|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Cenazesine Ankara'da bulunduğum için katılamadım; ancak katılan bir arkadaşa merakımı giderecek soruyu sormadan da edemedim: "Ercan Arıklı'nın ölümüyle bütün medya grupları yakından ilgilendi; cenazesinde herkes var mıydı? Var idiyse, bir çoğu kanlı bıçaklı patronlar, yönetmenler, yazarlar karşı karşıya gelince ne oldu?" Hemen her medya grubunun patronu oradaymış... Yöneticiler ve önemli yazarlar da... Çoğu yan yana ve göz göze gelmemeye çalışmışlar... Bir keresinde Aydın Doğan ile Dinç Bilgin birbirine çarpacak kadar yaklaşmışlar, ancak Aydın Bey son anda kıvrak davranarak oradan uzaklaşmış... Yönetici ve yazarların bir bölümü ise, aralarındaki soğukluğu sezdirmemek için, özel bir çaba göstermişler... Bir gün önce kalemini gözüne soktuğu kişinin elini sıkacak bir medya düzeni var bizde... İşin ilginç yönü ne biliyor musunuz? Öldüğünü duyduğumda fark ettiğim bir gerçek bu: Bunca yıldır medyanın içindeyim ve yolum neredeyse herkesle kesişti; 'dergilerin efendisi' diye tanıtılan Ercan Arıklı ile hiç karşılaşmadım... Aydın Doğan, Dinç Bilgin, Cem-Hakan Uzan, Turgay Ciner, Zafer Mutlu... Hepsiyle tanışırım, Ercan Arıklı'yı ise tanımazdım... Erkekçe... Kadınca... Nokta... Aktüel... En son olarak Haftalık... Popüler politik dergicilikte önemli bir isimdi Ercan Arıklı... O o kadar dergi çıkarmış, o kadar medya grubunda önemli konumlarda bulunmuş, ama ne o beni tanımış ne de ben onu... Aslında ben onu, Engin Ardıç'ın 'Doğru Söyleyeni Dokuz Köyden Kovarlar' (Cep Kitapları) adlı kitabından tanıyordum elbette. Ayşe Arman'ın kısa süre önce Hürriyet adına yaptığı röportajı da dikkatle okumuştum. Hayatında gazetelere verdiği tek röportajmış o... Bizim câmiada herkes diğeriyle ilgili bilinmesi gerekenleri bilir; ben de o anlamda hayat serüvenini ve onu hareketli tutan özelliklerini biliyordum... Bu sebeple, yollarımızın onunla neden kesişmemiş olduğunu anlamakta zorlanmıyorum... Arkasından hep iyi, olumlu yazılar çıktı. Ansiklopediciliği, dergiciliği anlatıldı, başarı gösterdiği iki alan olarak... Politika ve Söz gazete deneyimlerinin akamete uğraması içinde hep ukde olarak kalmış... Gözü gazete çıkarmadaymış, yazılanlara bakarsanız... Ercan Arıklı'nın hayatını 63 yaşında kaybettiğini düşünürülürse, başarıları ve ukdelerinin biraz 'yaş-ötesi' biçimde yansıtıldığı anlaşılır... Kendisini olumsuz hatırlayanlar da yok değil: Engin Ardıç, hayatında ilk kez alkollüyken yazı başına oturduğu itirafıyla bir karakter tahlili yazısıyla çıkta okurlarının karşısına. Umur Talu'nun yazısı, "Ölenin ardından olumsuz konuşulmaz" geleneğinin fazlaca etkisindeydi. Haluk Şahin'inki eski bir yol arkadaşına vefa hissi ardına saklıydı. Perihan Mağden de onu fazla tanımayanlardan; kalemini çizgi içinde tutmak için epey gayret ettiği anlaşılıyordu onun da... Birkaç kişi dışındaki bütün medya dünyası, hatta bir grup arkadaşıyla ayrılıp rekabete giriştiği Sabahçılar bile, Ercan Arıklı'nın ardından göz yaşı döktüler... Bizim dünyayı yakından tanıyanlar, geçer akçenin belden aşağı vurmak ve pusu kurmak olduğunu bilenler, birbirlerinin gözünü oyma ve mezarına tükürme sporunun yaygınlığından haberdar olanlar için, Ercan Arıklı'nın vefatı, çok önemli bir istisna teşkil ediyor... Yolumuz kesişseydi, onun özel ilgi alanı beni fazlaca ilgilendirmediğine, benimkiler de onu ırgalamayacağına göre, herhalde ortak bir konuşma konusu bulmakta zorlanırdık. Biri, başka ülkelerde çıkan önemli gazetelerin yöneticilerinin yazdığı anı kitaplarını okumaktan hoşlandığını "Ev ödevini yapıyordu" diye yazdı; belki o konuda konuşacak birkaç şey bulabilirdik... Ben, insan içine karışmayan, birkaç tanıdığı dışında ortalıkta görünmeyen medya mensuplarını biraz garip bulurum. Medya mensubu olmak sorgulamaya açılmakla eş değerdedir çünkü... Yazan, gazete yöneten, dergi çıkaran insan, kendisini hangi dürtülerin yönlendirdiğini başkaları önüne dökmek zorundadır diye düşünürüm. Sözgelimi, "İlhan Selçuk neden televizyon tartışma programlarına çıkmaz?" sorusu aklımdan hiç çıkmaz... Tanıdığım yayıncıların arkasından yazılanları ben de biraz 'ev ödevi' merakıyla okurum. Adam başka bir alana yatırım yapıp para kazanmak varken gazete veya dergi çıkartıyor, acaba niçin? Ercan Arıklı, yukarıda oturup gelir-gider hesaplarını izlemekle yetineceği yerde, gazete ve dergisinin günlük işleyişine de karışıyormuş... Yazarları yönlendiriyor, konular arasında tercihte bulunuyormuş... Her câzip konu teklifine bile, "Daha başka?" sorusuyla mukabele ediyormuş... Bunlar önemli özellikler... Bir zamanlar İsmail Cem ile bacanakmış; beraber gazete çıkarmışlar... Eşi ve çocuklarını, yıllar önce, talihsiz bir olayda kaybetmiş Ercan Arıklı... Daha sonra evlenmemiş miydi, Güher-Süher Pekinel kardeşlerden biriyle? Ardından bu kadar çok şey yazılıp hâlâ muamma yönleri kalması pek ilginç... Meslek alanında kadınların ön plana geçmelerine çaba göstermiş... Bugün köşeleri tutan neredeyse bütün kadın gazeteciler ilk onun tarafından keşfedilmiş... Bu tesptiler doğru olmalı ki, arkasından en güzel yazıları kadın meslektaşlar yazdılar... Acaba neden pek fazla insan içine çıkmazdı Ercan Arıklı?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |