AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Mahathir Muhammed'in vedası, Bush'un veto edilen iftar yemeği

Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed, 22 yıl süren kesintisiz başbakanlık dönemini dün sona erdirdi. Halkının özgüvenini geliştirmek, onlara ulus olma bilincini aşılamak için "çarpıcı" yöntemler geliştiren Mahathir, kendine özgü ekonomik ve sosyal projeler uygulayarak hassas etnik ve dini yapıya sahip Malezya halkını belli amaçlara yönlendirmeyi başardı. Muhalefete tahammülsüzlüğü ile bilinen ve bu yüzden "diktatör" suçlamalarına maruz kalan Mahathir'in, yardımcısı Enver İbrahim'e yönelik tavrı ve halen hapiste bulunan Enver'i iktidardan uzaklaştırmak için kullandığı yöntem, onun karizmatik liderliğinin en zayıf yönünü oluşturuyor. Malezya Müslüman Gençlik Teşkilatı lideri olarak dışarıdan Mahathir'in kadrosuna katılan ve kendisinden sonra Malezya'nın doğal lideri gözüyle bakılan Enver, olukça çirkin yöntemlerle iktidardan uzaklaştırılıp hapse gönderildi. Mahathir sonrası güçlü bir liderliğin olmadığı gerçeğinden hareket edilirse, Enver'in yeniden sahneye çıkması kuvvetle muhtemel.

Laik olan ve İslami muhalefete çok sert tavır alan Mahathir'in İslam ve İslam dünyasına ilişkin görüşleri her zaman tartışmalara neden olmuştur. Mahathir ve yöntemleri hem Malezya'nın siyasal geleceğinde hem de İslam dünyasında daha çok tartışılacak. Yüzyıllarca sömürge altında kalmış bir halkın lideri olarak sömürgeciliğe, uluslararası sermayenin sömürgeci karakterine ve İslam dünyasına yönelik sert eleştirileri ile hep gündemde kalan Mahathir, görevini bırakırken de bu eleştirilerini sürdürdü.

Müslüman kuruluşlar Bush'un iftar davetini neden reddetti?

Kuala Lumpur'daki İslam Konferansı Teşkilatı (İKÖ) zirvesinin açılışında yaptığı konuşma, tüm dünyada yankı uyandırdı. Konuşma metni baştan sona İslam dünyasına yönelik sert eleştirilerden oluşsa da, metnin 28 kelimelik bölümünün Yahudilerle ilgili olması kıyametin kopmasına yetti. Yahudi lobileri derhal harekete geçip kamuoyunu yeni bir anti-semitizm vakasına karşı uyardı. ABD, AB ve İsrail Mahathir'e sert tepki gösterdi. Öyle ki, Yahudi lobisi Mahathir'i kınamayan Müslüman ülkeleri bile kınadı. Sanki herkes anti-semitik olmadığını birer birer ilan edip kendini ispatlamak zorundaymış gibi... Irkçı tezleri yüzünden eleştirilere muhatap olanların, bu eleştirileri yapanları ırkçılık ve anti-semitik olmakla suçlamaları kadar tuhaf bir şey olabilir mi?

Ariel Şaron'un uygulamalarını eleştirenler, ABD yönetimini ele geçiren neo-faşist kadroya ve İslam dünyasında işledikleri cinayetlere tepki gösterenler aynı standart suçlamaları tabi tutuluyor. Öyle ki, anti-semitizm suçlaması gerçeklerin üstünü örtme yolunda bir kamuflaj malzemesi, gerçeklerin peşinde koşanlar için ağır bir baskı aracı olarak kullanılıyor.

Mahathir'in konuşmasıyla ayağa kalkanlar, ABD yönetiminin İslam ve Müslümanlara yönelik tavırlarını hiç sorgulamıyor. 11 Eylül sonrası başlayan sürecin nasıl "İslam'la savaş"a dönüştürüldüğünü kimse görmüyor. Görenler, bu gerçeği gizlemek için var güçleriyle çalışıyor. Artık gizli yanı kalmayan Anti-İslam kampanyayı ifşa eden söz ve eylemlere hiçbir tepki gösterilmiyor.

ABD Başkanı George Bush'un Beyaz Saray'da verdiği iftar ve bu iftar çerçevesinde yaşanan tartışmalar en azından Türk basınında Mahathir'in konuşmasının onda biri kadar bile olsa yer almalıydı. Zira iftar, ABD'nin Afganistan ve Irak işgaliyle başlayan, İslam coğrafyasının büyük bölümünü tehdit altına alan işgal harekatının ABD ile İslam dünyası arasına şimdiye kadar olmadığı şekilde düşmanlık duvarları ördüğü günlerde verildi. Bush'un Beyaz Saray'da iftar vermesi, ABD'nin savaşının "medeniyetler savaşı olmadığı" tezini işlemeye çalışması şüphesiz dikkat çekiciydi. Daha da dikkat çekici olan, iftar için Beyaz Saray'a davet edilen İslami kuruluşların bir çoğunun daveti reddetmesiydi. Bir çok Müslüman kuruluşun temsilcisi, Bush'un davetini kabul etmedi ve Beyaz Saray'ın tam karşısında birlikte iftar yemeği yedi. Sebep; Bush yönetiminin kendileriyle İslam dünyasına şov yapmaya kalkışması ve ABD Savunma Bakanlığı'nda istihbarat dairesinde çalışan Korgeneral William Boykin'in İslam'a yönelik ağır hakaretlerine karşı Bush yönetiminin bu kişiyi görevden almaması.

"İsa adına savaşalım"

Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'e yakın ve şahin kadro içinde bulunan general, Bush'un 11 Eylül'ün hemen sonrasında sarfettiği ancak daha sonra düzeltilmeye çalışılan "Bu bir haçlı savaşıdır" şeklindeki sözlerine benzer sarfetti. ABD'nin savaşının İslam'la olduğunu söyleyen general, "Ancak İsa adına savaşırsak onlarıyeneriz", ayrıca "Benin tanrım gerçek, onlarınki ise put" şeklindeki sözleri, Müslüman kuruluşların iftar davetini reddetme sebeplerinden biriydi. Ancak en önemli sebep, Bush yönetiminin ikiyüzlülüğünün ifşa edilmesiydi.

Bir taraftan İslam dünyasına savaş ilan edip, İslam'a karşı savaş çağrıları yapanlara destek veren Bush yönetimi, diğer yandan da dünyaya "bu bir medeniyet savaşı değildir" mesajını vermek için böylesine sembolik girişimlerde bulunuyor. Mesela ABD'deki en büyük Müslüman kuruluşlardan biri olan Concil on American-Islamic Relations (CAIR) iftara davet bile edilmedi. Hedef sadece bir fotoğraf çektirmekti.

Mahathir gürültülü biçimde görevini bıraktı. Bundan sonra muhtemelen İKÖ çerçevesinde çalışmalarını sürdürecek. Ancak ABD'nin İslam coğrafyasındaki işgal ve yağma harekatı genişleyerek devam ediyor. General Boykin eğer Yahudi olsaydı ve İslam dünyası bu sözleri yüzünden ağır eleştirilerle onu baskı altına alsaydı, inanıyorum, bu eleştiriler anti-semitik bir dalga olarak suçlanacaktı.


1 Kasım 2003
Cumartesi
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED