AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R

Başarı nerede?

Başlıktaki soruya hiç bekletmeden, hemen cevap verelim: Başarı Avrupa yakasında.

Kırk yıldır Avrupa'nın kapılarını "bizi de alın" diye yumruklayan Türkiye için bu böyle.

Taraftarın "Avrupa Avrupa duy sesimizi" diye yükselen sloganlarının altında ne yatıyor? Eğer slogan "Bu gelen Türklerin ayak sesidir"e dönüşmüş ise, acaba burada ne var?

Şudur efendim: Birincisi bu Avrupa'yı biz altıyüz yıl titretmişiz. Hep kazanmış, hep kazanmışız. Ama sonunda talih tersine dönmüş, onlar galip gelmeye başlamış; aramızdaki güç dengesi açıldıkça açılmış, biz âdeta yarış dışı kalmışız.

Şimdi yeniden kulvardaki yerimizi istiyoruz.

Ve bu güzelliği son yıllarda sık sık yapmaya başladık: Galatasaray'ın başarıları ile başlayan süreç; basketbolda, atletizimde, voleybolda görülmeye başladı. Açıkcası boynu eğri değil, bayağı iddialıyız yani. İkincisi "bunca yenilgi"nin acısını çıkarmaya dönüktür. Hani ne demişler: "Keser döner, sap döner; bir gün olur hesap döner."

Defter kapanmamıştır. Yarışa girebildiğimiz noktalarda "hesaplaşma" kaçınılmaz oluyor. Bu psikolojik alt yapı elbetteki bir düşmanlık körüklemesi değil. Spordaki yarışma tatlı bir rekabetin sonucu sayılmalı; sonuca saygı duyulmalı.

Girizgâh bitti; şimdi sadede gelelim. İstanbulspor karşısında çuvallayan Beşiktaş, Trabzon'a gol yağdırdı. Bu başarı aldatıcı bir hamle değil. Tâ başından söylemiştik; sezona en hazır durumda giren takım Beşiktaş idi.

Geçen yılki şampiyonluğu ona savunması kazandırmıştı. Yenmekten çok yenilmemeyi düşünen Lucescu bu şampiyonluğa koşarken maalesef spor medyası tarafından yerden yere vuruldu, çekingen-korkak-gösterişsiz-zevk vermeyen futbolu karalandı.

Doğrusu tenkitler haklı değildi. Lucescu geçen yıl "iyi futbol"dan ziyade neticeye oynuyordu. Açıkcası "bir-sıfır olsun bizim olsun" diyordu. Beşiktaş'ın 100. yıl coşkusu ile özlenen netice alındı.

Lucescu bu neticeyi neredeyse forvetsiz almıştı. Pascal sürekli sorun yaratmış, doğru-dürüst bir maç oynamamış; İlhan ile Ahmet Dursun sakatlıktan çıkamamış, Tümer ile Sergen tam form tutamamıştı. Geçen yıl takımı Cordoba-Zago-Ronaldo-Ahmet-Tayfur ve bilhassa Pancu sırtlamıştı.

Bu yıl öyle değil. Lucescu pahalı transfer yerine "akıllı transfer" uyguladı. Ahmet Hassan'ı, Sinan'ı, Okan'ı aldı ve forveti yedekledi. İbrahim süratle çizgiye kadar gidiyor, ancak ya topu kaybediyor ya da orta yapamıyordu. İbrahim düzeldi, o kadar düzeldi ki Milli Takım'a çağrıldı.

Ve Sergen. Daima Sergen.

Türk futbolunda bugün için seyrine doyum olmayan Sergen, yüzde kırkdan yüzde altmış performansa kavuştu. İkinci baharını doya doya yaşamaya ve yaşatmaya durdu. Trabzon maçında bu klasını zirveye taşıdı. Şimdi tüm Türkiye olarak Beşiktaş ve Galatasaray başta olmak üzere Avrupa kupalarında oynayan takımlarımızdan başarılar bekliyoruz.

Gelirse ne âla, gelmezse "köyümüze döneceğiz"... Ne acı. Kız voleybolcuların final oynadığı bir dönemde futbolda köye dönmek ne acı.

Takımlarımız başarılı olursa, inanıyorum Milli Takımımız da İngiltere'yi yenecektir.

Duygusal bir milletiz, birden parlayıp birden sönüyoruz. Oysa bize istikrar lazım. Her alanda istikrar.


7 Ekim 2003
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED