AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
CHP'deki sancı

Kemal Derviş dünya görmüş bir adam. Kendini ne kadar "solcu" olarak tanımlarsa tanımlasın, klasik formatı ile yol almakta olan CHP'ye sancı getireceği belliydi. CHP'de "yeni düşünce" demek "sancıya merhaba" demektir çünkü.

Baykal'ın zihin dünyasını okuyabildiğimi sanıyorum. Bana göre orada da sancı var. Hem bir süredir iyiden iyiye kendini hissettiren bir sancı bu.

CHP'nin "laiklik" çizgisini yeniden yorumlama gereğini vurgulayan ve bu konuda somutlaşmış çalışmalar yapan o değil mi idi? Hele Ecevit "İnançlara saygılı laiklik" söylemini başlatarak CHP ile farkını ortaya koyduktan sonra CHP'nin "inançlara saygılı olmayan bir laiklik" çizgisinde kaldığı intibaı ortaya çıkmışken ve CHP'nin dindar insanlara bir türlü ulaşamadığı gerçeği bilinip dururken, o partiye lider olan birisi kendisine tırmanma şeridi bulabilmek için zihni bir sancı yaşamayıp da ne yapardı?

Baykal'ın zihninde çarpışanlar neler?

Bir yanda halktan büyük oy alan, iktidara gelen ve oy oranı yükselmekte olan bir AKP formatı var. AKP'nin şu andaki oy oranı yüzde 40'larda görünüyor ve partinin sözcüleri mahalli seçimlerde yüzde 50'ye oynuyorlar. Nasıl oluyor bu?

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Haldun Gülalp "Kimlikler Siyaseti" isimli kitabında ilginç tesbitler yapıyor. Okuyalım:

"Türkiye'nin ulusal kimliğinde ve dolayısıyla 'Türk'ün tanımında İslamiyet merkezi bir yere sahiptir....gerek devletin siyasal pratiklerinde gerekse de yaygın kültürel varsayımlarında, 'Türk' sayılmak için Müslümanlık bir önkoşuldur...... (Üstelik A.T.) Türkiye toplumunda İslamiyet'in merkezi bir kimlik özelliği taşımasında 'laik' devletin önemli bir payı vardır." (s. 183, Metis Yayınları) Gülalp'ın bu tesbitini şu görüşleriyle tamamladığımızda Türkiye'de siyasetin hangi parametreler içinde seyrettiğini daha iyi görme imkanı buluyoruz:

"AKP'yi 'İslamcı' olarak tanımlamanın yanıltıcı olduğunu kabul etsek bile, partinin geniş kitlelere çekici gelmesinin en azından yöneticilerinin Müslüman kimlik taşımalarından, İslamcı bir siyaset izlemeseler de bu kimliklerini kamusal yaşamda rahatlıkla taşımak istemelerinden, dolayısıyla Müslüman kimliğin baskı altından kurtarılmasının bir siyasal hedef olarak ortaya konmasından kaynaklandığı söylenemez mi? Bu sorunun cevabı kuşkusuz 'evet'tir. Fakat bu durum kendi başına söz konusu siyasal hareketi mutlaka İslamcı yapmaz, sadece Müslüman kimliğin toplumsal ve kültürel olarak geniş halk kitlelerinin gözünde önemli olduğunu ifade eder. Türkiye'de sınıfsal konum ile Müslüman kimliğe yakınlık veya uzaklık içiçe geçer. Öyle ki bazan Müslüman kimlik, sınıfsal konum için birg österge niteliği bile taşır." (s. 182)

İşte böyle...

Baykal bu Türkiye gerçekliğini okuyor ve buna göre CHP'yi yeni ufuklara açma gereğine inanıyorsa, ve bir de parti kadrolarında ve tabanın bir bölümünde CHP'ye yüklenen "toplumu dönüştürme" misyonuna takılıp kalanlar olduğunu görüyorsa, içinde sancılar oluşmasını nasıl önleyebilir?

Üstelik bu sancıyı dillendirme gibi bir lüksü de yoktur. Parti içinde mücadeleye soyunan bir insan olsaydı belki daha rahat olurdu.

Kemal Derviş, ardından Memduh Hacıoğlu, ardından Zülfü Livaneli... bunlar CHP'nin sırtında yumurta küfesi olmayan sancı odakları... "Kral çıplak" demiyorlar belki ama, sözlerinin tercümesinin oraya kadar uzandığı açık.

"CHP yenilensin" çağrısı bu...

Her üç isim, en çok "Başörtüsüne özgürlüğün sözcüsü CHP olmalı" yaklaşımıyla öne çıkıyorlar. Bu bile CHP'nin yenileşme çizgisinin hangi yönde olacağının tipik göstergesi değil mi?

CHP'nin en tutucu parti olarak kaldığının altı çiziliyor bugün.

Hükümet Kamu Yönetimi Reformu hazırlıyor. Orada bir yerde "kamu yönetiminde her türlü ayrımcılığın önleneceği ve ayrımcılık yapanların cezalandırılacağı" ifadesi yer alıyor... CHP'nin tasarıyı inceleyen ekibi bu ifadeden "hükümetin türbanı yasaklayan yöneticileri cezalandırmak istediği" niyetini çıkarıyor. Nasıl? Koca bir kamu yönetimi reformundan böyle bir cin hesap çıkarmak, ancak CHP'nin klasik zihniyeti ile mümkün değil mi? Belki Baykal da, kimi zaman böyle bir zihni formata gidip geliyordur. Mesela kendisi teröre "Hizbullah"tan başka sahip bulamamışken, "terörün adını koydurmak" konusunda bunca öfke sağnağına tutulması başka nasıl izah edilebilir?

CHP'nin "sol" olamadığının altı çiziliyor bugün. Fukara evlerinde iftar açan bir "Muhafazakar Başbakan" yanında, Baykal hangi "ezilmiş dünya"nın duyarlı savunucusu bir sol misyona sahiptir? (Haldun Gülalp, CHP'nin sol olamayışını da laik devletin yarattığı toplumsal kategorilere bağlıyor. s. 182)

CHP'nin misyonu nedir sahi bugün?

Hem halkla mesafeli kalışının toplumun dindarlığı ile mesafeli oluştan kaynaklandığını bilen, hem de bu mesafeli durumun oluşmasına yol açan nev'i türüne münhazır "laiklik yorumu"na (laikçilik mi demeliydim acaba? A.T.) kilitlenmiş bir parti... Misyonu halkla ilişkisini yaralayan yani kendi ayağını çelmeleyen bir siyasi hareket...

CHP'de sancı büyüyecek. Çünkü Türkiye klasik CHP formatını eskitiyor. Derviş, Hacıoğlu ve Livaneli belki şimşekleri üzerlerine çekecekler ama sancıyı da büyütecekler... CHP'nin değişimi Türkiye'nin değişimidir. Onun için de atomun parçalanması kadar zor bir iştir. Rusya yeniden yapılandı CHP direniyor, baksanıza... Bu CHP'nin iç yapısının sağlamlığından mı kaynaklanıyor, yoksa CHP zihniyetinin Türkiye üzerine ipotek koymasından ve Türkiye'nin kendi gerçeğini bulma zorluğundan mı?


4 Aralık 2003
Perşembe
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED