AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Terörü defetmek…

Bugün dünyanın bir numaralı sorunu, liberalleşme politikalarının "toplumsal" olanı tahrip etmesiyle başgösteren ulusal ve uluslararası "yoksulluk ve eştisizlik meselesi"dir.

Sinagog saldırılarından hemen sonra bu köşede, terörü savaş ve silah kültürünün, şiddeti aşağılamanın, adaletsizliğin beslediğini belirtmiş ve yeryüzüne egemen olan acıklı ve çarpıcı tabloya işaret etmişttik.

Hatırlatalım…

Bugün 1.2 milyar insan günde bir doların altında bir parayla geçiniyor. Her dört çocuktan biri açlık sınırında yaşıyor. 1960'ta dünya nüfusunun en zengin yüzde 20'sinin geliri en fakir yüzde 20'sinin 30 katı iken, 1995'te bu fark 82 kata çıktı. 1997'de ise 225 kata…

21. yüzyıla girerken dünyanın en zengin 225 kişisinin yıllık geliri 2.5 milyar insanın, yani dünya nüfusunun yüzde 47'sinin gelirine eşitti.

Bu tablo teknoloji, refah, sağlık koşullarında atılan dev adımlara, ekonominin tanık olduğu devasa gelişme düzeyine rağmen ürüyor.

Elbette ateş düştüğü yeri yakar. O ateşi bir an önce söndürmek, ateşin düştüğü yeri onarmak gerekir…

Terörün de böyle bir yüzü var. Yakıyor, dengeleri bozuyor. Bu yönüyle eylemlerin ve eylemciler üzerine gitmeyi gerektiriyor. Tedbir, cezalandırılma istiyor, uluslararası ittifak ve politikalar geliştirilmeyi talep ediyor…

Ama terör ve şiddeti yok etmek en aza indirmek, etkisiz hale getirmek için madalyonun diğer yüzü de önemli.

Bu diğer yüzde yukarıda altı çizilen "muflis insanlık durumu" var.

Çok gerilere gitmeye gerek yok.

1960'lardan bu yana şiddetin kitlelere yöneldiği, bir araç olarak kullanıldığı hemen her durumda ekonomik olanla iç içe geçmiş toplumsal ve politik bir mesele, hatta mücadele vardır.

Şiddet silahı ister taraflardan biri eliyle ister taraflardan biri adına kullanılsın, bu yapı değişmez. Filistin'deki intihar eylemleri ile İkiz Kuleler'in ya da Taksim'in vurulması farklı görübilir ama tek fark biçimdedir. Her politik nitelikli şiddet girişimi sivilleri hedefleyen, kör vuruşları ifade eden terörist eylemler üzerine oturur.

Nitekim Türkiye'yi vuran, bölgeyi ve dünyayı kuşatan yeni terör dalgasının, örgütleyicileri ya da özendiricileri veya model olan failleri, dünyanın bir yanında haklı ve doğal olarak insanlık ve halk düşmanı olarak görülürken, dünyanın diğer yanında resimleriyle gençlerin tişörtleri süsleyebiliyor.

Dünyanın bu diğer yanı en fakirler ve en çok tahkir edilenler arasında yer alıyor. Tahkir sıkça kimliğe, kültüre yönelebiliyor. Kültür, kimlik, inanç gün gelip bir isyan aracı haline gelebiliyor.

Ne yazık ki bu durum çağın çıplak gerçeklerinden birisi haline gelmiştir.

Üstelik bu gerçek, sona erme değil, tersine yayılma eğilimi gösteren bir sürece tekabül etmektedir. Bush tipi politikalar bu süreci beslemekte, genişletmektedir. Bu süreç genişledikçe Bush tipi politikalar da azmakta ve doğrulanmaktadır.

İnsanlığın önündeki temel soru, bu fasit dairenin nasıl kırılacağı meselesidir.

Aslında sorunun teorik olarak üç yanıtı var.

Bunlardan birincisi terörle mücadele ederken inanç faktörüne son derece dikkatli yaklaşmak terörü bir inanca ya da bir inanç kitlesine mal etmekten kaçınmaktadır. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın iki gün önce bu konuda yaptığı uyarı son derece hayatidir. Bunun farkına önce bu ülkenin gözlemcilerinin, siyasetçilerinin, kamuoyu önderlerinin varması gerekir. Zira Türkiye demokratik ve laik yapısıyla bu konudaki uygulama sorunlarına rağmen bu fasit daireyi bir inanç faktörünün, bir dinin yandaşları ve karşıtları nezdinde siyasallaşması açısından kırabilecek tek ülkedir.

İkincisi Bush tipi askeri güvenlik politikalarının bir tahrik merkezi olarak gerilemesi, geritilmesi meselesidir. Avrupa Birliği hem bir karşı ağırlık olarak hem çok-kültürlü bir toplum projesi olması bakımından bu tür politikalar karşısında şu an elde bulunan en büyük sübaptır.

Üçüncüsü yeryüzünü altüst eden adaletsizliğin, eşitsizliğin hem insanlık için hem insanlığın huzuru için gözden geçirilmesi, onarılması meselesidir. En uzun vadeli yanıt olmasına rağmen, terör ve şiddet karşısında en etkili girişim bu olacaktır.

Nasıl?

Yarına…


28 Kasım 2003
Cuma
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED