AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Kamusal alan simgesel mi?

Bütün insanlar dürüst, namuslu, hoşgörülü, başkasının hakkına saygılı olsalardı ne güzel olurdu. Ancak, insanlar kötülük yapmaya açık doğuyorlar. Bu yaradılışlarında var. Hukuk da işte bu yüzden gerekli. Kaynağı ne olursa olsun, bütün hukuk sistemleri, başkalarına (bazı hallerde insanın kendisine de) zarar verecek yanlışların önüne geçerek insanlar arası ihtilâfları bertaraf etmeyi hedefliyor.

Binlerce yılın imbiğinden geçerek olgunlaşmış hukuk sistemleri nasıl gerçek ve tüzel kişiler arası ihtilâfları çözmeyi amaçlıyor, hak ve adaleti sağlamaya çalışıyorsa, toplum içi düzene ulaşmanın yöntemleri de yine aynı süreç içerisinde oluştu: Demokrasi ve lâiklik... Kimse bu iki kavramın ardında yatan düşüncelerin 'en mükemmel' olduğunu iddia etmiyor; ancak baskıcılığın önüne geçmek, ya da bir inancı diğerine ezdirmemek için demokrasiye ve lâikliğe ihtiyaç duyulduğu da belli.

Demokrasiler, yalnız iktidarın nasıl oluşacağını düzenlemiyor, aynı zamanda her görüşün ifade edilmesine ve her eğilimin örgütlenmesine yarayan zemini de sağlıyor. Dinler ve mezhepler arası çatışmaların engellenmesi, bir inancın diğeri üzerine tasallut etmesinin önüne geçilmesi de lâiklikten bekleniyor. Bugünün dünyası, hukukun üstünlüğüne değer veren, demokrat ve lâik devletlerin başını çektiği bir dünya.

Bu üç kavram ve onların başarıya ulaşması için oluşturulmuş kurumların hedefi, tahmin edilebileceği gibi, insanların mesut ve müreffeh yaşayabilecekleri güvenlikli bir sistemdir. Çok hassas dengeler üzerine oturan sistemler, her ülkede, o ülkenin özel şartlarını da yansıtabilir. 'Çağdaşlık' bunu gerektiriyor. Bugünün 'çağdaş' sistemlere sahip devletleri, demokrasi, lâiklik ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerlere sahip çıkarken, bu kavramların hedeflenenin tersi bir sonuç doğurmaması için de gerekli tedbirleri almayı ihmal etmemişlerdir.

'Dinî simge' ve 'kamusal alan' gibi kavramlar, dünyanın her tarafında, 'çağdaş devlet' yapısına sahip ülkelerde bile, bu sebeple tartışılıyor.

'Kamusal alan' bilinen yerlerde 'dinî simge' yasağının mantığı açık: Bir inancın diğeri üzerine egemen olmasının önüne geçmek. Dinin emir ve yasakları kapsamına girmeyen alanlarda, bir kişinin mensup olduğu dinin simgesini taşıyarak 'kamu'da görünmesi ona imtiyaz sağlayabileceği veya ayrımcılığa uğramasına sebep olacağı için, uygun görülmüyor.

Konunun Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Cumhuriyet Bayramı dâvetine geleceğini doğru tahmin ettiniz. Hukukun bireysel özgürlükleri daha da pekiştirmek, insanlar arasında ayrımcılığı ortadan kaldırmak için benimsediği ölçüler, milletvekillerinin başörtülü eşleriyle ilgili uygulamada tamamen tersine döndürülmüş durumda. 'Ayrımcılık' yapılmasın diye benimsenmiş 'kamusal alanda dinî simge' kısıtlaması, Cumhurbaşkanının evi olan Çankaya Köşkü'nü bir an için 'kamusal alan' saysak bile, kabul edilemez bir yasak için bahane ediliyor. Bu da, uygulamayı, demokrasi ve lâiklik açısından mahzurlu, hukukî açıdan da sorunlu hale getiriyor. Uygulamanın bugüne kadar pek rastlanmamış genişlikte tepki çekmesinin sebebi budur.

Lâiklik, 'çağdaş' ülkelerde, din ve vicdan özgürlüğünün teminatı olarak görülüyor. 'Kamu alanı' kısıtlamasının sebebi de, dinin imtiyazlı ayrımcılığa âlet edilmesinin önüne geçmektir. Batı ülkelerinde karşılaşılan 'kısıtlayıcı' uygulamaların mantığı budur. Oysa, Türkiye örneğinde, 'başörtüsü' tersinden ayrımcılık konusu. Üstünlük sağlaması bir yana, başörtülüler doğal haklarından bile mahrum ediliyorlar: Öğrenci okuluna gidemiyor, milletvekili eşi Cumhuriyet Bayramı kutlamasından dışlanıyor...

Hukukçu kimliği ağır basan, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerine bağlı bilindiği için halkın Meclis'e yansımış iradesiyle bugün bulunduğu makama seçilen Ahmet Necdet Sezer bunu bilmez mi? Bilir elbette. Zaten bu yüzden, bu uygulamanın Cumhurbaşkanı Sezer'in tercihi olduğuna inanmakta gerçekten zorlanıyoruz. Toplumda meydana getirdiği huzursuzluğa ve yarattığı saflaşmaya baktığımızda, 28 Şubat'tan âşina olduğumuz 'andıça dayalı' operasyonları andırıyor AK Parti'nin 'yumuşak karnı'nı gıdıklayan bu uygulama... 28 Şubat ise, 'çağdaş' devlete ait temel değerlerin Türkiye'de rafa kaldırıldığı bir dönemdi.

Bir hafta önce tartıştıklarımız 'çağdaş' bir devletin gündemiydi; uygulama yüzünden bugün neyi tartışıyoruz, baksanıza...


24 Ekim 2003
Cuma
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED