AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kadın şefkat günleri

Komşu oturması iç dökme seansları gibi, gündüz kuşağının her saatinde karşınıza birdenbire dikiliverecek Kadının Sesi ve türevi programları, artık "itiraf toplumu olduk" gibi tadı kaçmış sakız kıvamındaki yetersiz sosyolog yaklaşımlarıyla açıklamayı bir kenara bırakıp, mevcut durumu, "kadın programları"na yönelen bu devasa ilgiyi hakikaten okumak gerekli artık:

Şefkat, hayatın sıkıntısını ederinden daha yüksek oranda çekmiş insanlara, "seni nasıl üzmüşler böyle" demek suretiyle sunulan bir kucaktır ki, bu sıcak teklifi reddebilmek değil talihi yaver gitmemişler, işleri hep tıkırında olmuş insanlar için bile öyle kolay işlerden değildir.

Ve şefkat hissi özellikle geri dönüşümünün umursanmamasıyla diğer hisler arasında müstesna bir yer edinmiştir ki, mutfak köşelerinde, oturma odası divanlarında, kadının kadına gösterdiği o hesapsız şefkati hiçbir "karşı cins"in diğerine gösteremeyişinin nedeni de budur.

Komşu alkışları

Kocası "öteki"nin evinde yaşayanlar, çocuğunu kaybetmiş bulamayanlar, küçüklüğünde enseste uğramış bulunanlar, erkek dayağından bunalmışlar, velhasıl daha içine karışmaya bile fırsat bulamadan "hayatın okkalı sillesi"nden nasibini fazlasıyla almış kadınlar, işte tam da bu nedenden dolayı çapı Türkiye'yi kaplayan bu oturma odasının ılık rahatlığında kolayca derdini dökebilmekte, acısının büyüklüğü ölçüsünde stüdyoda bulunan "komşu kadınlardan" alkış toplamanın hazzını yaşabilmektedirler.

Kadınların mutsuzlukları ve acılarının seyir malzemesi haline dönüştürülmesi, üzerinden kâr sağlanan bir "mal"a tahvil edilmesi de, 'herşeyin bir bedeli var' düsturu gereğince, program konuğu tarafından 'dert dökme'den aldığı haz oranında anlayışla karşılanmak, belki de ekran başındaki yüzbinlerce kadının görmese de, saydam bir el gibi başında hissettiği o derin şefkat sayesinde hoşa gider hale bile gelmektedir.

İnteraktif acılar

Gelgelelim ekran başındaki onbinlerce kadının yaklaşımı ise, aslında derinden bir özdeşim kurma yöntemiyle 'başkalarının acısının büyüklüğü karşısında kendi haline şükretme' durumuna denk düşmektedir ki, bu da 'dedikodu sonrası ferahlaması'yla açıklanabilir bir rahatlama durumudur.

Telefonlar, mailler ve alkışlarla interaktif hale gelen, her iki tarafın yani, seyreden ve edilenin acıları, kederleri ve umutsuzluklarının orta sahada buluştuğu bu tür programlar da, işte bu nedenle kadınların en gözde programları arasında bulunmaktadır ve bu işin kazancının kime kaldığı sorusunu cevaplamak da, 'malumu ilan'dan öte bir anlam taşımayacaktır.

Kendi kıymetini bilememiş, kendinin kıymeti bilinmemiş kadınlar da, "işi bittiği anda" şimdiye kadar nasıl yapıyorlarsa, aynı şekilde günlük hayatlarını devam ettirmek üzere acılarıyla birlikte, alındıkları yere 'vah vah çok yazık'larla bırakılıverirler. Kadın programlarının yaptığı budur işte, kısa bir süreliğine kadının kadına duyduğu karşılıksız şefkatin vanasını açıp, iş bittikten sonra kapatmak...

Sonra da, gözünü bir başka 'mağdur hikâye'ye dikmek. Öyle yani...


18 Aralık 2003
Perşembe
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED