|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Meşhur hikayedir. Kimileri Hz. Süleyman'a, kimileri Hz. Ali'ye izafe ederek anlatır. Belki, her ikisine de ait değildir; sevgiyi, sevgilerin en temizi, en arı-durusu, anne sevgisini anlatan, kadim bir kıssadır. İsterseniz biz, yanlış bir isnadda bulunmaktan kaçınmak için, yalın haliyle, özel isimlerden soyutlayarak anlatalım. İki kadın, hakim huzurunda. Bir de çocuk var, küçücük, belki daha yaşına bile gelmemiş bir bebek. İki kadın da, çocuğu sahipleniyor. "Çocuk benim çocuğum" diyor. İki kadın da, çocuğu çok sevdiklerini söylüyor. Hakim, bütün dikkatine, bütün çabasına rağmen gerçek annenin hangisi olduğunu tespit edemiyor. Hakimin, bütün bilgece oyunlarına rağmen, iki kadın da çocuktan vazgeçmiyor. Hakim, doğru karar verebilmek için son bir girişimde bulunuyor: Huzurdaki görevlilere emrediyor: "Madem iki kadın da hak sahibi olduğunu söylüyor, ikisi de çocuk benim diyor, çocuğu bölün ortadan, yarısı bir kadına, yarısını öteki kadına verin." Hakimin gözü, anne olduklarını iddia eden iki kadında. Annelerden biri, tepkisiz, bakıyor öyle. Diğeri, atılıyor, emri duyar duymaz: "Efendim, ben hakkımdan vazgeçiyorum, razıyım, bölmeyin çocuğumu, o kadına verin." Ve hakim, çocuğu, "bölmeyin çocuğumu" diyen anneye veriyor. İşte bu, gerçek sevgiyi ve sevginin içindeki sonsuz fedakarlığı anlatan öykü. Seviyorsanız, varolmasını istersiniz. Benim yanımda olmasa da, canı sağolsun, katlanabilirim dersiniz. Bu kıssayı, başka sevgilere de uygulayabiliriz. Mesela, ülkemizi, bu toprakları, bu toprakların insanını sevmeye... Dikkatli baktığımızda, görebiliriz, kimin sevgiyle, kimin 'sahip olma' duygusuyla baktığını. Kimin sadece 'almak' için varolduğunu, kimin fedakarlık yaptığını. 'Aydınlık Türkiye'nin Habercisi'
Barıştan, sevgiden, işlerin iyi gitmesinden kimin rahatsız olduğunu; kimin gerilim üretmekten, çatışmadan menfaat devşirmeyi hesapladığını. Sorabiliriz, "Siz, bu ülkeyi, bu ülkenin insanlarını, hangi anne gibi seviyorsunuz?" İçtenliği ve 'sözde sevgi'yi elbette, Türkiye'de varolan 'politik' çizgilerden birine hasretmek, birinin tekeline vermek, en hafif ifadeyle 'ucuzculuk' olur. Ama dikkatli baktığımızda, hemen her politik çizginin içindeki 'soğuk yüzler'i görebiliriz. Yeni Şafak, yayına başladığı günlerden beri, 'gerilim'i, 'çatışma'yı bir yayın politikası olarak benimsemedi. Gerçeği görmek ve paylaşmaktı Yeni Şafak'ın yapmak istediği. Sevgiyi, barışı, özgürlüğü, bu topraklar için, bu ülke insanı için iyi olan şeyleri bulup çıkartmak ve paylaşmaktı. Yeni Şafak'ın adının bir parçası olan "Aydınlık Türkiye'nin Habercisi" sözü, başka çağrışımlarının yanında, Yeni Şafak'ın okurlarıyla birlikte oluşturduğu bu 'pozitif' bakışaçısını da yansıtıyor. Yeni Şafak'ın, yazarlarıyla, haber ve yorumlarıyla izlediği bu çizgi, dünyada ve Türkiye'de olan bitenlerin, dünya ve Türkiye gerçeğinin (İyi şeyler'in ve o 'soğuk yüzler'in) daha iyi görülmesini sağlıyor. Yeni Şafak'tan 'yeni' yenilikler
Yeni Şafak, bugüne kadar varolan niteliklerine yenilerini ekleyerek çizgisini sürdürüyor. 'Çocukların Dünyası', 'Düşünce Günlüğü', '657'liler Ailesi' ve Ramazan Bingöl'ün hazırladığı, 'Anadolu Mutfağı'nın usta eller tarafından üretilen lezzetini tanıtan 'Hem Ziyaret Hem Ziyafet' köşeleri "Daha çok gazete" sunma çabasının ürünleriydi ve Yeni Şafak okurları, bu çabaya ilgiyle karşılık verdi. Arkadaşımız Ali Murat Güven'in hazırladığı 'Türkiye Gezi Rehberi' de, Türkiye'nin güzelliklerini bir başka açıdan tanıtıyor. Yeni Şafak, okurlarına sunduğu 'Kültür Hizmetleri' serisini nitelikli eserlerle sürdürüyor. Yeni Şafak, okurlarının ilgi ve önerileri doğrultusunda, yeni yeniliklere, yeni sürprizlere hazırlanıyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |