|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bölgede görevli, resmî sıfatı sebebiyle karşı tarafı da tanıyan bir yönetici, İranlı bir yetkilinin, kalabalığımızı görünce, "Misafirler ev sahibini bastırdı" dediğini bana aktardı. Türkçe olarak... İran'ın Bazergan sınır kapısında görevli İranlılar Türkçe biliyorlar çünkü. Gürbulak kapısında çalışanlar arasında Farsça bilen bir görevli olabileceği aklımın ucundan bile geçmedi. Bir yıl önce temel atma töreni için buraya gelen meslektaşlar iki noktada şaşkınlıklarını ifade ettiler: Biri, geçen yıl geldiklerinde gördükleri sınır kapımızın ilkelliği... Diğeri de, ülkenin en doğu ucunda çok kısa sürede mükemmel binalar dikip hizmete açabilme başarısı... Başarıya o da ikna olmuş olmalı ki, Başbakan Tayyip Erdoğan, işini bırakıp sınır kapısındaki binaları açmak üzere Ağrı'ya kadar geldi... O kadar ülke bize vize uyguluyor, biz de bir o kadarına; yıllardır "Vize konulsun" temennisinde bulunanlar çok çıktığı halde, Türkiye İran'a vize uygulamasına geçmeyi hiç düşünmedi... Sebebi nedir biliyor musunuz? Atatürk'ün temennisi... Kasr-ı Şirin anlaşmasından beri sınırı değişmeyen Türkiye ile İran'ın dostluğuna çok önem verdiği için, Mustafa Kemal Atatürk, "İki ülke arasında vize uygulaması yapılmasın" yazılı temennisinde bulunmuş; o sebeple, İranlılar Türkiye'ye Türkler de İran'a ellerini kollarını sallayarak geçebiliyorlar... Müsait bir yerdeyseniz üşenmeyip bir Türkiye haritası açın lütfen. Gürbulak ülkemizin doğudaki uç noktası. Erzurum'dan beş, Trabzon'dan sekiz, Ankara'dan onsekiz saatte ulaşılabiliyor oraya. İran tarafında ise en yakın büyük kent Tebriz yüzlerce km ötede. Buna rağmen Gürbulak çok işlek bir sınır kapısı; günde en az 400 araç ve 1500 yolcu girip çıkıyor. Yılda 100 binin üzerinde araç ve 500 binin üzerinde insan trafiği demek bu. Yakın zamanlara kadar 10-12 saatlik kuyruklar oluşuyormuş gümrükte; yeni düzenlemeyle, tarafik ne kadar yoğunlaşırsa yoğunlaşsın, kuyrukların önüne geçileceği umuluyor... Tayyip Erdoğan iyi ki buraya bizzat geldi. Keşke biraz daha vakti olsaydı ve kendisini koruma ordusu dışarısına atabilseydi de çevre illerden gelmiş vatandaşlarla görüşme imkânı bulabilseydi. Onun adına bakanları Ali Coşkun ve Hüseyin Çelik ile milletvekillerine aktı temenni ve şikâyetler... Çevre illerde yaşayan vatandaşlar yılların ihmali yüzünden öfke dolu çünkü... İki ülke arasında sınır kapısı var, insan trafiği de yerinde, ama işleyen bir resmî sınır ticareti yok... Garip değil mi sizce de? İki adım ötesine, vizesiz de geçilebildiği için, sık gidip-gelenler her seferinde yanlış bir iş yapıyormuşcasına rahatsızlık duyuyorlar. Buradan İran'a geçirilen mal ve eşyalara karşı tarafın bir itirazı yok; ucuz olduğu için oradan üç kuruşluk bir şey alınsa buraya geçirmek ciddi sıkıntı... Bir Ağrılı, "Sınır ticaretini resmen başlatsınlar, devletin payını verelim ve rahatlayalım" dedi bana... Karşıda mazot ucuz olduğundan deposu dolu gelen kamyonlar var. "Deponu boşalt, öyle geç" tâlimatına siz muhatap olsanız herhalde kızardınız... Bu sınırı kullanan vatandaşlar daha nelere muhatap oluyorlar! Biri şu teklifini Ankara'ya iletmemi istedi: "Birini gizlice buraya gönderip sınırın iki tarafına geçirsinler; o kişi yaşadıklarından mutlu oluyorsa, biz de ebediyyen ağzımızı açmayacağız..." Giderken Ankara üzerinden Ağrı'ya ulaştığım, dönüşüm ise Van üzerinden İstanbul olduğu için epey geniş bir alanda seyahat etme imkânım oldu. Beni şaşkınlığa düşüren iki gözlemim var: İlki, "Hani olağanüstü hal uygulamaları kalkmıştı?" sorusunun altında yatan gözlem. Diğeri de, "Hani terör bitmişti?" Ağrı-Gürbulak ve Gürbulak-Van arasında yollarda sayısız barikat var; araçlar sık durduruluyor... Bu, 'olağanüstü hal uygulaması'... "Hani kalkmıştı?" diye sorduğunuzda "Terör var" diyorlar... "Hani terör bitmişti?" sorusunuz ise havada kalıyor... Ankara, doğuya da olağan bir düzen götürmeli. Karayolu taşımacılığı büyük bir sektör. Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) bu sektörün çatı kuruluşu. Sınır kapılarında bekleşen TIR'lar UND üyesi firmalara ait olduğu için, kayıp işgücü bakımından, UND, sıkıntıların aşılmasında görev almak istemiş... Gürbulak yenilemesi o isteğin somut sonucu. Bir yılı inşaatla geçen 15 yıllık bir Yap-İşlet-Devret (YİD) anlaşmasının altına UND'nin kurduğu şirket imza atmış; bulunan kredilerle inşaatı kısa sürede tamamlamış... Gelir 14 yıl şirketin kasasına girecek; süre sonunda işletme devlete terk edilecek... Türkiye'nin değişik çıkış noktalarında dökülen çok sayıda sınır kapısı var. Karayoluyla dışarı çıkanlar 'mükemmel' denilebilecek bir binayı bizim tarafta gördüğünü söyleyemez. Oysa, "Misafirler ev sahiplerini bastırdı" hissini bırakacak biçimde karşı tarafa da geçip gördüğümüz için biliyorum, İran yıllardır vatandaşlarını çok daha güzel kapılardan başka ülkelere uğurluyor... Türkiye de bunu yapmalı. YİD formulüyle bütün kapılar yenilenebilir... Kapıları yenilememiz tek başına yeterli değil; içeri "Buyur" ettiğimizde, insanlara, gerçekten 'çağdaş' bir ülkeye geldiklerini de hissettirmeliyiz. Gürbulak sınır kapısı bu yolda ilk adım olmalı. Bakanlar ve milletvekilleri, buradan, bu mesajı alıp Ankara'ya döndüler... Benim hisseme ise yorgunluk düştü.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |