AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Ramazan'da olmasın bari...

Adamların bütün gayret ve çabaları, Müslümanlar arasında fitne ve fesadı sokmak, ayrılık tohumları atarak, geçmiş dönemlerdeki isyan ve toplu katliamları çağrıştıran ve Avrupalılar'ın yüzyıllarca sürüp gelen "mezhep savaşları"nı İslam toprağında sürdürmekten geçiyor. Dikkat ederseniz, din ve dince kutsal sayılan kural ve esaslar üzerinde 28 Şubat'la başlayan keşmekeşlikler toplumsal zeminde derin yaralar açmış ve bunun sonucu, Türkiye'de, son seçimlerle yeni bir sorgulama ve kendini bulma devri açılmış oldu.

Özellikle de dînî ve dinin sosyal hayata etkileri üzerinde "bilen de konuştu, bimeyen de..."

Bunun odak noktasını da "başörtüsü-tesettür meselesi" teşkil etti.

Çünkü, İslam'ın kadın üzerindeki etki ve tezahürünü "örtünme" sağladığından ayet ve hadislerle emredilip, Hz. Aişe ve Hz. Fatıma ile şekillenen "örtünme meselesi" İslamî bir hayat tarzı olduğu için, Müslümanlar'ın azınlıkta olduğu coğrafyalarda bile yasaklanamazken, çoğunluğun "ben de Müslümanım" dediği yörelerde, başını açıp, seyrana çıkanlar olamayacağından, erkeklerin bu işte çok daha büyük sorumlulukları vardır. En başta da koruma ve kollama yetenekleri gelişme göstermelidir.

Zira horlanan ve iteklenen, hatta dipçiklenen ya kızımızdır, ya da kardeşimiz veya eşimizdir. Erkekler için ne ala, kes sakalını, kes bıyıklarını, otur içki âlemlerinin mezelik oturaklarına... "Metruş bir sima" ile, yeni gelenlere karşı imaj tazele... Olsun bitsin!...

Öte cenah da bundan cesaret alır ve senin "en mübarek ayında" ne kadar kutsalın ve emsalin varsa hepsine birtakım "taşeron allame" ile saydırıp-sövdürüp duracaklar...

Bu "güruh" önce mezhep imamlarını, müctehidleri tenkide başladı.Niceleri, ortaya çıkıp "kimmiş İmam-ı A'zam, benden ne farkı var. Ben çağdaş ilimleri de bilir, İngilizcem de kavidir. İctihad gerekli ise ben de yaparım" diyerek, yavaş yavaş Hz.Peygamber'in ashabına-en yakın dostlarına yalan ve iftirada bulunup, oryantalist-kefere'nin yapmaya cesaret edemeyeceği şekilde, hadis-i şerifleri red ve ta'n etmeye başladılar.

Bu da yetmezmiş gibi, "İslam'ı kaynağından öğrenmek" gibi bir cesaretle reformist bir kafada, kendi görüş ve mantıkları ile, kimi ayetleri zamansız, kimilerini de "Ortaçağ ahkamı" diye diye kilise papazlarının bile göstermeyeceği bir sapma ile dini ve dince kutsal sayılan değerleri politikaya alet edip, milletin en kutsal değerlerini dillerine pelesenk ederek sermayelerine sermaye kattılar.

Gerinerek, böğürerek kelli-felli yemeklerden sonra, "orucunuzu kısa günlerde tutun, zengin iseniz her gün için fidye verin, boşuna ruh sağlığınızı bozmayınız, diyetinizi özel doktorunuza göre ayarlayınız" diyecek kadar bir "Rim Papa" reformistliğini geçim tarzı ve " cer yolu" yapacak kadar bir utanmazlık ve eblehlik gösterisine ve eylemine kalkışıyorlar.

Artık, Allah'ın ayetleri, Kur'an ahkamı bunların oyun ve eğlence alanı olup, her kutsal mekanı talanla yeni tiranlarına taklar ve tahtlar yapmaya özendiler.

Namaz kılmazlar, amma beş'ini üç'e indirir, yine de gerekeni yapmazlar. Oruç tutmazlar, amma siyasette gösteri iftarlarına katılıp patlak gözlerle, flaşların patlaması karşısında, tebessüme başlarlar...

Bunların "ekolü" hakkında da bir bilgi yok. Çünkü kendilerini tanıtmazlar. Rafizî midirler, Dürzî midirler, Müşebbihe mi, Mücessime mi, Dehrî midirler? Belli değil... Red ve inkar cephesi bunlar, desek... Biraz aşırıya kaçar... O zaman da Materyalist mi, Naturalist veya Düalist mi bunlar acaba?

Şamanist veya Feminist mi?

Nüdist veya Budist mi?

Hasılı, bunlar ve uzantıları bu Ramazan gecelerinde biraz fazla din simsarlığı yapıp, cennete mürid ve mürideleri/haspaları ile girerken, bezvanlığa soyunan birer Sen Piyer zangocu (Kuazimoto) imajını tazelemiş oldular. Ve sonunda para karşılığında, gazete sayfalarında, dînî normlar karşısında kendilerini "panzehir" sanıp etrafı fikir kusmuklarına boğdular.

İbni Ravendi Sünnî İslam karşısında "Zındıklığı"seçmişti. Bunlar ise, Oryantalistler'in birer taşeronu gibi, oryantal dansı, varyeteye dönüştürdüler.

Keşke bu Ramzan'da bu kadar ileri gitmeselerdi.

Keşke İslamî ibadet hayatını bu kadar "istismar" etmeyip, eski Direklerarası eğlenceleri içinde, kantoları ile avunup, Levanten'leri memnun etselerdi, daha iyi olmaz mıydı?

Onlara, demokratik anlayışları ölçüsünde denmeliydi ki: Oturun sedire, nargilenizi fokurdatın Tophane kabadayıları gibi... Ne işiniz var, şadırvanların önünde... Harap mabedlere daha fazla gözyaşı döktürmeyiniz!...


www.sadikalbayrak.com

7 Kasım 2003
Cuma
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED