AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Terör ve aklı karışıklar

Terörün Türkiye gündemine bu denli oturması her bakımdan can sıkıcı. Bunun sonuçları bu ülkede yaşayan herkesi etkileyecek. Bu durumdan daha sıkıcı olanı, terör gündemiyle birlikte siyasi gelişmelerin doğuracağı sonuçlardan sadece belli bir kesim etkilenecekmiş gibi davranış sergilenmesidir.

Terörün semantik boyutundan hareketle başlatılan tartışma aslında post-modern darbe günlerini hatırlatır bir söylemin işaretlerini taşıyor. Bir tür aşiret mantığı ile kendinden saymadıkları, benimsemedikleri düşünce taraftarlarını derdest etmeyi mümkün kılacak psikolojik ortama zemin hazırlayacak bir dil, daha doğrusu terörle mücadele stratejisi geliştirilmeye çalışılıyor.

Oysa bu ülkede, gecekondu semtlerinden şehirlere kadar halkın mütevazı imkanlarını bir araya getirerek yapılan her caminin arkasında dış destek arayan, bunu irtica gelişmesi sayan yaklaşımdan çok uzakta değil bu semantik tartışmalar. Sanki yakın ve uzak tarihimizde yaşanan, toplumu alt-üst eden siyasal, sosyal hatta ekonomik kargaşaların bu ülkenin doğasından kaynaklanan olaylar olduğuna ikna edilmeye çalışıyoruz. Sanki Türkiye başta olmak üzere bölgede ve dünyada ipi pazara çıkmış istihbarat örgütlerinin en acımasız kanlı eylemlerin arkasında oldukları bizzat kendileri tarafından itiraf edilmemiş gibi bazı şeylere safca inanmamız isteniyor.

Şu açık bir gerçek, terör söylemi ile Türkiye'nin iç ve dış politikasını teslim alan gelişmelerde bazı kesimler kendi rolünü çok iyi biliyor. Hemen her kesim taşı nereye atacağını bilerek politika üretmeye, etkin olmaya çalışıyor.

Bu ülkede yaşayan, az çok buranın havasını teneffüs eden her görüşten ve kesimden insan bu ülkenin toplumsal, dini, kültürel ve etnik gerçekliğinin sokaktaki suçsuz insanları gözü kapalı biçimde katledecek bir yapıya imkan vermediğinin farkında. Buna rağmen Türkiye'deki Müslümanlık ve ondan neşet eden kültürle hesaplaşmaya girmek isteyenler varsa bunun nedeni; içinde bulunduğu siyasal, sosyal kesimin doğrularına, stratejilerine yaşanan terör olaylarından pay çıkarma gayretiyle izah edilebilir.

Medyada başlayan, uzmanlar zinciriyle devam eden ve sonunda 'hükümeti teslim alan terör söylemi'nin nerede duracağı daha doğrusu nereye doğru yönlendirilmek istendiği çok açık değil mi? Adeta Türkiye'deki Müslümanlığı itham altına alacak, her inanan insana suçlu muamelesinin reva görüleceği toplumsal atmosfer oluşturulmak isteniyor. Terörle İslam ve İslamcılık ilişkisi üzerinde yapılan tartışmalar bu kadar açık, saygısız, rencide edici biçimde 11 Eylül sonrası Amerika'da bile yapılmadı. Bazılarının gizlemeye çalıştığı, kendilerini Amerikalı, ülkenin varlık nedeni Müslümanlar'ı da Amerika'daki azınlık gözüyle görme psikolojisi hemen açığa çıktı.

Kimin nasıl İslam'a inanacağına; İslam'la duygusal düzeyde bile ilgisi olmayan ve bu ülkede aydın sayılan kişiler mi karar verecek? Bu olayların arkasında kimin olduğunu falan tartışmıyorum. Bu olaylardan kimin ne hasıl etmek istediği yaşanan olayın vahametini bastırır nitelikte. Biraz daha baskı biraz daha çağdaşlık, o kadar Amerikan politikalarına bağımlılık.

İç politikada adeta hükümet kuşatılmış durumda. Şimdiden devlet adına, kimin hazırladığı bilinmeyen terörle psikolojik savaş yöntemlerinin varlığı açıklanmaya başladı. Tıpkı post-modern darbe günlerinde olduğu gibi psikolojik savaş ortamı oluşturarak toplum mühendisliğinin yarım kalan projeleri tamamlanmak istenir bir hava seziliyor. Ya da birileri siyasi ortamı o yöne çekmek istiyor.

Dış politikada Avrupa Birliği-Amerika arasında yalpalayan siyaset Amerikan güdümüne oturtulmak isteniyor. Bunun anlamı bölgede işgal ve baskı yöntemiyle gelişen küresel hegomonyaya destek olmaktır.

Aklı en fazla karışık olanlar ise geçmişleri itibariyle kimlikleri İslamcılık'la ilişkilendirilen okumuşlar ve siyasetçiler. Üzerlerine terör lekesi bulaşmaması için terörle uluslararası işbirliği söylemine en çok inananlar onlar. Terörle uluslararası işbirliği söyleminin Türkiye özelinde karşılığı; 11 Eylül sonrası Amerikan politikalarına teşne olmaktır. Buna karşı durmak bir sorumluluktur ve terörü desteklemek anlamına hiç gelmez. Türkiye başta kendine zarar verecek uluslararası oyuna gelmemelidir. Bu oyundan Türkiye'nin geleceği büyük yara alacaktır.

Terörle mücadele değil ama "mevcut" terörle mücadele söylemi Türkiye'nin gerçekliği ile örtüşmemektedir ve bundan en son sorumlu olacaklar Müslümanlar'dır. Terörle bu ülkenin sosyolojik ve teolojik gerçekliği arasında aklı başında kimse ilişki kuramaz çünkü. Kimin hesabına çalıştığı belli olmayan marjinal grupların eyleminden hareketle Türkiye'nin bütünü dizayn etme, McCarticilik yapma yetkisini kimse kendinde göremez.

Türkiye bu kısır gündemi bir an evvel aşmalı, uluslararası gelişmeleri ve bunun iç politikaya muhtemel yansımalarını iyi gözlemlemelidir.


4 Aralık 2003
Perşembe
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED