AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K R O N İ K  M E D Y A
'Samarra' mahreçli haber neyin nesi?
Gazetemiz gecikmeden bir açıklama yapmalıdır

Herkesten önce biz davranalım dedik. Yeni Şafak'ın (2 Aralık) "Dünya" sayfasında önceki gün Samarra'da olup bitenlere ilişkin haberi okuyunca, verilen bilgilerin "hesabını" herkesten önce biz soralım istedik.... Bir bakıma şu ünlü "iğne ve çuvaldız" meselesinde olduğu gibi...

İsterseniz, gazetemizde yayımlanan "Irak'ta korkunç gerçek" başlıklı haberde verilen bilgileri gözden geçirmeden önce, söz konusu haberi okur okumaz verdiğimiz tepkiden söz edelim:

Haberi neredeyse nefes almadan okuduk. Samarra'da olup bitenler "kanımızı dondurdu". "Demek uygarlık, hem de bu yüzyılda, bunu da becerebildi!" diyerek ABD kuvvetlerine karşı savaşmak üzere Irak'a gitmeyi bile düşündük... Ve tabii bu arada, gazetemizin sadece "yılın" değil rahatlıkla "son yılların en müthiş haberi" olarak nitelenebilecek bu haberini manşete çıkarmayıp "Dünya" sayfasına çıkıştırmasına tahmin edemeyeceğiniz kadar bozulduk... Elimiz ayağımız buz kesti; uzun süre gazetelere elimizi süremedik...

Kuvvetle muhtemel ki, sadece biz değil, habere gözü ilişen Yeni Şafak okurlarının büyük çoğunluğunun tepkisi de bu yöndeydi....

Nasıl olmaz; önümüzdeki haberden işgalci Amerikalıların Samarra'ya girip "15-20 yaşlarındaki kızları toplamaya başladıkları"nı öğreniyorduk. İşgalciler "30'a yakın kızı" kamyonlara alıp götürmüşler ve onlara aklınıza gelebilecek her kötülüğü yapmışlardı: "Üç gün sonra Çarşamba günü Iraklı kamyoncularla Samarra'ya kızları geri gönderdiler. Ancak kızların halini gören Samarralılar dehşet ve ürpertiye kapıldılar. Kızların hali herkesi ağlattı. Halleri, üst-başları perişan kızlar hepsi sanki 15-20 yaşlarında değil de 40-50 yaşlarındaydılar. O gece bu kızlarlardan 12 tanesi namus ve gururdan dolayı intihar etti ya da aileleri tarafından öldürüldü."

Peki kaçırılan kızların başına neler gelmişti? Bu bilgileri de yine Yeni Şafak'ın haberinden öğrenelim:

"Kaçırılan kızların yaşadıkları ise tam bir trajedi, işkence ve vahşet. Kaçırılan kızlar olayları Samarra'nın ileri gelenlerine anlattılar. Askerler tarafından üslerine götürülen kızlara önce parfüm ve kolonya verilip süslenmeleri isteniyor. En küçük yaştaki kızı en üst rütbeli subaya gönderiyorlar. Diğerlerini de askerler alıyor. Küçük yaştakiler generaller ve albaylara veriliyor. Sonra rütbe sırasıyla bütün askerler. Çarşamba günü sabahına kadar sürüp gidiyor. Kızları kirleten sapık katiller, kızları evlerine gönderirken de utanmazlıklarına arlanmazlıklarına bir yenisini ekliyorlar. Bütün kızların eline 10 dolar tutuşturuyorlar!"

İşte böyle... 2 Aralık tarihli Yeni Şafak'ın "Dünya" sayfasının manşetine kurulmuş olan haber bu bilgileri veriyor...

"Kanımızı donduran", elimizin ayağımızın buz tutmasına neden olan haber işte böyleydi...

Ne dersiniz, bu tür tepki göstermekte haksız mıydık?

Neyse, biraz kendimize gelince, şu "trajedi, şiddet ve işkence"nin diğer gazetelerde nasıl verildiğine bakalım dedik. Bakalım bu olaylar yeri yerinden nasıl oynatmıştı...

Ama hayret! Samarra'nın ABD güçleri tarafından nasıl bombardımanla yerle bir edildiği, 54 Iraklının nasıl öldüğü, "kurbanların en az sekizi ve 60 yaralı"nın "sivil" olduğu her gazetede irili ufaklı haber olmasına rağmen, Yeni Şafak'ın aktardığı "trajedi, şiddet ve işkence" olayına dair tek bir satır yoktu...

Türk gazeteleri ile yetinmedik; ulaşabildiğimiz diğer haber kaynaklarını da taradık. Evet, Samarra'nın bombardımanı, aralarında sivillerin de bulunduğu 54 kişinin öldürüldüğü gibi bilgileri onlar da veriyordu ama "15-20 yaşlarındaki kızlar"ın yaşadıkları iddia edilen olaylardan hiç bahis yoktu...

Sonra şöyle düşündük: Acaba, Yeni Şafak dışındaki bütün gazeteler, haber merkezleri vs. bu olaydan özellikle mi söz etmiyordu?

Çok saçma sapan bir "tahmin" olduğu için bundan süratle uzaklaştık...

Daha sonra şöyle düşündük: Acaba Yeni Şafak bu haberi hangi kaynaktan edinmişti? Bu soruyu sormak hakkımızdı, çünkü gazetemizin haberinin altında kaynak olarak sadece "Samarra" yazıyordu. Sonuç olarak şuna karar verdik: Gazetemizin bu "haberciliği" onaylanabilecek türden bir habercilik değildi... "Samarra" imzalı (!) bu haber gazeteye nasıl girdi?

Bu tür bir habere niçin gereksinim duyuldu? ABD güçlerinin Samarra'da ya da Irak'ın başka bir yerinde yapıp ettikleri kınanması için yeterli değil mi ki, bu hikayeye gazetede yer verildi? Bakın Radikal gazetesi Samarra'da olup biteni ne güzel özetlemiş: "Samarra adeta kan gölü". Bu kadarı yetmiyor mu ki, ortaya bir de sadece Yeni Şafak'ta yer alan "15-20 yaşlarındaki genç kızlar" hikayesi sıkıştırılmış?

Son olarak (gazetemizin genel yayın yönetmeni Selâhattin Sadıkoğlu'na yönelik!) şu notu da yazalım: Tirajı ve etkisi giderek artan Yeni Şafak'ı çok daha iyi bir gazete yapmaya çalışmak dururken, kaynağı, niyeti, amacı belli olmayan bu tür haberlerle oyalanmak gazeteye ne kazandırır ki... (K.B.)


Gerekmez olur mu hiç!

Radikal gazetesinden Mehmet Ali Kışlalı'nın 2 Aralık tarihli yazısından: "Tabii, her zaman söylediğim gibi; her isteyen her istediğini söyleyebilir. Ama bunu ülkenin en saygın gazetelerinden birindeki köşesinde yapmaya kalkınca öncelikle gazetesinin yöneticilerinin meşru kontrolünden geçmek zorundadır. Onlara yazısının ciddiyet taşıdığını ispatlaması gerekir.

Yazıların yayımlandığı köşeler kimsenin malı değildir. Yazarların, gazetelerinin temel kurallarına bağlı kalarak, özgürce görüş ifade etmelerine kim ne diyebilir. Ama bu görüşlerin, yer aldığı gazetelerin itibarlarına uygun ciddiyet içermesi ve bu arada iler tutan yerleri olmayan görüşlerin süzgeçten geçirilmesi gerekmez mi?"

Biz Kışlalı'nın (unutmayın kendisi bir Radikal yazarı) bu sözlerini olduğu gibi benimsiyoruz! Gerekmez olur mu hiç?

"Yazısının ciddiyet taşıdığını ispatlaması", "iler tutan yerleri olmayan görüşlerin süzgeçten geçirilmesi", "görüşlerin, yer aldığı gazetenin itibarına uygun ciddiyet içermesi" gerekmez olur mu hiç! (K.B.)


ÖZÜR

Dünkü Kronik Medya'nın "akıllara ziyan" hali üzerine bizden bir açıklama bekleyen okurlarımızın dikkatine...

Fikret Bila'nın, "Ecevit'i koltuktan indirme planının devreye girdiği günler"i ("Sivil darbe girişimi") anlattığı kitabını ve kitabın özeti niteliğinde Milliyet gazetesinde birkaç gün üst üste yazdığı yazıları eleştirmeyi amaçlayan dizimizin ikinci bölümü, dün bu sayfada müşahade ettiğiniz gibi yayımlandı...

Mesele şu: Biliyorsunuz, Bila'nın kitabı ve dizisi, "sivil darbe"de en önemli rolü üstlenen medyadan hiç söz etmiyordu ve biz de bu eksikliği gidermek için, medyanın Hüsamettin Özkan-İsmail Cem-Kemal Derviş üçlüsü ("Troyka") lehine ve Başbakan Ecevit aleyhine yürüttüğü sınırsız manipülasyonu aktarmaya karar vermiştik. Bu amaçla kullandığımız temel malzeme de, benim o günlerde Birikim dergisi ve bir internet sitesi olan Haysiyet için yazdığım yazılardı. Aşağı yukarı 50 bin vuruşluk bir hacme sahip o yazılardan Kronik Medya için küçük bir özet çıkarmaktı amacım. Bu amaçla Birikim ve Haysiyet'teki yazıları tek dosyada topladım. Dizimizin birinci bölümü kazasız belasız geçti, ikinci bölüm ise bir teknoloji kazasına uğradı: Sayfamıza "özet" yerine 50 bin vuruşluk 7-8 yazının "kolaj"ı olan dün gördüğünüz şey girdi... Nasıl olduğunu sormayın, çok uzun bir hikâyesi var...

Hepinizden özür diliyoruz. Umarız böyle bir felaket bir daha gelmez başımıza... (A.G.)


4 Aralık 2003
Perşembe
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED