AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Kıbrıs sorunu...

Kıbrıs meselesi tekrar gündemde. Aslına bakarsanız gündemden hiç inmiyor; gerek Türk-Yunan ilişkilerinde, gerek AB-Türkiye ilişkilerinde, gerek ülkedeki değişim tartışmasında, asker-sivil dengesinde hep Kıbrıs var.

Bunun içindir ki, bu köşede sıkça Kıbrıs sorununun, sorunlu yönleriyle Türk siyasel sisteminin ideolojik namus zarını oluşturduğunu söyleriz.

Kıbrıs meselesi tüm kritik anlarda, içinde başka çatışmaları, gerginlikleri barındırarak gelip gündeme gelip oturur. Bu sorun etrafında, Kıbrıs'ın geleceği kadar Türkiye'nin geleceği, Türkiye'deki mevcut güç dengeleri ve devlet geleneği öne çıkar. Bu, hep böyle olmuştur. Kıbrıs konusu ülkedeki bürokrasinin ve şahinlerin her zaman "son başvuru noktası"nı oluşturmuştur.

Kıbrıs çünkü, bu konu son dönemlerde resmi politikalar açısından kendi başına bir unsur olmaktan çok "başka amaçlar için kullanılan bir araç" haline getirilmiştir.

Sorun her an ülke siyasetinin, ülkede asker-sivil ilişkilerinin üzerine patlayacak bir bomba gibi ortalarda salındı.

Bugün bu "bombanın pimini yeniden çekmeye yeltenenler" olacak.

Nitekim şimdilerde, İlerme Raporu'nun yorumlarıyla yayılan hava, Kıbrıs'ta bir ay sonra yapılacak kritik seçimler yine karışık bir dizi ilişkinin, itişmenin merkezi olacak gibi görünüyor.

Bu konuda son büyük kriz Katılım Ortaklığı Belgesi sırasında çıkmıştı. Bu belgede yer alan hususlar, Helsinki zirvesinde alınan kararlardan farklı olmamasına rağmen bir bardak suda fırtına koparılmış, belgede yer alan "barış görüşmelerinin kuvvetle desteklenmesi" ibaresi "devletçi ve içe kapanmacı dalga"yı ayağa kaldırmıştı.

Şu gerçekleri yinelemekte fayda var:

Ülkenin iç ve dış dinamikler açısından karşı karşıya kaldığı değişim zorunluluğu içinde Kıbrıs, kendisinin de ötesinde dev bir bahanedir.

Kıbrıs, Türkiye'nin "kilit merkezleri"nin, Türkiye'nin çoğulcu siyasi, toplumsal ve ekonomik bir yapıya doğru yol almasına, yani değişmesine itiraz etmelerini sağlayan bir araçtır.

Zira bugün Kıbrıs; ortamında sisteme siyaset pompalayan AB'ye, yani topluma ve siyasete mesafe koyma aracı kılınmıştır.

Devletin Kıbrıs sorununa bakışının üç önemli ayağı dünden bugüne hemen hiç değişmemiştir.

Buna göre:

1. "ABD, Rusya, İngiltere gibi ülkelerin Kıbrıs'a yönelik açık ve kesin bir stratejileri yoktur. Ancak Kıbrıs meselesi, özellikle bu ülkeler, yani uluslararası irade tarafından Güneydoğu sorununun çözümünden insan hakları uygulamalarına, ekonomik yardımlardan AB'ye katılma koşullarına kadar; her birinin diğeriyle ilişkili olduğu bir paketin içine yerleştirilmektedir. Dolayısıyla, Türkiye'nin bu konulardaki en ufak bir tavizi, ülkenin parçalanmasına kadar gidecek bir yolu açar..."

2. "AB'nin Kıbrıs'ı da içine alarak genişleme meselesi, Kıbrıs sorununa ciddi bir boyut kazandırmaktadır... AB'ye bu koşullarda girilmez..."

3. "Türkiye'de siyasilerin bu gerçekleri görmeyişi, yaptıkları hatalar, daha doğrusu siyaset üstü uzun vadeli bir devlet stratejisinin etkin bir şekilde işlememesi Türkiye'yi güç koşullar içine sokmuştur..."

Yakında bir kez daha anlaşılacaktadır ki, Kıbrıs devlet tarafından "bağımlı bir değişken" olarak görülmekte, uzun vadeli strateji tesisi çabaları toplumu da içine alacak şekilde dört koldan başlatılacaktır.

Ve demokrat zihinler için Kıbrıs sorununu bu yönüyle anlamak, Türk iç siyasetini, yaşanan gerilimleri, arzu edilen düzeni kavramak açısından hayatidir...

Anti-demokratik tutum nasıl parçalı değilse, demokratik tutum da parçalı olamaz; Kıbrıs'tan insan haklarına, zenginleşmeden özgürleşmeye kadar her sorunu kuşatır...


7 Kasım 2003
Cuma
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED