AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

K Ü L T Ü R
İyi anne olmak da önemli
İYİ YAZAR OLMAK DA

Kadının konumunu irdeleyen eserlere imza atan Cihan Aktaş'ın son kitabı 'Halama Benzediğim İçin' Pınar Yayınları'ndan çıktı. Günlük hayatı naif bir bakışla yorumlayan yazarla hikayelerini konuştuk.

  • AYŞE OLGUN
    Evliliğin, özellikle de anneliğin kadının başarılarına engel olduğu görüşü sık savunulur. Hikayelerinizde ise, bir kadının içinde bulunduğu bu durumdan yola çıkıp yazısını beslediğini görüyoruz. Sizin için evlilik ve çocuk sahibi olmak, yazmak isteyen bir kadın için sorun mu?

    Anneliğin bir kadın için pek az şeyle kıyaslanacak şekilde öğretici, geliştirici olduğunu düşünüyorum. Başarı denilen şey zaten çok kesin, belirli ve güvenli bir paket değil. Kötü bir anne iyi bir yazar olabilir belki, hatta bu pek mümkün ama yazmayla yaşamayı birbirini kollayan, birbirini denetleyen ve bütünleyen olgular halinde gördüğünüzde, iyi bir yazar olmakla iyi bir anne olmayı aynı ölçüde önemsemeden edemezsiniz. Meslek sahibi, bir meslek ya da yetenek alanında idealleri olan yeni evli genç kadınlar hele bir de hemen anne olmuşlarsa paniğe kapılıyorlar; bir şeyler kesintiye uğrayacak, başlamış bir şeyler yarım kalacak diye. Çocuğun sorumluluğunun tamamen anneye bırakıldığı çekirdek aile için bu panik o kadar da anlamsız değil aslında. Çok istersek bir şeyler ince bağlar aracılığıyla da olsa sürekliliğini koruyabilir ama bu bizim çabamıza bağlı. Bu tür bir kesinti korkusunu ben de yaşadım ama bugün iyi ki yaşamışım diyorum. İçinde bulunurken zaman zaman kolay olmayabiliyor ama yazıya dökülmeye değecek kadar insanın derinlerine yerleşen hiçbir tecrübe de kolay yaşanmaz zaten. Bu yıllarda geçmiş yıllara nispeten yazıya daha fazla zaman ayırabiliyorum. Yazıya ayırdığım süre azalsa da süreklidir. Bazen hiçbir şey yazmadan bilgisayarın karşısından kalktığım olur, bazen de bir düzeltme için oturmuşken sayfalar yazabilirim.

    Eserlerinizde hep kadını sorunlarıyla ele aldınız. Kadın sorunlarına karşı bu kadar hassas biri olarak hikayelerinizin birinde kasabaya gelen feminist bir kadının davranışlarını kasabanın 'Deli Maya'sına benzetiyorsunuz. Bu benzetme aynı zamanda sizin feministlere karşı bakışınızı da mı ortaya koyuyor?

    Feministlere karşı olmaktan çok popülist feminist yorumlara ve algılara yönelik bir eleştiri var orada. Birçok teori veya açıklamayı kendi içimizden gelen seslere uydurmadığımızda, bir emekle sahici anlamda kendimizin kılamadığımızda ya da bir üretimle hakiki bir katılımı gerçekleştiremediğimizde, ideolojik tepkilerde olsun, edebi akımlarda olsun ikinci el özelliği arzediyoruz. Bir de şu var; deliler her zaman bir takım doğruları fazla tepki almadan dile getirme gibi bir imtiyaza sahip olmuşlardır, hatta belki bu anlamda deli sıfatı kişiye bir korunma da sağlamış olabilir. Deli sözüyle bir sürü medyatik kurgunun bulanık hale getirdiği feminist sözü, bir kasaba kahvesi ahalisi içinde o kadar farklı anlaşılan şeyler olmayabilir, ikisi kolaylıkla aynı kefeye konabilir ki Deli Maya'da böyle oluyor.

    Kamusal alanda istenmeyen ve kendi özel hayatında da mutluluğu yakalayamamış olan kadınların yaşadıkları sıkıntılar, umutsuzluklar, içlenmeler bu kitabınızda yok gibi. Okullardan, öğrenci evlerinden tanıdığımız kadınlar değil tam tersine mahalleden hatta akrabalarımız arasından çıkıp gelen kadınlar var bu hikayelerde. Üstelik kullanılan dil de, çekilen kaygılar da öyle. Bunun sebebi sizce nedir?

    Bu kitaptaki hikayeler böyle olsun istedim ama yine de son otuz yılın dışlanmaları hikayelerimde tamamen yok değil. Mesela Beni Kaybeden Sokaklar, peruk takmaktan nefret ettiği için Kanada'ya göçetmeyi düşünen ama belki artık o kadar genç olamadığını hissettiren bağlılıkları, belki de bulunduğu şehir olan İstanbul'un sokaklarına düşkünlüğü nedeniyle gitmemek için her şeyi yapan bir doktoru konu alıyor. Duvar Resmi'nde de bir dönemin ruhunu yansıtacak şekilde, tahsilini yaptığı arkeoloji alanında çalışamadığı için kendini amatör etkinliklere adayan, bu amatör etkinliklerin geçersizleştiği bir dönemde ise depresif bir kişilik haline gelen bir kadını anlattım. Başörtüsü yasakları öyle katı ve açıklamaları o denli tuhaftı ki, bu konuda yeteri kadar yazdığım söylenemez bile. İnsan bir trajedinin tam içindeyken onu anlatmayı o kadar da layıkıyla yerine getiremeyebilir. Başörtüsü üstüne yine hikayeler yazabilirim, roman da yazabilirim.

    Son hikaye kitabınız dahil kadınların penceresinden dünyaya bakıyorsunuz. Aynı zamanda erkekler tarafından da çok okunan yazarlardan birisiniz. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

    Hikayelerimde ve öteki yazılarımda yeri gelince gelenek ve kültürümüzdeki erkek egemen tonun yıkıcı etkilerini eleştirsem bile, bu eleştirilerde erkekleri genelleyen ve karşıt konuma yerleştiren bir dil kullanmadım. Aslında kadınları da istisnai durumlar dışında genellemekten kaçınmışımdır ve aynı zamanda bir kültürün erkekleri kolluyor gözüken baskıcı yanının kadınlarla erkeklerin birlikte oluşturduğu, netice itibarıyla hem kadınları hem de erkekleri sakatlayabilir bir özelliği olduğunu dile getirmişimdir. Feminist eleştirinin kadınları erkeklerin yerine konumlandıran, böylelikle onları ikinci sınıf erkeklere dönüştüren yanına da bir problem olarak işaret etmişimdir. Kadınlık ve erkeklikten kaynaklanan davranış özellikleri elbette vardır, bunların varlığı önemlidir de. Ama bir de genel insanlık halleri vardır ve feminizm bu halleri cinsiyetçilikle açıklayamaz.

  •  
    Türk Sineması 89'uncu yaşını bugün kutluyor
    Türk Sineması bugün 89. yaşını kutluyor. 89. yıl önce Ayastafenos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı'nın kayda geçirilmesi sinema tarihimizin sembolik doğum tarihi olarak kabul ediliyor. Bu önemli günü kutlamak amacıyla yapılan etkinlikler bu yıl TÜRSAV Sinema Evi'nin açılışı ile renkleniyor. Kültür Bakanlığı ve sinema örgütleri 14 Kasım'ı “Sinema Bayramı” ilan ettiler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce Türk sinemasına armağan edilen TÜRSAV Sinema Evi bugün saat:11.00'de Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun katılımı ile açılacak. Akşam ise Mumcu'nun ev sahipliğinde sinema emekçilerine bir kokteyl verilecek.
    Hayrettin Karaman Sultanahmet'te
    Prof. Hayrettin Karaman, bugün Sultanahmet Kitap Fuarı, İz Yayıncılık standında kitaplarını imzalayacak. Okurlarıyla iftar sofrasında buluşacak olan Karaman, soruları cevaplayıp, sohbet edecek.
    14 Kasım 2003
    Cuma
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED