|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yaklaşık olarak iki yıl, uzaklaşık olarak üç yıl önceydi; gazetemizi ziyareti sırasında keyifle sohbet ettiğimiz gazeteci dostumuz Halil Topoğlu, hatıralarını anlatmıştı. Çay üstüne çay içerek, 'bunları yazmak lazım' geldiğine karar vermiştik. Nitekim daha sonra kaleme aldığını gördük. (Güzel kalemdi doğrusu.) O gün bugündür hafızamın bir köşesinde tuttuğum bir 'Tito' hatırası var ki, artık tutmaktan vazgeçip bırakmanın zamanıdır sanıyorum. "Yıl 1979. Bir gazetede gece âmiriyim. Akşam baskısına yetişmeyen gelişmeleri derleyip, 'gece değişikliği' yapıyoruz. O günlerde Yugoslavya Devlet Başkanı Mareşal Tito ölüm döşeğinde. Telekslerden her an ölüm haberini bekliyoruz. Ha geldi ha gelecek. Dayanamadım, 'Tito öldü!' başlığını dizdirip sayfaya koyduk. Sabaha kovulma riskini göze alarak... Sabah kalktığımda Tito'nun gerçekten de öldüğünü öğrendim. Kovulmaktan kurtulmuştuk. Üstelik patron bizim gece ekibini ödüllendirmişti." Şimdi bu Tito hatırasının nereden çıktığını belirtelim. Durup dururken değil. Orhan Pamuk'un Kar'daki kahramanı Ka, Kars'a (Kakafoniye daha önce dikkatinizi çekmiştim yanlış hatırlamıyorsam) gittiğinde, şehre gelişi yerel gazetede haber yapılır: "Ünlü Şairimiz KA Kars'ta". Bir tiyatro grubu da aynı günlerde şehirde bulunmaktadır ve gazete, tiyatro gösterisiyle ilgili yayımlanan haberin bir yerinde Ka'dan da bahseder. Öyle bir bahsediş ki, Halil Bey'in Tito'nun ölüm haberini verişinden farklı değildir. "... şehrimizi ziyaret eden meşhur şairimiz Ka'nın bizzat okuduğu "Kar" adlı en son şiirinden başka bir de..." Şair itiraz eder: - Kar adlı bir şiirim yok, akşam da tiyatroya gitmeyeceğim. Haberiniz yanlış çıkacak. Gazetecinin cevabı çarpıcıdır: - O kadar emin olmayın. Daha olaylar gerçekleşmeden haberini yazdığımız için bizi küçümseyen, yaptığımızın gazetecilik değil, kehanet olduğunu düşünen pek çok kişi daha sonra olayların tamı tamına bizim yazdığımız gibi gelişmesi üzerine hayretlerini gizleyememiştir. Pek çok olay, sırf biz önceden haberini yaptığımız için gerçekleşmiştir. Modern gazetecilik de budur. Siz de bizim Kars'ta modern olma hakkımızı elimizden almamak, kalbimizi kırmamak için eminim, önce 'Kar' diye bir şiir yazacak, sonra gelip okuyacaksınız. Amma velâkin, bu satırlardan etkilenen gazetelerden birinin gece âmiri, "Bölükbaşı'ndan sonra Filanca'yı da kaybettik" diye haber yapmaya kalkmasın; bu işler şakaya gelmez. Kovulmak bir yana, cümle âleme rezil olmak da var. Anadolu fırtınası, muhalefetin babası
Osman Bölükbaşı gibi muhalefet adamı bir daha zor gelir.
Gönül ve Aşk'tan
Günahsızım, kabahatsızım, ömrümce doğru yoldan ayrılmadım diyenlerde emin olun iş yoktur. Onlarda kaf dağı denilen bir benlik vardır ki o kolay kolay ortadan kaldırılamaz. Bu benliğe bir de ilmi varlıklar koyun. O kimselerin kalplerine, gönüllerine girilemez...
"Dansın Sultanları" İşte şimdi oldu. Neydi o öyle? Saltıns of dı dens! Kırık Hükümetin kırığı, deprem kırığından fazla.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |