AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Sezer'in affedilmez unutkanlığı!

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna Ak Parti'li milletvekillerini eşleri olmaksızın davet etmesinin Türkiye'yi nasıl bir destabilizasyonun eşiğine getirdiği giderek daha net görülüyor. Neyse ki yapılan ayırımcılık, bizzat muhatapları tarafından hakkıyla cevaplanmıştır. Milletvekilleri ya davete icabet etmeyeceklerini bildirerek, ya da daha net bir tavırla davetiyeleri iade ederek yapmaları gerekeni ifa etmişlerdir. Üstelik, milletvekillerinin tavırları böyle bir ayırımın hak ettiğinden çok daha seviyeli ve kişilikli olmuştur. Hele, Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun'un Sezer'e yönelttiği "Eşimin başörtülü olduğunu nereden biliyorsunuz? Bizlerin özel hayatını takip mi ediyorsunuz?" sorusu var ki mutlaka cevaplanması gerekmektedir. Çankaya Köşkü'nün bir izleme merkezi olup olmadığının açıklığa kavuşması şarttır.

Sadece, Ak Parti'li milletvekillerine değil, Sayıştay Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkan Yardımcısı'na kadar genişleyen tepkiden anlaşılan o ki bu kez hakarete uğrayan sadece siyaset değil, bürokrasi ve yargı da olmuştur.

Cumhurbaşkanı Sezer'in şu anda nasıl bir halet-i ruhiye içinde olduğunu tahmin edemiyoruz. Ancak, "eş'siz davetiye" gönderme kararının ne gibi sonuçlar yaratacağını tahmin edemeyeceği düşünülecek olursa, ortaya çıkan manzaradan memnun olduğunu da varsaymak gerekir.

Sezer, bu bin yıl düşünülse akla gelmeyecek ayırımı göze alarak başta parlamento olmak üzere başörtüsü takan, başörtüsünden rahatsız olmayan kitlelere karşı da savaş açmıştır.

Böyle bir savaşı tetiklediğinin farkında olmaması da mümkün değildir.

Nitekim, dün yayınladığı cumhuriyet mesajında bu unsurlara karşı hareketinin planlı olduğunu ilan etmektedir.

Sanki bir işgal hali varmış veya sanki rejim elden gitmek üzereymiş gibi tepeden aşağıya herkesi göreve çağırması bunu göstermektedir. Anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı, davetiye ayırımını da bu çağrıya ve şu sözlere dayandırmaktadır:

"…Laik Cumhuriyet'e, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalma yemini eden Cumhurbaşkanı'ndan milletvekiline, Başbakan ve Bakanlar'dan, yargı mensuplarına, öğretim elemanlarından kamu görevlilerine herkes ve tüm yurttaşlarımız Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'da belirtilen niteliklerini korumak, özen göstermek ve bu ilkeler yönünden taraf olmak zorundadırlar."

Bu sözleri nasıl anlamalıdır?

Başbakan'ın, Bakanlar'ın, amirlerin, memurların ve sıradan vatandaşların da evlerine başörtülü kadın sokmamaları mı gerekmektedir? Sezer'e göre cumhuriyete sahip çıkma sorumluluğu ülkeyi dini hassasiyetler arındırmak mıdır?

Cumhurbaşkanı, bundan önceki davetlerinde bir ayırım yapmıyordu ya da zihninde böyle bir tasnif olsa bile bulunduğu makamın sorumluluğunu düşünerek bunu uygulamalarına yansıtmıyordu. Şimdi, belki Ak Parti'ye öfkesinden belki de artık başörtüsüne alerjisini daha fazla dizginleyememekten dolayı "ne olacaksa olsun" demektedir.

Bu tavrın sonucu Sezer'in şimdiden sonra Çankaya'daki ikametinin halktan kopukluğudur. Dolayısıyla, "cumhurun başkanı" olabilme imkanını yitirmiştir. Hele hele, dünkü mesajında dile getirdiği şu cümlenin tamamen uzağına düşmüştür: "Bizlere düşen görev, ulusal kimliğimizi pekiştirerek, öz değerlerimizi korumamız, zenginleştirmemiz ve gelecek kuşaklara aktarmamızdır."

Tavırlarıyla bu cümle arasında telafi edilemez bir çelişki ortaya çıkmıştır. Sezer, "ulusal kimliği ve öz değerleri"nde din ile örtünmenin ve bundan daha önemlisi dine ve örtünmeye saygının bulunduğu bir ülkenin Cumhurbaşkanı olduğunu unutmuştur.

Toplum da bu unutkanlığı tabiî ki affetmeyecektir.


29 Ekim 2003
Çarşamba
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED