|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"Yalan Diktatörlüğü" sözleri daha 1950'lerde Sovyetler Birliği için kullanılmaya başlanan sıfatlardan biriydi. Aynı yıllarda, Sovyet rejimi için yapılan tespitler, aynı zamanda Sovyet rejiminin (yani sosyalizmin) çöküş sebebini de dile getirmiş oluyordu. George Novack'ın o yıllarda yaptığı tespitler günümüz için de ilgi çekici özellikler gösteriyor. Şimdi belirteceğimiz bu tespitlerin zihnimize taşıyacağı çağrışımlar da sanıyorum bizlere aşina gelecektir. Novack'ın tespitleri şunlar: 1. İşçilerin, nasıl ki, sosyalizmde, kapitalizmde olduğundan daha yüksek bir hayat standardına kavuşması bekleniyor idiyse; işçi devletinde de burjuva devletinden daha çok yönetime katılmaları, dolayısıyla "daha çok demokrasinin" gerçekleşmesi beklenmeliydi. Oysa bu durum gerçekleşmemiş; tersine, Sovyet anayasasında sözde güvence altına alınan halkın iktidarı ve haklar, pratikte, Stalin'in diktatörlüğü yoluyla merkezîleşmiş bir zümre tarafından geçersiz kılınmıştır. 2. Mutlakçı siyasî baskı sistemi, iktisadî baskıyı pekiştirdi. İşçiler, casus sistemi, gizli polis takipleriyle hapishanelere ve toplama kamplarına dolduruldu. Lenin'in öngördüğü işçilerin temsilcileri marifetiyle sanayiyi yönetmeleri hususu boşa çıktı. Tam tersine, sanayi, bozuk bürokratik yönetimin denetimine alındı. İşçiler, planlama hizmetlerine iştirak ettirilmiyordu. Böylece emekleri üzerindeki kullanma özgürlükleri fiilen ortadan kaldırılmış bulunuyordu (Marksist jargonu kullanırsak işçi sosyalist düzende de emeğine yabancılaşmıştı). 3. Yönetim mevkiindeki asalakların artışıyla birlikte ülke kaynakları kötü kullanım yüzünden israf ediliyor; örgütsüzlükten söz açılıyor; işçiler tarafından yürütülmesi gereken üretim hizmetleri duygusuz memurların elinde, onların isteği ve refahı doğrultusunda çalışıyordu. 4. Sovyet bürokrasisi büyük bir sahtekârlığın canlı cismi haline gelmişti. Bürokratlar, elde ettikleri ayrıcalıklarla çalışan insanların en temel ihtiyaçlarının ve duygularının üstüne basıp geçiyorlardı. Rejimin belirleyici niteliği böylece ikiyüzlülük ve aldatmaca temeline oturtulmuştu. Bu "yalan diktatörlüğü" Sovyet hayatının bütün kesimlerine sızmış, yukardan aşağıya kadar bütün Sovyet halkı ikili bir hayat yaşamak sorunda kalmıştı. birincisi, görünürdeki resmî çizgiye uygun hayat; öteki, engizisyona götürülme korkusuyla gerçek düşünce ve duygularını gizlemek yüzünden maruz kalınan bastırılmış öfke ve tatminsizlik. 5. İnsanları kendi duygularına ve düşüncelerine yabancılaştıran rejim, onları birbirlerine ve bizzat rejime de yabancılaştırmıştır. Polonya ve Macar aydınlarının ve gençlerinin ayaklanmalarının ardındaki temel motif, bu ruhsal alçalmaya karşı duyulan tepkiydi. Ayaklanmanın ilk günlerinde Budapeşteli devrimcilerin Stalin'in heykelini devirmelerinin böylesine simgesel bir anlamı vardı. 6. 1917 devriminden sonra dinin etkisi sınırlanmış, bunun yerine ateist (tanrıtanımaz) eğitim geçirilmiştir. Fakat ortaya çıkan manzara ibret vericidir. Tanrıya tapmaktan vazgeçirilen insanlar "kişiye tapma"ya başlamışlardır. Stalin kutsallaştırılmıştır. Tapınmanın bu yeni biçimiyle canlanışı, nüfusun "en az aydınlanmış tabakası"ndan değil, fakat Marksizm'in maddeci felsefesini rehber aldığını iddia eden parti yüksek kademelerinden çıkmış olması daha da şaşırtıcıdır. İşçi sınıfının marşı "Enternasyonal": "Tanrının gönderdiği kurtarıcılara ihtiyacımız yok" derken, Sovyet halkları ve komünist partileri, Kremlin'deki "büyük kurtarıcı" mitosuyla eğitilmişlerdir. Putlaştırılmış Stalin'in iktidarın halktan kopartılmasında yatar. Stalin'in insanüstü yüksekliklere çıkartılması, Sovyet işçilerinin politik alçalmasının öbür yüzüdür. Gene ibret verici bir olaydır; 1991 Moskova devriminde bu kez Moskovalılar Lenin'in heykellerini devireceklerdir. Bu tespitlerin herkese aşina çağrışımlar getireceğini tahmin edebiliyorum. Yıkılmaz sanılan, demir perdeyle koruma altına alınan bir rejimin, aslında yıkılış sebebini kendi bünyesinde barındırdığı da bu tespitlerinin içinde görülebilir. (Bu tespitler ve daha fazlası için, bk. Mandel-Novack, Marksist Yabancılaşma Kuramı, Yücel Y. İst. 1975, s. 110 vd.).
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |