|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Çok sigara içtiğim için olsa gerek (!) ikide bir beni uyaran dostlara latife olarak hep şöyle derim: "İntihar ikiye ayrılır: İntihar-ı âni, intihar-ı tedricî.... İlki insanın bir anda hayatına son vermesi ki dinimizce haramdır; ikincisi insanın yavaş yavaş kendini öldürmesi ki hakkında nass-ı sarih yoktur. Ben ikinci yolu tercih edenlerden olduğum için, lütfen sigarama laf etmeyiniz." Latife bir yana, biliyoruz ki 'intihar' denince insanların aklına gelen umumiyetle insanın kendi biyolojik yaşamına son vermesidir. Düşünmeye değer değil mi, insanlar niçin intihar ederler? Niçin bazıları hayatla bağlarını kendi elleriyle bir anda ve tamamen kesmeyi isterler? Neden intihar intihara teşebbüs edene hemen başvurulması gereken bir seçenekmiş gibi görünür?!? Hiç kuşkusuz intiharı bir seçenek kabul edenlerin kendilerine özgü birtakım görünür sebepleri vardır. Kimi şundan, kimi bundan yaşamına son verir. Filan kız aşkına karşılık vermediği için ya da anası-babası bu aşka izin vermediği için veya bazı işler — her ne ise o işler— yolunda gitmediği için bazıları (bilhassa gençler) yaşama güçlerini kaybederler, yaşamın kendisi kendilerine acı verdiği için, acı vermeyeceğini düşündükleri (belki de hiç düşünmedikleri) ölümü çıkar yol kabul ederler. Yetişkinler ise daha çok iktisadî, bazen siyasî nedenlerle, bazen izzet-i nefis sebebiyle yaşamaya haklarının (daha doğrusu "hallerinin") olmadığını varsayıp ölüme müracaat ederler. Ölümün (!) bu müracaatı kabul edeceği ya da müsbet bir cevap vereceği garantisi var mıdır? Böyle bir garantinin olmadığını hepimiz biliyoruz. Biliyoruz; zira intihara teşebbüs vâkıaları içinde salt teşebbüs mertebesinde kalanların sayısı hiç de az değil. İntihara teşebbüs eden kimselerin görünürdeki sebeplerinden ziyade, yani onlar için intiharı seçenek haline getiren dış olaylardan çok, intihar seçeneğinin kendisini ciddiye almalı sanırım. (Çünkü aynı nedenlere sahip birçok kimsenin aynı çözüme (!) başvurmayı tercih etmediği bilinir.) Platon "Felsefe yapmak [Hikmet] ölümü tercih etmektir" der. Felsefe ancak ölümüne yapılabilecek bir şeydir de ondan! Felsefe ölmedikçe yapılabilir, gerçekleşebilir bir eylem değildir! Ölümü göze almaktan, birtakım hakikatleri —neyse o hakikatler— ölümü göze alarak müdafaa etmekten filan sözetmiyorum. Felsefe ölümüne gidilen, ölünerek gidilecek olan bir yolun adı! O halde felsefe ölümü göze almak değil, gözönüne almak ise hiç değil! Çünkü ilkinde kişinin iddiaları, inançları, düşünceleri için hayatını gözden çıkarması sözkonusu... Bu ise ölümü tercih etmek değil, gerektiğinde —gerekirse— ölebilmeyi, hayattan vazgeçebilmeyi göze almak demek. Hasılı, ölümü göze almak, hayatı gözden çıkarmak felsefe yapanın bir hâli... felsefenin kendisine değil, felsefecinin kendisine özgü bir hâl, diyelim ki felsefecide bulunması gerekli bir erdem. İkincisi, yani ölümü gözönüne almak ise yine ilki gibi felsefeden ziyade felsefeciye mahsus bir hâl... ölümü düşünerek, ölümü de dikkate alarak, ölüm düşüncesiyle irtibatı muhafaza ederek felsefe yapmak... Burada bir diğer anlam daha akla gelebilir, o da felsefenin konusu olarak ölümü seçmek, bir ölüm felsefesi yapmak... Bu durumda felsefe yapmanın, sanırım bir korku filminin senaryosunu yazmaktan farkı kalmazdı. (Modern Batı düşüncesinde ciddiye alınabilecek herhangibir felsefenin anasermayesini böylesi bir ölüm korkusunun teşkil ettiği erbabının malumudur.) Platon'un söylediği ne ölümü göze almak, ne de her iki anlamıyla da ölümü gözönüne almak... bilakis söylediği: ölmeyi tercih etmek, yani ölmek. XVII. yüzyıla ait bir musikî yazmasında okuduğum bir sözü daha vardır Platon'un... "Bir kimse" der meâlen, "şayet kemâliyle icra edilen bir musikî eserini aynı şekilde kemâliyle dinlerse hemen ölür!" Musikî'nin ve kemâl'in gerçek mânâlarını bilenler için bu tesbitte hiç ama hiç mübalağa bulunmadığını bilenler bilir; demek oluyor ki bunu bilenler felsefe yapmanın ölmek demek olduğunu da bilirler. Acaba şimdi sıra ölümün ne demek olduğuna mı geldi?!? Hayır! Çünkü gerçekten ölüme sıra gelmedikçe, aslâ gerçekten ölümün ne demek olduğuna sıra gelmez!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |