AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Fes harekatı, başarıyla tamamlandı

Çorlu'da hayır sever bir arkadaşımız, maddi durumu iyi olmayan bir çocuğun okuması için, imkanları ölçüsünde yardımcı olmaktaymış. Doğrusu ben de yeni öğrendim.

Okuldaki yıl sonu müsameresinde bir rol vermişler çocuğa; fakat sonradan müsamereye katılmak istemediğini söylemiş ufaklık.

Sebebini sorunca, "kıyafet" olduğu anlaşılmış.

Hemen ne gerekiyorsa tedarik etmişler.

Bir tek, başına geçireceği "fes" noksan kalmış.

İstanbul'dan bir tanıdığa telefon edip ricada bulunmuşlar.

Kapalıçarşıdan fes alınmış, kargo ile gönderilmek üzere paketlenmiş.

Aksilik bu ya, kargoyu gönderecek olan kişi hastalanıp yatağa düşünce, almış bizimkileri bir düşünce.

"Ne yapsak, ne etsek..."

Fesi yetiştirmek lazım.

Çorlu'daki telefon ediyor: "Fes gelmedi."

İstanbul'daki açıklama yapıyor: "Bizim eleman hastalanmış."

"Kırk yılda bir işimiz düştü, onu da yerine getiremedi diye düşünecek şimdi" diyor kendi kendine İstanbul'daki.

Çorlu'dakinin öyle düşünüp düşünmediğini bilemiyoruz ama "Hiç değilse otobüsle gönderiver" diye rica ediyor.

Biz olaya bu aşamada müdahil olduk.

- Gider miyiz?

- Gideriz.

Atladık arabaya, vakit kaybetmeden Çorlu'ya doğru yola çıktık.

Ver elini Çorlu dedik, Çorlu elini verdi.

Fesi teslim ettik, bir yemek yedik, birer çay içtik, sonra dönüş.

Bir fes için Çorlu'ya gidilir mi demeyin, gerekli olduğuna kanaat getirilirse, Edirne'ye de gidilir.

Önemli olan fesin yetişmesiydi.

O çocuk mahzun kalmasın diyeydi gayretimiz.

İnşallah kalmamıştır.

Fes harekatı başarıyla sonuçlandı ancak Çorlu'nun bugünkü haline şaştım kaldım.

Benim hatırladığım Çorlu ile bugünkü arasında isminden başka bir benzerlik bulunmuyor.

Koca bir şehir olmuş.

Nelerin değiştiğini görmek için dolaşmaya da vaktimiz yoktu.

Dönüşte, Beyazıt'taki Çorlulu Ali Paşa Medresesi'nde nam-ı diğer Erenler'de çaya devam etmek vardı ya, onu da sonradan aklettik.

Ve şimdi merak ettiğimiz husus şudur: Acaba müsamere nasıl geçti?

MİLLİ DUYGULAR

Hollanda Başbakanı Balkenende, ekonomik kriz için vatandaşlarına çözüm çağrısında bulundu: "Milli duygularla hareket edin, tasarruf yapın." Elin Hollandalısı milli duygularla hareket ederken, biz niye milsiz duygularla hareket edelim? Biz de tasarruf yapabiliriz pekâlâ.

AZ BİLE

Dün ve önceki gün Süleymaniye bahçıvanı Ferzander'i anlatmamıza tepki gösterenler oldu. "Bir bahçıvan için bu kadar geniş yer ayrılır mı?"

Cevap veriyorum: Az bile.

Çünkü o muhteşem kubbeleri ayakta tutan, sadece altındaki güçlü sütunlar değildir.

Ben böyle düşünüyorum ve farklı düşünenlere de -İbo'nun dediği gibi- saygı duyarım. Ama sadece o kadar. Miktarını da hemen belirtelim: Asgari ölçüde. (Buna mukabil, o iki günlük yazıdan dolayı tebrik edenlere teşekkür borçluyuz.)

Farklı düşünceye sahip olanlara göre, bir bahçıvan yerine camideki imamdan bahsetmek daha uygundur. Hatta onun yerine müftüden...

Daha ileri gidelim, Diyanet İşleri Başkanı'na ulaşalım.

Onu da aşıp bağlı olduğu Bakan; derken Başbakan ve çalışmaları olsun konumuz.

Madem öyle, hızımızı alamayıp en tepedeki kişiye, Cumhurbaşkanı'na gidelim.

Böyle dümdüz bir mantıkla hareket edersek, bütün yazıların sadece tepelerde bulunan birkaç kişiye yaslanması sonucu çıkar.

HAREMLİK-SELAMLIK

Bazı gazetelerin "haremlik-selamlık" haberlerine özel önem vermeleri, nerede bu tür veya benzer uygulama varsa peşinde koşup detaylıca haber yapmaları üzerine, gazetemiz okurlarından Nuri Palandöken sırf hizmet olsun niyetiyle, memleketteki bütün tuvalet/wc/helalarda "haremlik-selamlık" uygulamasının yapıldığına dikkat çekiyor ve "Bu gidiş nereye?" diye soruyor, "yoksa, laiklik elden gidiyor mu?"


13 Haziran 2003
Cuma
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED