|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Başlık, iddialı olabilir, amma son yüzyılın içinden kopup gelen bir kültür karmaşası ortamında bir gerçeği fade ediyor. Şöyle ki; İlk adımları Meşrutiyet döneminde atılan ve Cumhuriyetçileri mirasa konmaya zorunlu kılan "Pozitivist hareket"ten dolayı Üniversite Reformu yapıldı. Artık, ortada hakim kılınmak istenen Batılı bir kültür ve hayat tarzı idi. Böylece "Kadro hareketi" ile "Komünist manifesto"nun üzerine bina edilmek istenen eğitim ve öğretimde, Halkevleri ile Köy Ensitüleri devreye sokuldu. Şehir burjuvazisi öyle bir havaya girişti ki, Türkiye'yi sırça köşklerden yönetmeye kalkıştı. Hatta, Falih Rıfkı (Atay), Rusya'ya yaptığı geziler sonunda "Ulus"taki bir yazısında; "Lenin ve Mustafa Kemal ölmüşse, Stalin ve İnönü başınızdadır." diyecek kadar ileri giderken, dönemin İçişleri bakanı, CHP'nin genel sekreteri Recep Peker, Faşizan baskılarla Hitler Almanyasına özeniyor, Adalet Bakanları Mahmut Esat Bozkur da "ihtilal" havaları ile "devrimcilik" nutukları atıyordu. İşte böyle bir ortamdan bunalan halk, kendi çocuklarının fikir ve düşünce kadar, örf ve adette, kendinden kopartılmalarına rıza göstermediği için İmam-Hatip Okulları'na yöneldi. İlginçtir, bu okullarda okuyan çocukların bütün kültür ve fikir sermayeleri de Hasan Ali Yücel'in bakanlığı zamanında, "Millî Eğitim"in terceme ettirip bastırdığı "Doğu Batı Klasikleri" olmuştu. Yıllar öncesinde, bir Millî Eğitim Bakanı'na; "Sayın Bakan, bırakın şu politik tavırları bırakınız, Hasan Ali Yücel gibi, doğu batı kültürünü yayınız ve yeni bir fikir ve uyanış hareketinin öncüsü olarak tarihe geçiniz." demişsek de, bir fayda vermedi, sözlerimiz. Çünkü, şaşmaz ve bağnaz kalıplar içinde yürüyordu bizim eğitim ve öğretim sistemimiz... Amma bu arada, bizim nesil, Molla Cami, Fuzulî ve Mevlanayı öğrenirken, Descartes, Emanuel Kant ve Augustea Comte da okuyor, "İslam Felsefesi" kadar "Batı Düşüncesi"ni de ezberliyordu, Hilmi Ziya (Ülken)'in derslerinde... Carol Brockelman'ın "İslam Milletleri ve Devletleri Tarihi"nde, Hz.Peygambere ve Hz.Aişe'ye bir sürü bühtanda bulunup, Sultan Fatih için; "Hunhar bir padişah, çocukları kıtır kıtır kesmekten zevk alan bir sultan..." gibi mesnetsiz iddialarına rağmen okuyup, tartışarak; Hüseyin Cahit (Yalçın)ın terceme ettiği İtalyan Oryantalisti Leone Kaetani'nin on cildlik "İslam Tarihi"ni cerh ve tatil ederek, yetişmiş olan bir nesil, şimdi ise bağnazlığın cenderesine sokulup yok edilmek isteniyor. Batıdaki gibi bir "Ruhban Sınıfı" özlemi duyanlar, sırf bu okullardan imam-hatip yetişip, cami köşelerinde "günde beş vakit namaz; bir aylık maaş"la pek çok devlet memuru yetiştireceklerini sandılar. Bu "içe dönük"lükten beklediklerini bulamayanlar, hayatla iç-içe yetişen bu genç neslin, okuyup yazarak, dünyayı gezip, hayata yeni bir açıdan bakınca, ayaklarının altındaki toprağın kaydığını fark ettiler. O zaman da, geriye dönüşü, eski statükoya özlemi vurgulayarak, "meslek okulu" mensubu ise, çekilsinler bir köşeye... Böylece diğer yüzbinlerce "meslek okulu" mensubunu da "eğitimde fırsat eşitliği" denen gerçeği bir "elma şekeri" olarak söz ve siyasî çıkarlarına alet ettiler. Sonunda görüldü ki, Diyanet'e verilen din hizmetlisi kadrosu kadar, eğitim ve öğretim kurumlarındaki "imam- hatip kökenli gençler", "Doğu-Batı" arasında, bir miyar ve ölçü tutturup, gereken bilgi donanımı ile, "Fransız Ansiklopedistleri" karşısında iki buçuk asır sonra "İslam Ansiklopedisi" gibi bir eseri ortaya koydular. (25 ciltte, ancak İ maddesine ulaşıldı. Dileriz, yeni iktidar bu eseri tez zamanda tamamlar.) Bırakın, eğitim ve öğretim kurumlarında ilmi kariyere ulaşanları, bugün bir çok camide, Diyanet'e bağlı olarak din hizmeti yapan, pek çok doktor, doçent var... Buna rağmen, etrafta laf üretip, tafra atanlar hala birer "zırtapoz" gibi, marinalarda, yatların "babafinko"larına çıkan "tek gözlü kara korsan"lar gibi, Barbaros'un levendlerine Navaronun toplarını tevcih edenlere, kılavuzluk ediyorlar. Bilmezler ki, bunların bu "kılavuzluk"larına kargalar bile güler. Demiş ya, İtalyan Pitigrilli "İt ürür; kervan yürür"... Demiş ya,onların fikir babaları ve rehberleri Voltaire (Volter); "cahil halka bir saman, bir de övendire yeterlidir" diye... Halkımızı bunlar böyle sandılar... Amma gördüler ki, yarım asır içinde "bilgi ve hikmet"e sarılan bir nesil, yeni bir uyanışın öncüsü oldu. Gün geldi, "iktidar" oldu. Hiç kimse umutsuz olmasın, yarın mutlaka "muktedir" olacaklar. Yunus Emre'yi öncü kabul ederek, yola çıkanlar, ruhlarını onun sözleri ile yoğururlarsa, önlerine hiç set oluşturamazlar: "Halk içre bir ayineyim, herkes bakar, kendin görür."
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |