AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Türkiye'de Anavatan Partisi diye bir parti vardı

Türkiye'nin ne kadar dinamik bir ülke olduğu Anavatan Partisi'nin içine düştüğü halinden anlaşılabilir. Seksenli yılların en büyük partisi olan ANAP, bugün varlığı ile yokluğu tartışma konusu olan bir parti konumuna gelmiştir.

Aslında ANAP Türkiye'nin en eski partisidir. Çünkü 1981 yılında Milli Güvenlik Konseyi tarafından tüm partiler kapatıldığından ve eski ad ve kişilerce yeni partilerin kurulması mümkün olmadığından 1983'ten sonra doğan partileri öncekilerin devamı saymak mümkün değil. Her ne kadar doksanlarda eski partilerin kendi adlarıyla açılmaları imkanı getirilmişse de geleneğin ciddi bir kesintiye uğradığı ortadadır. Dolayısıyla ANAP Türkiye'nin en eski partisidir!

ANAP dışındaki tüm partiler bu partiden daha gençtirler. Peki ANAP kaç yaşında? Bu parti tam tamına yirmi yaşındadır.

Yirmi yaşın bir ülke tarihinde, bir parti tarihinde öyle çok uzun bir zaman dilimi olmadığı söylenebilir. Batıda nerede ise iki asra varan partileri gördükçe bizim halimizin nice olduğu daha belirginleşiyor. Bu durum elbette ki Türkiye'de siyasi parti örgütlerinin görülmesinin bu kadar geç olduğu anlamına gelmiyor. İlk siyasi parti örgütü 1908 yılında kurulmuş olduğuna göre yaklaşık bir asırlık bir parti tarihimiz var demektir. Bunun kısa bir zaman olduğu söylenemez. Ancak bu bir asırlık zaman içerisinde pek çok kesintiler, zikzaklar söz konusudur. Osmanlı dönemini bir tarafa bırakalım Cumhuriyet döneminde bile partiler açısından süreklilik yakalanabilmiş değil. Böyle olunca da en eski partimiz ancak yirmi yaşında oluyor! Bu durum bizim siyasetteki halimizi anlatmaya yeter sanıyorum.

ANAP tarihi...

Türkiye'nin son yirmi yılı, biraz da ANAP'ın tarihi gibidir. Bu zaman zarfında ANAP 2002 seçimlerine kadar nerede ise hep iktidarda bulunmuştur. Seksenli yıllarda tek başına iktidar sorumluluğunu elinde tutmuştur. Özal dönemi her bakımdan Türkiye için yeni bir açılım ve yöneliş yılları olmuştu.

Arkasından Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz dönemleri geldi. 1991, 1995, 1999 ve 2002 seçimlerinde devamlı olarak gerileyen bir ANAP'a şahit olduk. Ama buna rağmen koalisyonlarda bulunarak hükümet sorumluluğunu bir biçimde sürdürmeyi başarmıştır.

2002 seçimleri parti için tam bir hezimet oldu ve Meclisin dışında kaldı. Mesut Yılmaz genel başkanlıktan ayrıldı. Partide genel başkanlık koltuğuna Ali Talip Özdemir oturdu.

Ali Talip Özdemir beklenen atılımı gösteremedi ve geçen hafta sonunda koltuğunu Nesrin Nas'a teslim etti. Şimdi ANAP'ta yeni bir dönem başladı.

İşin ilginç yanı partide gerçekleşen bu son değişikliğe kimsenin olumlu bakmaması ve gelecekten ümitli olmamasıdır. Adeta parti genel başkansız kalmasın diye formalite yerini bulsun babında bir değişiklik görüntüsü var. Yeni genel başkanın partiye bir hareket getireceğini kimse beklemiyor. Nesrin Hanımın siyasi tecrübesi, vizyonu ve başarısı böyle bir heyecan ve ümit vermiyor kimseye.

Yıllardır parti içerisinde genel başkanlık yarışı yaşanıyordu. Daha önce genel başkanlık yarışına giren Pakdemirli gibi, Kayalar gibi isimlerin şimdi ortalıkta gözükmemeleri ilgi çekicidir.

ANAP'ı iktidar ayakta tutuyordu...

Gelişmeler şunu gösteriyor; ANAP ancak iktidar sayesinde varlığını koruyabilen bir parti imiş. Bu partide siyaset yapan kadroları bir arada tutan temel etmen iktidar imiş. İktidar gidince partilileri bir arada tutan ne ideoloji, ne ortak bir düşünce ve görüş kalmıştır. Zaten merhum Özal ANAP'ta dört eğilimi bütünleştirdiğini söyler dururdu. Yani partide egemen tek bir görüş yoktu. Zaman içerisinde bu görüş sahipleri kendi geldikleri yerlere gidince ortada ANAP dişe bir şey kalmadı.

Şimdi ANAP'ın temel sorunu nedir, sorusunu sormak gerekiyor. On sene önce ülkenin en büyük ve toplumun yenilik taleplerine tercüman olan bir partinin bugün bu hale gelmesi üzücüdür. Partinin yenilikçi, reformcu, kalkınmacı ve ilerlemeci görüntüsünden statükocu, halkın iradesine ve taleplerine karşı bir dalgakıran, demokratik süreçlere müdahale yanlılarıyla birlikte hareket eden, toplumdaki ahlaki çürümenin ve soygunun odaklandığı bir yer görüntüsü vermesi ANAP'ın yıkımına yol açmıştır. Hatırlayalım, M. Yılmaz 28 Şubat sürecindeki bazı icraatları "siyasi hayatıma mal olsa da yapacağım" diye gerçekleştirmişti. Üzücü olan o icraatların sadece kendi siyasi hayatına değil aynı zamanda ANAP'ın da siyasi hayatına mal olmasıdır.

Herhalde bundan sonra "bir zamanlar ANAP diye bir parti vardı" diyeceğiz. Türkiye'de geniş bir partiler mezarlığı var. Burada ANAP'a da, başkalarına da yer vardır!


18 Aralık 2003
Perşembe
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED