T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

R Ö P O R T A J
Kültür aslan gibi olmalı!

Kendisi kalarak beslenme ve etkileşime açık olmak kültürlerin gelişmesinin olmazsa olmaz şartıdır. Fransız şairi Valery'nin bir sözü vardır: Aslanın vücudu yediği hayvanlardan meydana gelir ama aslan, her zaman aslandır. Aslan sabah kahvaltısında tavşan yediği zaman kulakları uzamaz, öğle geyik yediği zaman boynuzları çıkmaz.

Her bakan değişikliğinde kültür-sanat muhitlerinde yeni bir politika beklentisi oluşuyor. Sizin zihninizde farklı bir kültür politikası var mı?

Kültür, hayatı algılama biçimidir, bir yaşama tarzıdır. Ve kültür bir medeniyeti oluşturan değerler bütünüdür. Kültür politikasının ne olması gerektiği bu tanımda gizlidir. Bilim evrenseldir ve iki kere iki her yerde dörttür. Ama sosyal bilimlerde evrensel metod vardır ama ülkelere göre değişir. Her ülkenin kendine has bir kültürü vardır. Ama kültürün milli olması toplumun o ülkenin dünyaya antenlerini kapatması demek değildir. Kültürler arasında beslenme, etkileme ve etkileşim diye birşey vardır. Böyle olduğu için de saf bir kültür, saf bir mimari, saf bir musıkî bulamazsınız. Hatta, dinlerde bile birbirini etkileme sözkonusudur. İslam dininde bile, Müslüman olan bazı Yahudi alimlerin dine getirdiği İsrailiyat vardır. Madem ki kültür bir yaşama tarzıdır, sahip olduğumuz maddi ve manevi değerler bütünüdür o zaman bizi diğerlerinden ayrı kılan biz yapan şeydir. Genetik kodlar gibi, DNA'larımız gibi birşeydir.

Bu da kültüre yönelik mikro-cerrahi gerektiğini gösteriyor sanırım!..

Sorun bu. Böyle bir geniş çerçevede bir millî politika nasıl olacak? Bütün alt unsurları da değerlendirerek bir politika oluşturmamız gerekiyor. Bir de kültürel renklilik vardır ve bunların arasında bir ortak paydalar vardır. Türkiye'de eğer demokrasinin çoğulcu vasfını benimser ve hazmedersek bunun en rahat uygulanacağı alan kültür alanıdır. Türk milleti için meseleye baktığımız zaman din bizim ortak paydamızdır. Tarihimiz bir ortak paydadır, gelenek-görenek ve gündelik yaşam biçimi, folklor, etnoğrafya, yemek kültürü ortak paydalarımızdır. Bunlar kaybolursa kültürel dejenerasyon yaşanacağı için buna müsaade etmememiz lazımdır. Fransız şairi Valery'nin bir sözü vardır: Aslanın vücudu yediği hayvanlardan meydana gelir ama aslan, her zaman aslandır. Aslan sabah kahvaltısında tavşan yediği zaman kulakları uzamaz, öğle geyik yediği zaman boynuzları çıkmaz. İlahi kudret ona öyle bir mekanizma vermiş ki ne yese aslana dönüşüyor. Biz bunu dil meselesinde yapmışız. Bütün fiiller istisnasız Türkçe'dir. Birçok kelimeyi Farsça'dan Arapça'dan almışız. Gol'u gül, bolbol'u bülbül yapmışız. Damgamızı vuruyoruz yani. Mimariye bakın, Osmanlı mimarisinde Mağrip mimarisinin tesiri vardır. Ya da Orta Asya'daki çadır modelinin, Bizans mimarisinin etkileri var. Ama öyle bir terkip vücuda gelmiş ki bize has birşey olmuş. Zaten sanat ve üslüp dediğimiz dağınık olan malzemenin bir araya getirilmesidir. Ama biz bunu eklektik olarak değil, üslup üreterek oluşturduk.

Herhalde, dünyadaki bütün kültür bakanlarının ortak sorunu yerel kültürü global olanın etkisinden kurtarabilmek. Siz de bunu dert ediyor musunuz?

Bizim milli kültür politikamız vardır ama ekonomik globalleşmeyle beraber bir de kültürel globalleşme vardır. Bunun dışında olamayız, antenlerimiz dünyaya açıktır. Biz sadece etkilenmeye değil, etkileşime inanıyoruz. Güçlü olan tesir eder, zayıflar tesir altında kalır.

Hükümetler toplumların kültür hayatlarını etkileyebilirler mi? Toplum hayatında görünür bir etki yaratabilirler mi?

Tabiî yaratabilir. Bugüne kadar hep şunu söyledim. Kültür Bakanlığı bugüne kadar belli bir ideolojiyi dayatmak, halkı bu yönde etkilemek ve bu politikanın dikte ettirildiği bir mekanizma olarak düşünülmüş. Hatta Milli Eğitim Bakanlığı da böyle düşünülmüş. Ama biz buna inanmıyoruz. Kültür hayatını daha da renklendiren bir anlayışla, binlerce yıllık kültür mirasımızın ayakta tutulması, halkın, turizmin, insanlığın ve gelecek nesillerin hizmetine sunulmasını bir görev kabul ediyor. Kültür Bakanlığı düzenleyen, teşvik eden ve yardımcı olan bir kuruluş olmalıdır yoksa belli bir ideolojiyi insanlara dayatan bir merkez değil. 70 milyonluk Türkiye neyse, Türkiye'deki zenginlik neyse Kültür Bakanlığı da buna hizmet etmelidir.

Şu halde, devlet geleneğinin ürettiği temel bir sorunla karşı karşıyasınız. Kültür Bakanlığı'nın, Milli Eğitim'in tek tip insan oluşturma projelerinde kalıcı tahribatlar gözlemliyor musunuz?

Olay şudur.. Uzun zaman insanları belli bir kalıba soktuğunuz zaman bazı şeyleri gerçekleştirmeniz zordur. Mesela, biz insanları iki tercih arasında bırakmışız. İnsanlara "ya şöyle olacak ya böyle olacak" demişiz, "veya"cı bir anlayışı hakim kılmışız. Ama demokrasi "ve"cidir. "Sen" veya "ben" olmaz, "sen ve ben" olacak. "Ya Türkiye'nin demokratikleşmesi ya da üniter devlet yapısı" da deniyor. Hayır! Hem üniter yapı hem de demokratikleşme olabilir, bu mümkün. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu şey budur. Siz insanlara zevk dayatmasında da bulunamazsınız. Bakın, uzun yıllar devlet arabesk müziğe yasak uyguladı, televizyonda bu müzik çalınmadı. Ama, geniş halk kitleleri arabesk dinlemekte ısrar etti. Kültür Bakanlığı birşeyin doğru ve rasyonel olduğu düşüncesine varırsa onu cezbederek halka anlatacaktır. Kültür Bakanlığı fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür insan yetiştirmek için vardır.

Şu anda insan malzemesini nasıl buluyorsunuz. Hür bir toplum için yeterli görüyor musunuz?

Bu bizim cumhuriyetimizin yapısıyla yakından ilgilidir. Biz Anayasamız'da cumhuriyetimizin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirtmişiz. Demokratik bir cumhuruiyette dayatma, tek tipçilik ve insanlara cebretmek olmaz. Elbette, eğitimde talim ve terbiyede belli bir yaşa kadar demokrasi olmayabilir. İlkokuldaki çocuğa "istersen ders çalış, istersen internete gir chat yap" diyemezsiniz. Hürriyet bu değil. Mehmet Akif'in Süleymaniye Kürsüsü'nde bu durum çok iyi anlatılır. Kazanlı seyyah Abdülreşit İbrahim Efendi "Bir de İstanbul'a geldim ki inliyor çarşı pazar. Dedim nedir? Dediler hürriyet var. Onlar hürriyeti daha iyi kapmalı diye, mektepleri mektebi tekmil kapalı." Okulu kapamışlar, hürriyeti daha iyi anlasınlar diye. Hürriyet de demokrasi de kaos değildir. Ama, belli bir olgunluktaki insanlara "senin yerine ben düşünürüm" derseniz bu olmaz. Bizim asli görevimiz de bunu yıkmak ve çok sesliliği sağlamaktır. Bizde Kültür Bakanlığı denince herkesin aklına opera, bale, resim, müzik gelir. Bu değil... Türk cumhuriyetlerinde kültür bakanlıklarının adı Medeniyet Nazırlığı'dır.

Kültürel çoğulculuğa çok önem veriyorsunuz ama görevinizi ilgilendiren alanda, sanatta, edebiyatta müthiş bir ideolojik hegemonya var.

Bir kesimin diğer bir kesim üzerinde hegemonya kurması bizim kesinlikle kabul edebileceğimiz birşey değildir. Bunun sanatı, edebiyatı geliştirmesi de mümkün değildir. Engeldir hatta...

Hükümetin Irak savaşı konusunda yapacağı tercih de bir medeniyet sorunu mu sizce?

Ben burada olayı bir medeniyetin bir başka medeniyete karşı olan saldırısı olarak görmüyorum. Çünkü ortada bir rant var. Bence mesele sadece haklı-haksız ekseninde tartışılmalı. Başından beri, bu savaşın hiçbir haklı gerekçesi olmadığını söylüyorum. Amerika ta binlerce kilometre öteden gelip Irak'ı vurup gidecek. Biz ise bu ülkeyle bir arada yaşamaya devam edeceğiz.



 
Tiyatrolar özelleşmeli
Kültür Bakanı Hüseyin Çelik, geniş perspektifli bir politikanın izini sürüyor. Kültür üzerinden demokrasi kültüründen, turizme hizmete kadar birçok alanı kuşatan bir değişim istiyor. Çelik'e göre devlet kültür sanatta rekabeti de tek taraflı etkliyen politikalar içinde olmamalı: "Benim yaklaşımım Devlet Tiyatroları'nın ehil ellere teslim edilmesi, özelleşmesidir. Devlet Tiyatroları'nda bir oyun 250 milyara sahneye konuyor. Bakanlığın bütün özel tiyatrolara yaptığı yardım da bu kadar. Bu yapıda bir çarpıklık ve sorun var. Devletin kültür sanatı desteklemesi, bu alanları özgürleştirerek teşvik etmesinden geçer."

Yazar adı söylemem, alınırlar
Hangi yazarları okumak size zevk veriyor?
Bunu söyleyince sorun oluyor. Sanki ayırım yapıyormuşum gibi. Başından beri ona girmiyorum. Edebiyat tarihine malolmuş yazarları, Doğu'dan Batı'dan söyleyebilirim. Ama bugünkülerden söyleyince, söylemediklerimi gücendirmiş olurum.
Peki, kimlerin ihmal edilmiş olduğunu, hak ettiği değeri bulamadağını düşünüyorsunuz?
Bir kere, bizim dil değişikliğimizden dolayı bir dönemin şair ve yazarları anlaşılamıyor. Bizim nesillerimiz klasik edebiyatımızı bilmiyor. Şeyh Galib gibi bir şairi, bırakın onu Namık Kemal'i bile anlamıyorlar. Geçmişle ilgili böyle bir sıkıntı var. Bir de şu var... Bir sürü aydın Osmanlıca bilmeden Osmanlı üzerine ahkam kesiyor. Mehmet Akif'i bile okuyup anlayacak babayiğit az çıkar. Bu durumda olanlara Osmanlıca'yı öğrenmelerini tavsiye ederim.
Türkçe tabela kampanyasının mantığı sakat
Uzmanların ve aydınların Osmanlıca'yla sorunlarından şikayet ediyorsunuz ama gerçekte her kesimden insanın yaşayan dille sorunu var. Türkçe ayağa kalkabilmiş değil, bunu kabul etmek lazım. Dil meselemiz gerçekten bir yaradır. Dünyada kendi ana dili ortak payda olması gerekirken bir çatışma alanı haline gelen bir başka ülke yoktur. Yabancılar bile dil öğrenirken hangi Türkçe diyorlar. Sağcıların Türkçesi mi, solcuların Türkçesi mi!... Geçmişte Arapça-Farsça kelimelere karşı kelime türetme hastalığı vardı. Şimdi İngilizce'ye karşı yapılıyor bu. Bu konuda Türk Dil Kurumu gibi düşünmüyorum. Ayrıca, son zamanlarda bazı belediye başkanları sözümona korumacılık adı altında tabelasında Türkçe olmayan kelime yazanlara ruhsat vermeme uygulaması başlattılar.
Bu da çok sakat bir anlayış. Şimdi, bu yazıyı kaleme alan başkanın hazırladığı metne bakıyorsunuz. Tabela diyor Türkçe değil, ruhsat Türkçe değil. Kültürel değerler erozyonundan bahsediyor. Kültür de, erozyon da Türkçe değil!...
Şu odadaki malzemelerin hiçbiri Türkçe değil. Teyp, pencere, kravat, lamba, fotoğraf makinası. Eğer bir aşırılık meselesi haline getirir, milliyetçi anlayışla bakarsanız dili öldürürsünüz.
Kendi kozasının içine hapsolup ölmek gibi bir şey. Oysa, "Türkçeleşmiş Türkçe mantığı"yla hareket ederseniz, bu sorunu çözersiniz.
10 Şubat 2003
Pazartesi
 
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED