AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
İmar Bankası ödemelerinin finansmanı: Piyasadan borçlanmak mı; Merkez Bankası kaynakları mı?

Bir önceki yazımızda, İmar Bankası soygununun 8.5 katrilyon liralık faturasının piyasadan borçlanma yoluyla ödenmesi şeklinde ortaya çıkan iradenin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini, en azından önemli bir bölümünün Merkez Bankası kaynakları kullanılarak kapatılmasının ekonomik sonuçları itibariyle daha uygun olacağını belirtmiştik.

Her iki finansman şeklinin ekonomi üzerindeki etkilerinin daha açık olarak ortaya konulabilmesi için detaylı irdelemeye ihtiyaç var.

Her iki finansman şeklinde de iç borç stoku, borçlanılan miktar, yani 8.5 katrilyon kadar artacaktır.

İster Merkez Bankası kaynakları kullanılsın, isterse piyasadan borçlanma yoluna gidilsin, borçlanmadan sonra, yayınlanan istatistiklerde iç borç stoku 8.5 katrilyon lira artmış olacaktır.

Merkez Bankası'ndan borçlanılmasının sonuçları

Merkez Bankası kaynaklarının kullanılması, parasal tabanda ve emisyonda genişleme anlamına gelir. Açıkçası Merkez Bankası'nın karşılıksız para basması demektir. Eğer Hazine İmar Bankası mudilerine yapacağı ödemeler için Merkez Bankası'ndan borç almış olsaydı, borçlanılan miktar kadar piyasaya para sürülmüş olurdu.

Merkez Bankası'nın parasal tabanda genişlemeye yol açacak bu borçlanmaya sıcak bakmayacağı kolaylıkla tahmin edilebilir. Zira Merkez Bankası, bu borçlanmanın enflasyonla mücadele programıyla uyumlu olmayan parasal büyüklüğe yol açacağını ve enflasyon oranını artıracağını ileri sürecektir.

Merkez Bankası bu gerekçesinde ilk bakışta haklı gibi görülebilir. Enflasyon oranı ile parasal büyüklük arasındaki doğrusal ilişkiden yola çıkarak, parasal tabandaki genişlemenin enflasyonu körükleyeceği düşünülebilir.

Yukarıdaki iddianın doğru olabilmesi için, genişleyen parasal tabanın veya satın alma gücünün önemli bir bölümünün tüketime yönelmesi gerekir. Tüketim ve talepteki artış, baskı altına alınan ve neredeyse minimum seviyesinde bulunan kar marjını yukarıya çekeceği için enflasyon oranlarını bir miktar yükseltecektir.

Tam bu noktada mantıksal bir hata yapmamak için, piyasadan borçlanmakla Merkez Bankası'ndan borç almak arasında, tüketim harcamalarının etkilenmesi açısından herhangi bir fark olmadığının vurgulanması gerekir. Zira, tüketim harcamalarının seviyesini belirleyecek olan İmar Bankası mudileridir. İmar Bankası mudilerinin tüketim eğilimleri, kendilerine ödenecek paraların kaynağının piyasadan borçlanmak ya da Merkez Bankası'ndan sağlanmış olmasından etkilenmez.

Esas belirleyici olan, piyasadan borçlanılması durumunda Hazineye 8.5 katrilyon lira borç verecek olan para sahiplerinin, ihtiyacın Merkez Bankası kaynakları kullanılarak karşılanması halinde ellerinde kalacak olan 8.5 katrilyonu nerede kullanacaklarıdır. Hazine'ye borç vermeye hazır kişilerin marjinal tüketim eğilimleri zayıftır. Yani elde ettikleri ilave gelirlerinin büyük bölümünü tasarruf ederler, tüketime yönlendirmezler. Hazine'nin İmar Bankası mudilerine yapacağı ödemeler için Merkez Bankası kaynaklarını kullanması nedeniyle, Hazine'ye borç vermeye hazır olan kişilerin ellerinde kalacak 8.5 katrilyonun tamamına yakını yine Hazine'ye borç verme de kullanılmak istenecektir. Bir bölümü de muhtemelen borsada değerlendirilecektir. Eğer kısa vadede dövizde yukarı bir hareket beklenmiyorsa söz konusu paranın belki çok küçük bir bölümü dövize talep olarak ortaya çıkacaktır.

Merkez Bankası kaynaklarının kullanılması nedeniyle boşta kalan ve niteliği itibariyle Hazine'ye borç olarak verilmeye hazır söz konusu 8.5 katrilyon liranın faiz oranlarını düşüreceği tartışmasız bir gerçektir. Buna karşılık, tüketime yönelmeyeceği için enflasyon oranı üzerinde ciddi bir rahatsızlık yaratmayacaktır.

Özetlemek gerekirse, İmar Bankası mudilerine yapılacak ödemelerin Merkez Bankası tarafından karşılanması halinde enflasyon oranı yükselmez, buna karşılık faiz oranları düşer.

Esasında, Merkez Bankası yakın geçmişteki benzeri banka operasyonlarında Hazine'ye çok büyük destek sağlamıştı. Son seçimlerin yapıldığı tarihte, Hazine'nin Merkez Bankası'na olan yaklaşık 28.1 katrilyonluk borcun çok önemli bir bölümü, 2001-Şubat krizinden sonraki batık bankaların Hazine'ye getirdiği yük nedeniyle Merkez Bankası'nın Hazine'ye verdiği borçtan oluşmaktadır. Özellikle Sayın Kemal Derviş'in döneminde Merkez Bankası kaynakları cömert bir şekilde kullanılmışken, bu imkan Ak Parti Hükümeti'ne sunulmamaktadır. Tam aksine, Hazine'nin Merkez Bankası'na olan borcu bugün yaklaşık olarak 26.5 katrilyona gerilemiştir.

PİYASADAN BORÇLANMANIN ETKİLERİ

8.5 katrilyon liranın piyasadan borçlanılması halinde faiz oranlarını yükseltmesi kaçınılmazdır. Faiz oranlarının ne kadar artacağını tahmin etmek kolay değildir. Hatta borçlanma yapıldıktan sonra dahi sağlıklı bir tahmin imkan dahilinde olmayabilir.

Piyasadan borçlanmanın psikolojik ve beklentileri olumsuza çevirebilecek etkisi de bulunmaktadır. İç borç stokunun bileşiminde kamuya olan borcun 8.5 katrilyon lira artması ile piyasaya olan borcun 8.5 katrilyon lira artması farklı etkilere sahiptir. Birincisi piyasa üzerinde olumlu olarak algılanır. Zira Hazine'nin kamuya, yani Merkez Bankası'na olan borcu, özellikle borçlanma gerçekleştirildikten sonra gerçek anlamda bir borç olarak algılanmayabilir. Piyasa aktörleri, Hazine'nin kamuya olan borcundan ziyade piyasaya olan borcunun miktarı üzerinde yoğunlaşırlar. Piyasaya olan borç miktarı yükseldikçe risk faktörü ve borçlanmanın maliyeti de yükselecektir.

Piyasadan borçlanmak yerine Merkez Bankası kaynakları kullanılarak İmar Bankası mudilerine ödeme yapılması, ekonomik sonuçları itibariyle daha olumludur.


18 Aralık 2003
Perşembe
 
NURETTİN CANİKLİ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED