AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Vergi kaçırmanın dayanılmaz ağırlığı

Bugünün Türkiye'sinin en önemli meselelerinden biri kayıtdışı ekonomi. Tahminler kayıtdışının boyutu hakkında hayli kaba rakamlar veriyor. Milli gelirin % 20 ila biraz uç bir tahmin olmakla birlikte % 50'sine kadar kayıt altına girmemiş bir kesimden bahsediliyor. Bu kesimin boyutunu tahmin edemiyor olmamız, kayıtdışının ne kadar sistemik (sistemin tamamını etkisi altına alan) ve kronik (kolay tedavi olamayacak kadar yerleşmiş) olduğunun en bariz göstergesi.

Türkiye'nin mevcut vergi mevzuatı, gelen geçen her hükümetin başlayıp da tamamlayamadığı yığınlarca mini reformlarla yama üstüne yama yemiş, karmaşık, günün iktisadi yapısını ve ortamını gözetmeyen, gerçekçiliğini yitirmiş bir tabular bütününden ibaret maalesef. Türkiye'de hem KDV gibi dolaylı, hem de doğrudan vergi oranları, her türlü faaliyete ilişkilendirilen onlarca resim, damga, harç ve stopajla birlikte, bugün sadece sanayileşmiş değil, gelişmekte olan ülkeler içinde de en yüksek seviyeleri yakalamış olan oranlardır. Kamu kesiminin her iktisadi faaliyeti pranga altına alan bu yaklaşımına rağmen, vergi tahsilatının milli hasılaya oranı en düşük ülkelerden biri de ne yazık ki, yine Türkiye'dir.

Öte yandan cebimizde beslediğimiz enflasyon, esnekliğini yitirmiş vergi sistemimiz sayesinde, vergi mükellefine fazladan bir maliyet daha ödetmektedir. Enflasyon bu ülkede özsermaye ile faaliyette bulunanları cezalandırmakta, gemisini krediyle yürüteni mükafatlandırmaktadır. "Yeniden değerleme" gibi var olan mekanizmalar yetersiz kalmaktadır. Çalışmaları tamamlanan ve yılbaşından sonra uygulamaya sokulacak olan enflasyon muhasebesinin ise pratiği hayli meşakkatli olacaktır.

Dahası, 1980'lerde başlatılan vergi kampanyalarının dilimize pelesenk ettiği sloganı da artık geçerliliğini yitirmiştir. Vergi artık, "yol, su ve elektrik" olarak geri dönmemektedir. Kamu bütçesinde yatırım harcamaları asgari seviyelere düşmüş, toplanan vergiler tamamen kamu borç stokunu çevirmek için kullanılır hale gelmiştir. Devletle vatandaşı arasına, iktisadi ve siyasi gelişmeler bir kara kedi gibi girmiş, ciddi bir güven bunalımı ortaya çıkmıştır. Vatandaş, devletine güvenmediği gibi, devlet herkesi vergi kaçakçısı olarak görmeye başlamıştır.

Bu şartlar altında kayıtdışı tabii olarak desteklenmiştir. Zira böyle bir ortamda vergi kaçırmanın büyük bir getirisi vardır. Öte yandan vergi kaçırmamak, zarar etmek ve piyasada tutunamamak anlamına gelmeketedir. Hükümetler de bunun farkında olduğu için vergi kaçağına belli bir noktaya kadar göz yumulmaktadır. Gerektiği zaman kolaylıkla suçlu durumuna sokulabileceğini bilen vatandaş da, tabii olarak devletten hesap sormaktan çekinir olmuştur. Ancak işin kötü yanı, ne kadar vergi verilip ne kadarının kaçırılacağı tamamen bir vicdan muhasebesinin sonucunda netleştiğinden, kısa sürede ortaya bir ahlak krizi çıkmaktadır. "Alışmış, kudurmuştan beterdir" meselince, bu sürecin sonucunda vicdanların kararacağı ve kayıtdışının kolaylıkla karapara ile özdeşleşeceği açıktır. Dahası, kayıtdışını özendiren bu ortamın bir kanser halini alıp tüm ekonomiyi sarması, kemikleşmesi ve neştere karşı direnç göstermesi kaçınılmazdır.

İşin ilginç yanı, vergi kaçırmak gerçekten çok maliyetli bir süreçtir. Çoğumuz bunun farkında değil. Ancak birçok küçük ve orta ölçekli şirket, gerçek hesaplarını tezgah altı kara defterlerle takip etmekte ve hemen hiçbiri bugünün dalgalı iktisadi ortamında maliyetlerini, gelir ve giderini düzgün görememektedir. Şirket bilançoları gerçeği yansıtmadığından, ülkede anlamlı bir akredisyon ve kredilendirme mekanizması kurulamamakta, kreditörler bu tip şirketlere borç verirken ekstra risklere girmekte, sonuçta, finansman daha maliyetli bir hale gelmektedir. Şirketler arası kredili işlemlerin hukuki maliyetleri artmakta, anlaşmazlıklar için T.C. mahkemeleri dışındaki merciler esas alınmaktadır.

Daha da kötüsü, iş sahipleri gerçek hesaplarını eş, dost ve akraba dışında kimseye teslim edemediğinden, bu ülkede düzgün bir kurumlaşma süreci başlatılamamakta, şirketlerimiz global pazar yerinin gerektirdiği profesyonelleşme aşamasına geçememektedir. Kalite ve verimlilik gibi hedefleri her dem tutturabilecek kapasite ve şirket kültürüne de tabiatıyla ulaşma imkanımız kalmamaktadır. Bir tane bile global şirket çıkaramamış olmamız, bu ortamda fazlaca yadırganacak bir durum gibi gözükmemektedir.

Vergi kaçırmanın çok ciddi maliyetleri var. Kayıtdışına mahkum olan insanlarımızdan çok azı bunun farkında. Bundan sonra hükümetin yapması gereken, kapsamlı ve kolaylaştırıcı bir vergi reformuyla vergi kaçırmanın getirisini düşürüp, maliyetini daha da arttırmak olacaktır. Bunlar yapılmadan başlatılacak polisiye tedbir ve tehditler, devlet – vatandaş ilişkisini daha da kötüleştirmekten başka bir fayda sağlamayacaktır.

Kamu kesimi kendine çeki düzen vermeye başladığı anda, kayıtdışı da hızla azalacaktır. Yeter ki, insanımız kayıtdışında kalmanın maliyetinin farkına varabilsin.


7 Ekim 2003
Salı
 
MELİKŞAH UTKU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED