AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

E K O N O M İ
'Türkiye dik başlı olmaya başladı'

Anlayış dergisini çıkaran ekonomist Mustafa Özel, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde dik başlı davranmaya başlamasıyla, bombalı saldırılar arasında ilişki kurulabileceğini söyledi.

İstanbul'daki saldırılarla ilgili düşünceniz nedir?

Mustafa Özel: Sadece hükümete yönelik olduğu kanaatinde değilim. Topyekün Türkiye olarak, son bir yıldır büyük güçler karşısında daha dik başlı olmaya başladı. Hükümet bunun içinde ama sadece hükümet olarak görmek doğru değil. Türkiye olarak 50 yıldır birtakım ittifaklar içerisindeyiz, fakat bu ittifakların sürekli pasif tarafı olarak görülüyoruz. Bu kadar pasif olmamız, kavganın bölgemize getirildiği bir ortamda mümkün değil. Biz bu ittifakları ciddiye alıyoruz. Bu ittifakları bırakıp gitmek, bir Kaaddafi, Saddam gibi olmaya niyetimiz yok fakat bu ilişkilerin partnerlerimiz tarafından bu güne kadar olduğu gibi görülmesi kabul etmiyoruz. Çünkü kavga kapımızda. Aslında onlar bizi idare edeceğine bizim onaları idare etmemiz lazım. İsrail onları nasıl oynatıyorsa. Biz de bu yüksek diplamasiyi gerçekleştirebiliriz. Son bir yıl içerisinde bunun işaretleri görülüyor. Türkiye, son bir yılda daha düşünen bir sosyo-politik sistem olduğunu hissettirmeye başladı. Şu anda dünyada adı olumlu olarak anılan bir ülke oldu çünkü Türkiye'nin imajı çok kötüydü. Irak tezkeresinin reddedilmesi Amerika her istediğini yapamaz anlamına geliyordu.

ABD, kendine düşman üretiyor

n Türkiye'nin ABD ve Batı'yla ilişkileri bu olaylardan nasıl etkilenir?

Mustafa Özel: Küresel kapitalist sistemin ihtiyaçları var. IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlar bu sistemin gereklerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Bir yandan da bu sistem içerisinde bir siyasi-askeri elit, emperyal bir mantıkla dünyaya yön vermeye çalışıyor. Yeni bir imparatorluk kurma arayışla. Bu anlayışı ortaya atanlar diyorlar ki, "Türkiye ve benzeri bir avuç müttefikimiz olsun dünyayı dize getiririz." Bu yeni bir şey değil. 19 yüzyıl ortalarında Napolyon denedi. 20. yüzyılın ortalarına doğru Hitler denedi. İkisi de başarısız oldu çünkü bu politika çok sayıda düşman üretiyor. Amerikan siyasi eliti, olmayacak bir şeyi, maliyeti çok yüksek bir şeyi denemeye çalışıyor. Yani muhayyeli denemeye çalışıyor. Kendisi bakımından mümkün olabilecek şeyler var ama mümkünü denediği zaman Avrupa'nın ve Doğu Asya'nın en azından yakın gelecekte Çin'in gerisinde kalacak. Buna tahammül edemiyorlar.

Medyatik perspektifin ötesindeyiz

n Anlayış'ın temel felsefesi nedir?

Mustafa Özel: Biz Anlayış dergisi ile medyatik perspektifin ötesine gidebilir miyiz, bunu sınamaya çalışıyoruz. İstanbul'daki terör saldırılarının Türkiye'nin 11 Eylül'ü olduğu söyleniyor. Öyle anlaşılıyor ki Amerika'nın kendi güdümüne almak istediği her ülkenin bir 11 Eylül'ü olacak. Kim yaptı bunu? El Kaide. İkiz kuleleri kim vurdu? El Kaide. Peki o bu kadar becerikli bir işti, muazzam bir istihbarat desteği, bir saat içerisinde hem ikiz kulelerin hem Pentagon'un vurulması, buna mukabil Amerika'nın hareket edememesi, başkanın saatlerce havada dolaşması. Onu El Kaide yaptıysa Türkiye'dekini niye beceriksizce yaptı? Hiç çalacak kamyon bulamadılar mı? Adam ağabeyinin kamyonuyla girmiş. Birinde mükemmel davranıyor, birinde eline yüzüne bulaştırıyor. İkisini aynı örgüt yapmış olabilir mi? Eğer yapmışsa o zaman ikincisindeki beceriksizliğin imal edilmiş bir beceriksizlik olduğunu düşünmek lazım. Yani beceriksizlik olarak bilinmesi arzu edildiği için öyle yapılmış. Buna benzer olayları istihbari değil de siyasi, iktisadi, kültürel arka planını kavramaya çalışmak. Günlük olayları 10 yıllık, 30 yıllık, 50 yıllık, 100 yıllık, 500 yıllık çerçevelere oturtup göreceli bir perspektifle bakmaya çalışmak. İbrahim Turhan: Dergimizin sloganı, "Kendimizle ve dünyayla yüzleşmek, doğru karar ve onurlu duruş sahibi olmak için sağlam bir ANLAYIŞ gerekir." Bunu Mustafa Hoca'nın 5 M formülü özetliyoruz. Şüphesiz bir külli takdirin neticesinde herşey belirlenir ama insan unsurunun devreye girdiği alanlarda iradenin de etkili olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla herşey mukadder(1) değildir. Bazı şeyler daha muhtemeldir(2). Mevcudu(3) mutlaklaştırmak ve muhayyel peşinde koşmak hatadır. Mümkün(4) muhayyale göre daha muhteşemdir(5). Muhtemel olanı araştırırken düşülebilecek iki yanlış vardır. Birinci yanılış; mevcut olanı esas alıp, mutlaklaştırarak herşeyi onun çerçevesinde değerlendirmek. Şu anda ABD dünyanın en büyük gücü. Bunu mutlak kabul ettiğiniz zaman, hata yaparsınız. Acaba Roma İmparatorluğu gücünün zirvesindeyken bunların sonunun geleceğin kestiren kaç kişi vardı. İkinci hata muhayyel bir gelecek peşinde koşmak. Çünkü gerçekleşmesi mümkün olmayan bir ideal peşinde koşmakla aslında mevcut durumu bir anlamda tahkim etmiş oluyorsunuz. Çünkü ona yönelebilecek daha kapsamlı, tutarlı ve gerçekçi bir eleştiri yöneltme yerine kaynaklarınızı boş yere harcıyorsunuz. Peki doğru olan nedir? Mümkün denen alternatiftir. Mümkün, hem gerçekleştirilebilme bakımından muhayyele göre, hem de şahsiyetli olma, bir değerler sistemiyle donanımlı olma bakımından da mevcut olandan daha muhteşemdir.

Analayış, okul gibi çalışıyor

Dergide çalışan arkadaşların çoğunun genç olması dergiye nasıl bir hava katıyor?

İbrahim Turhan: Arkadaşlarımızın hepsi genç. Burayı bir okul olarak kullanmak istiyoruz. Hiçbirimiz çok büyük araştırmacılar değiliz belki fakat zaman içerisinde ürettikçe öğreniyoruz, öğrendikçe kendimizi geliştiriyoruz. Bu çerçevede yavaş yavaş daha aktüel konuları, toplumun ilgi duyabileceği, gündeminde yer eden konuları işlemeye çalışıyoruz. Bu kolay değil tabiî. Gündemle güncel arasında ayrım yapmaya çalışıyoruz. Bi taraftan güncelin geçiciliğine kapılmadan gündem oluşturmaya. Parça parça bilgilerden bir sonuç çıkarmayı sağlayacak şey insanların bir kuramsal çerçeveye, bir anlayış derinliğine sahip olmasıdır. Eskiden Mustafa Özel'in çıkardığı İktisat ve İş Dünyası vardı fakat Anlayış, uluslararası ilişkiler ve siyaset konusu da en az ekonomi kadar ağırlık taşıyor.

Görenler dergiye bayılıyor

Dergi beklenen ilgiyi gördü mü?

Mustafa Özel: Tabii bunları halka sunmanın da zorlukları var ama biz memnunuz. 6 ayda en azından iyi bir dergi çıkardığımıza inanıyoruz. Görenler hep bayılıyor. 10 bin basıp, 5 bin tanesini ücretsiz gönderiyoruz. Bu 5 binin yarısı yazar, bilimadamı, bürokrat vs. Dergiye abone olmasalar da kendilerine göndereceğimiz insanlar. Diğer 2 bin 500 kişi ise işadamı. Bunların binde biri abone olmuş değil. Elinize sağlık, ne kadar güzel dergi çıkarmışsınız diyen insanlardan beklenirdi ki bir değil, 10, 50, 100 abone olsun. Böyle yapanlar da oldu. Dergiyi çok beğenen 10 dolayında işadamı 100, 200 abone oldular. Müşterilerine, yöneticilerine dağıtıyorlar. Biz maddi katkı peşinde değiliz. Madem güzel bir şey yapılıyor, onun okunmasını istiyoruz.

Dergide en çok dikkat çeken bölüm TopluYorum galiba?

İbrahim Turhan: Aslında çok ciddi, derinliği, kuramsal çerçevesi, ağırlığı olan meseleleri, bir sohbet tarzıyla ele alındığı bir platform. Biz ele alacağımız konuları sürekli tartışıyoruz. Arkadaşlarımızın biri, "Bu tartışmayı, bu formatta neden dergiye taşımıyoruz?" dedi ve TopluYorum ortaya çıktı.

'Sıcak para tehlike değil'

Ekonomiye, piyasalar daha çok yön veriyor, nedir bu piyasalar?

İbrahim Turhan: BDDK'nın verilerine göre bankalardaki gerçek kişilere ait mevduatın yüzde 18'i, 3 bin kişiye ait. Borsa'da durum daha vahim. Toplam hisse senedi stokunun üçte biri bin kişiye ait. Borsadaki işlemlerin yarıdan fazlasını 400 kişi gerçekleştiriyor. Piyasalar deyince teorik olarak küçük bir esnaf da bunun bir parçası ama piyasanın büyük bir kısmı az sayıda oyuncu tarafından belirleniyorsa, buna oligopol piyasa denir. Küçük küçük unsurlar, az sayıdaki büyük unsurların kararlarını izlemek durumundadır.

Piyasalara yön verme açısından sıcak paranın rolü nedir, tehlike yaratır mı?

İbrahim Turhan: IMF Başkanı, sıcak para tehlike yaratmaz diyor. Niye? Çünkü serbest kur sistemi var. Gerçekten de serbest kur sisteminde tehlike yaratmaz. Çünkü kurun ekonomik gerçeklerin ışığında dengeleneceği varsayılır. Teorik olarak piyasalarla bugünkü işleyişiyle piyasaların aynı şey olduğunu söylemek çok iddialı olur. Dolayısıyle her hareketinizi piyasaların vereceği tepkiye göre ayarlamaya çalışırsanız, sonunda eşeğini satmak üzere pazara götürürken, sonunda sırtına alıp taşımak zorunda kalan Nasrettin Hoca'nın durumuna düşebilirsiniz.

Hedef kitle, karar vericiler

Okuyucuların bir kısmı derginizdeki yazıları ağır bulduklarını söylüyorlar.

İbrahim Turhan: Anlayış'ı karar vericiler için çıkarıyoruz. Kamu kesiminde, özel sektörde, akademi dünyasındaki karar vericiler için çıkarıyoruz. Kitlesel bir yayın yapmak yerine, kitlesel bir etki oluşturabilecek kişelerin kararlarında kullanabilecekleri bir eser ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Çok yazı olmasının sebebi, karar vericilere doğrudan sonuçları söylemek yerine o sonuçların elde edilmesini sağlayacak sistematiği ve verileri birlikte sunmaya çalışıyoruz.

  • RÖPORTAJ: YILMAZ YILDIZ-YAKUP KOCAMAN



  • 28 Kasım 2003
    Cuma
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED