|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dünkü yazımda nihayet ucu görülen "güzel şeyler"den birisi olarak Sağlık Bakanlığı'nın geliştirdiği doğrusu beni çok heyecanlandıran yeni "sağlık hizmeti alma" sisteminden söz ettim. Yeniliğin başında Sağlık Bakanı Recep Akdağ bulunuyordu. Belli ki fazla öne çıkmayı sevmeyen, bildiği ve sevdiği işinin gücünün başında olmayı tercih eden bir yeni siyasetçi. Hükümet üyeleri arasında Akdağ gibi medyada boy göstermeden işini yürüten başka bakanlar da var. Hükümetin bu yarısını (illâ ki bir "ikilik" çıkaracağım!) diğerleri gibi öyle açılışlarda filan da pek görmüyoruz. Olabilir tabii; kimisi olur olmaz medyada görünmeye daha meraklı, kimisi bir iş yap da kimden bilirlerse bilsinler, düşüncesinde... Benim gözlemlerime göre ikinci sınıfa giren bakanlardan birisi de Enerji Bakanı Hilmi Güler. Akdağ gibi onu da sadece gazete ve televizyonda yer alan açıklamalarından tanıyorum. Ancak kiminle konuşsam, Akdağ gibi onun da "işini iyi bilen bakanlardan" olduğu söyleniyor. Güler bu günlerde "bomba gibi" açıklamalar yapıyor. Enerji Bakanı geçen gün Çukurova Elektrik ve Kepez Elektrik'in hukuki sorumluluklarını yerine getirmediğinden bahisle, "Bu bizim yumuşak karnımız. Sahipleri siyasi kimlik taşıdığı için ince eleyip sık dokuyoruz" diyordu. (Bu arada ilginizi çekeceğini tahmin ettiğim için aktarayım: Cumhuriyet'ten İlhan Selçuk, 6 Haziran tarihli "Diriliş ve Yükselişte Öncü Kim Olacak?" gibi haddinden fazla iddialı bir başlık altında yer alan yazısını şu cümlelerle bitiriyordu: "Tam bu sürecin çöküş aşamasında 'Genç Parti' diye bir siyasal girişim devreye giriyor... IMF modelini reddediyor... Ulusal girişimciliğe ve girişimciye öncelik veren bir atılımı halka öneriyor.... Sandıkta patlama yapıyor... Zamanlamaya dikkat!..." Nasıl buldunuz, fena değil değil mi? Eğer isterseniz, bu satırları önümüzdeki belediye seçimlerini düşünerek de okuyabilirsiniz!) Ben Enerji Bakanı'nın son günlerde yaptığı açıklamaları da "Nihayet güzel şeyler!" olarak değerlendiriyorum. Nasıl değerlendirmem; "Yap-işlet modeli ile elektriğin kilovatsaati bize 10 cent'e maloluyor. Oysa Batı'da 2-3 cent" açıklamasını yapan Enerji Bakanı Güler. Türkiye'de yeni enerji ihaleleri yapabilmek için enerji talebinin kasıtlı olarak yüksek tutulduğunu ve Türkiye'nin ihtiyacının üzerinde bir kapasiteye sahip olduğunu açıklayan da Enerji Bakanı Güler. Siz şu açıklamalara bakın.... "Acilen doğalgazlı santraller, mobil santraller, nükleer santral!" denerek enerji ihalelerinin peş peşe dizildiği ülkemiz enerji "obez"ine dönüşmüş de haberimiz yokmuş... Demek ki, Enerji Bakanı bu ciddi ve açık tavrını sürdürdüğü ve bu tavır hükümetçe desteklendiği müddetçe millet olarak (inşallah) daha çok "güzel şeyler" görebileceğiz! Hemen yukarıda yer alan tırnak içindeki satırı Akşam'dan Zülfikar Doğan'ın "Hadi yolsuzluk yazalım... Bilinene hayret ediyorlar, hayret!" (6 Haziran) başlıklı yazısından aldım. Doğan, o "karanlık dönem"de karanlığa karşı başlatılan kampanyayı bakın ne güzel anlatıyor: "...ülkenin 'karanlıkta kalacağı, elektrik kesintilerinin başlayacağı' propagandası yapıp, Başbakan Ecevit'e 'Elektrik tasarrufu' genelgesi yayınlattılar, hatırlayalım. Sokan aydınlatması, vitrin ışıklandırması yasaklandı, azaltıldı." Ne memleket ama değil mi? Ne "karanlık bir dönem" değil mi? Propagandaya konu olan tartışma siyasi ya da ideolojik türden bir şey olsa canım yanmaz. Tamamen hesap kitap işi olan bir alandan, "elektrik"ten, yani "müsbet bilim"den konuşuyoruz unutmayın! Ülke ağzına kadar "enerji" ile dolmuş, evde fazla enerjiyi dolduracak kap kaçak kalmamış ama ille de daha çok santral! Yine Hilmi Güler: "Türkiye'nin yıllık toplam 67.8 milyar metreküplük doğalgaz anlaşması bulunuyor. Bu miktarlar anlaşma süreleriyle çarpıldığında dünya rezervinin yüzde 7'ini geçiyor." Peki bu "hovardalığın" bu ülkenin vatandaşları için akla gelen ilk sakıncası ne? Güler: "Geçtiğimiz yıl Türkiye toplam elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 40'ını doğalgaz kaynaklı enerji üretim tesislerinden elde etti. Bu nedenle ülkemizde ortalama elektrik maliyeti ve dolayısıyla satış fiyatında önemli bir ağırlık doğrudan doğalgaz fiyatlarına bağlı." Unutmayın; öyle siyasi ya da ideolojik bir tartışmanın içinde değiliz. Tamamen hesap kitap işi olan bir meseleyi, elekriği, yani "müsbet bilim" alanına giren bir meseleyi konuşuyoruz.... Hadi diyelim ki Hilmi Güler bir partiye mensup olduğu ve bu dolayım yoluyla bakanlık koltuğuna oturduğu için açıklamalarını ihtiyatla karşılamak gerekir... Peki ya benzer açıklamaları yapan TÜGİAD'a (Türkiye Genç İşadamları Derneği) ne demeli? Bakın TÜGİAD Başkanı Hayati Hamza, ülkeye çatlayacak hale gelinceye kadar doldurulan enerji konusunda ne diyor: "Bu anlaşmaların altına imza koyanların sorumluluğu taşımaları gerekli. Hangi mantıkla anlaşma yaptıklarını kamuoyuna anlatmalılar. İki yıl önceki enerji bakanı 'Karanlıkta kalacağız' derken, şimdiki bakan 'Fazla elektriği ne yapacağımızı bilemiyorum' diyor. Yapılan bu anlaşmalarla ne yazık ki Türkiye'nin geleceği ipotek altına alınmış." Ben umutluyum ve tabii ki umudumu kaybetmek istemiyorum. Ankara'da nihayet birileri eline kalemi kağıdı almış görünüyor. Hilmi Güler'in açıklamaları bir yandan, "kapısı zorlanan" TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nun çalışmaları öte yandan derken ortalık epeyce aydınlanacağa benzer.... Toplumun yıllardır vazgeçmediği "sezgileri"nin nihayet açık seçik "bilgi" düzeyine yükselmesi yakın gibi... Bakın Komisyon'un CHP'li üyeleri de "Haydii!" diyor. Hadi artık vakit geldi, "güzel şeyler görmek" herkes gibi bu toplumun da hakkı....
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |