, iktidarın tüzük oyununa sert tepki gösterdi; özellikle maddeler üzerinde konuşma yasağı getirilmesi infial yarattı; tartışma çıktı ve işte o arada DYP milletvekili Şıhanlıoğlu fenalık geçirdi. Sonunda da, Hakk'ın rahmetine kavuştu. Bunun üzerine iktidar tasarıyı geri çekti; muhalefete her madde üzerinde 5 dakika konuşma süresi tanıdı. Bununla beraber, diğer kısıtlamalar değişmedi: 1) Sadece tasarının geneli üzerinde soru-cevap hakkı verildi ve süre 10 dakika ile sınırlı kaldı. (Eskiden geneli üzerinde ve her madde üzerinde soru sormak ve ilgili bakandan cevap almak mümkündü. Soru cevap süresi sınırsızdı. Ancak Meclis karar aldığı takdirde süre sınırlanabiliyordu.) 2) Maddeler üzerinde biri iktidar, diğeri komisyon, üçü de milletvekillerine ait olmak üzere verilecek önerge sayısı 5 ile sınırlandırıldı. (Eskiden bir maddenin her fıkrası için 4 önerge vermek mümkündü.) 3) Genel Kurul'un üye tam sayısının 5'te 3'ünün kararıyla, bir kanunun temel yasa sayılması ve maddeleri teker teker görüşülmeden, tümü üzerinde müzakereler yürütülüp, benimsenmesi kabul edildi. (Eskiden bir düzenlemenin temel yasa sayılması için, partilerin tümünün oybirliği ile karar vermesi gerekiyordu.)
Kürsüden uyarmıştım
Meclis'te iç tüzük görüşülürken, 30 Ocak 2001'de Anayasa'ya aykırılık önergesi vermiş ve tüzüğün geri çekilmesini talep etmiştim. İşte o gün kürsüden söylediklerim: "Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 586 sıra sayılı kanun teklifinin 2'nci maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna dair verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selâmlıyorum. İktidar, bir gün muhalefet, muhalefet de bir gün iktidar olabilir. Benim endişem şu: Kuyuya atılan taşı, kırk akıllı bir gün gelecek çıkaramayacak. Bir kere yanlış yapıldı mı, bu yanlışı düzeltmek çok zor. Sonunda hepimizin, bütün milletvekillerinin sesi kesilmiş oluyor. Oysa, bu Meclis, milletvekillerinin vitrinidir. Siz, bu vitrini kırıyorsunuz, bu vitrini karartıyorsunuz. Hadi gelin, akılsız parmaklar gibi hareket etmeyelim, kendi irademize, konuşma hakkımıza sahip çıkalım. Bu değişiklik, aslında, Anayasa Mahkemesi'nden geri dönecek. Çünkü, Anayasa'nın 2'nci maddesine aykırı. Anayasa'nın 2'nci maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devletidir. Siz, bu hukuk devletine darbe vuruyorsunuz. Anayasa'nın 68'inci maddesine aykırıdır: 'Siyasi partiler, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır' Anayasa'nın 95'inci maddesine aykırıdır: 'İçtüzük hükümleri, siyasi parti gruplarının, Meclis faaliyetlerine üye sayısı oranında katılmalarını sağlayacak şekilde düzenlenir' Muhalefet partilerinin Meclis faaliyetlerine katılması bu şekilde önlenmektedir. Değerli arkadaşlar, her düşünce, muhalif düşüncelerle birlikte bir bütündür. Muhalefetin sesini kesmekle o bütünlüğü bozmuş, düşünceyi katletmiş oluyorsunuz. Burada, Sayın Cindoruk'u şükranla yâd etmek istiyorum. Meclis TV, onun ve Sayın Sökmenoğlu'nun sayesinde kuruldu. Bakın, siz canlı yayınları bile kesmeye çalıştınız. Size kalsa, Meclis müzakerelerini milletin duymasını istemezdiniz. Bakın, şimdi, maddelerin müzakere edilmesinin bile önünü kesmeye çalışıyorsunuz, çok seslilikten, çoğulculuktan ürküyorsunuz. Sayın Zeki Çakan demokrasinin tarifini yaparken 'azınlık tahakkümü değildir' dedi. Evet, azınlık tahakkümü değildir, ama, demokrasi, çoğunluk tahakkümü hiç değildir. Demokrasi, meşruiyetini millette arayan, tek bir ferdin dahi hakkına, hukukuna saygı gösteren rejimin adıdır. Bu tüzük değişikliğini, ülkeyi daha iyi yönetmek için getirdiğinizi söylüyorsunuz, daha etkili bir biçimde yönetmek için, daha başarılı olmak için getirdiğinizi söylüyorsunuz. Delikanlı, genç kıza demiş ki 'Ah bir ahtapot olsaydım' Genç kız sormuş 'Neden?' diye. 'O zaman, kırk kolumla birlikte seni sarardım' cevabını verince, genç kız dönmüş 'Önce iki kolunu kullanmayı öğren' demiş. Değerli arkadaşlar, şimdi, siz, daha başarılı olmak için bu değişikliği getiriyorsunuz. Ama, siz başarılı olamazsınız. Çünkü, millete sırtını dönen bir iktidar, hiçbir zaman başarılı olamaz. Ahtapot olmak, başarılı olmak için çözüm değil. Bakın, tarihin aynasını sizin yüzünüze tutuyorum. Ahtapot olmak istiyorsunuz. Bu rejimi, ahtapot sistemi haline getirmek istiyorsunuz. Ama, o zaman, daha başarılı olmayacaksınız. Aksine, getirmek istediğiniz o ahtapot düzeni, o kollarıyla demokrasiyi boğacaktır."
Sökmenoğlu'na soru
Tüzük değişikliğinin, bazı MHP'li milletvekillerinin de içine sinmediğini biliyorduk. Bu yüzden, MHP'li Meclis Başkanvekili Murat Sökmenoğlu'na şu soruyu yöneltmiştik: "Sayın Sökmenoğlu, sizi Adalet Partisi gençlik kollarından beri tanıyorum. Demokrasi uğruna sine-i millete döndünüz. Acaba bugünkü tüzük değişikliğini içinize sindirebiliyor musunuz? Sayın Clinton buraya geldiğinde, bizim Meclis'imizin çok sayıda kanun çıkardığını, biraz imrenerek ifade etmişti. Oradan aldığımız intiba, Amerika gibi ülkelerde çok daha uzun müzakereler yapılıyor, kanunlar uzun uzun tartışılıyor. Üstelik o ülkelerde, hem Meclis, hem de Senato var. Kanunların böyle şipşak geçmesi doğru mu?" Ve Sökmenoğlu'nun cevabı: "1980 öncesinde Türkiye'de çift Meclis'li sistemde, kanunlar, enine boyuna konuşuluyor, çift Meclis'te müzakere ediliyordu. Geniş müzakere imkânı demokrasinin esası. Kanunların böyle şipşak geçmesini içime sindiremiyorum. Parlamenter sistemin ruhuna aykırı olduğu için kabul etmiyorum."
Yanlış hesap
İşte yanlış hesap Bağdat'tan döndü. Ecevit'in bir tüzük değişikliği ile, milletvekillerini susturma pahasına, kanun müzakerelerini hızlandırmasına bir gerek yoktu. Çünkü seçildiği 1999 tarihinden, tüzük değişikliğinin gündeme geldiği zamana kadar, Parlamento, 234 adet kanun çıkarmıştı. Yasama organı süratle çalışıyordu. Buna rağmen, canlı yayın yapan Meclis TV'sinde bazı doğru seslerin ve tesbitlerin duyulması istenmiyordu. Tüzük görüşmelerinin Meclis'te kavgaya sebebiyet verdiği 30 Ocak 2001 Salı günü, Meclis'i DSP'li Başkanvekili Ali Ilıksoy yönetiyordu. İç tüzüğün 68'inci maddesine göre, "Görüşmeler sırasında gürültü veya kavga çıkar ve bu sebeble çalışma düzeni kurulamazsa, oturuma ara verilir. Oturumun yeniden açılmasında kavga ve gürültüye son verilemiyorsa, Başkan birleşimi kapatır" 68'inci maddeye rağmen, Ali Ilıksoy, Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu kanalıyla aldığı bir emri uyguladı ve oturuma ara vermedi. Ecevit'in yanı başında oturan Bostancıoğlu, Ilıksoy'a gizli bir not yollamıştı. Notun üzerinde "Ali devam et, okut, oyla" yazıyordu. Ali Ilıksoy, milletvekilleri birbiriyle dövüşürken, Meclis'in faaliyetine ara vermedi; bu yüzden kavga büyüdü, müessif olaylar cereyan etti. Anayasa Mahkemesi, muhalefeti susturan maddeleri iptâl etmek suretiyle, aslında demokrasiye hizmet etmiştir. Şu meşhur sözü bir kera daha hatırlatalım: "İktidar her rejimde mevcuttur. Ama muhalefet sadece demokrasilerde vardır."
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |