AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
T. Erdoğan ile yeni dönem...

Önceki gün Siirt'te tekrarlanan seçimle R. Tayyip Erdoğan, "nihayet" milletvekili seçildi ve böylece bir dönem kapanıp yeni bir dönem açılmış oldu.

Bir açıdan sıradan bir seçim gibi görülse de anlamı, sonucu ve ortaya koyduğu süreç bakımından tarihi bir öneme sahip olduğu ortada.

Zihinlerimizi biraz geriye doğru götürelim.

Türkiye 1995 genel seçimleriyle yeni bir döneme girmiş ve Refah Partisi ülkenin birinci partisi olmuştu. Toplumun ve dünyanın doksanlı yıllarda ortaya koyduğu evrilmeyi görmek istemeyen ve her halükarda sürece müdahale ederek yönlendireceklerini düşünenler Türkiye'nin yönlendiği uçuruma (!) dikkat çekiyorlardı. Tehditler, tehlikeler, tartışmalar, manipülasyonlar birbirini kovalıyordu.

Bu süreçte toplumun kazanmış olduğu dinamizm, barışçı yollarla gerçekleşeceğine inanılan dönüşüm ve yenilenme coşkusu herkeste bir umut, heyecan ve hareketlilik yaratmıştı. Her gün sistemin dönüşümünden, demokratikleşmesinden, ilişkilerin yeniden tanımlanmasından söz ediliyor, tartışmalara toplumun büyük çoğunluğu katılıyordu.

Heyecan umutsuzluğa dönüşmüştü...

Gerçekten o yıllardaki gazeteleri karıştırdığımızda, dergi sayfalarını çevirdiğimizde yüksek bir katılımla ortaya çıkan bir umut ve heyecan iklimi kendini hemen ele veriyor. Hatta o yıllarda yazdıklarıma, konuştuklarıma baktığımda bugün ne kadar geriye düştüğümüzü, nasıl bir umutsuzluk ve heyecansızlık içerisinde yer aldığımızı üzülerek belirtmeden geçemiyorum.

Bu sürecin siyasetteki yansıması 1995 seçimlerinde kendini göstermişti. Seçimlerden sonra Refah-Yol Hükümetinin kurulması ve bu hükümet döneminde yaşanan gelişmeler hala hafızalarımızda tazeliğini koruyor. 28 Şubat süreci olarak siyasal hayatımıza giren ve "post-modern darbe" olarak kavramlaştırılan süreç bu ülkeye çok pahalıya mal oldu. En basit ifadesiyle her şey altüst oldu, bütün statüler sarsıldı, siyasete karşı reva görülen muameleler büyük acıların yaşanmasına sebep oldu. Bu dönemin en bariz vasfı "hukuksuzluk ve keyfilik"ler olarak zihnimize kazındı.

Bir yerlerde senaryolaştırılan "siyasal ve toplumsal mühendislik" planların uygulanması çok ağır faturalara mal oldu. Buna ilave olan ekonomik faturaların maliyetini daha uzun bir dönem ödemeye devam edeceğimiz açık.

T. Erdoğan sürecin test edildiği bir figür...

Evet böyle bir süreçte, bugün yarın Türkiye'nin başbakanlığı görevini üstlenecek olan Recep Tayyip Erdoğan'a revam görülen muamele hiç kimseyi tatmin etmedi, inandıramadı ve kimsenin vicdanında onaylanmadı. Ne okuduğu şiirin sözlerinin gerçekten halkı "din ve mezhep" bakımından birbirine karşı düşmanlığa tahrik ediyor, ne de böyle bir tahrikten dolayı kimse birbirine karşı harekete geçiyordu.

Halk bunun bir "kurt kuzu" hikayesine benzediğine inanıyordu.

Siyasal sistemin bu olay yoluyla halk nezdinde bir meşruiyet testine tabi tutulması çok üzücüydü, ama sistemi güçlendirmek adına bunu yapanların bir sürü bahanesi vardı.

Şimdi bir an için şöyle düşünelim: Bütün bunlar hiç olmasaydı; yani Erdoğan okuduğu o basit şiir dolayısıyla yargılanmayıp hapis yatmasaydı, partiler kapatılmamış, hareket bölünmemiş, yeni bir parti kurulmamış, bunca mücadele verilmemiş ve önceki seçimle noktalanan süreç yaşanmasaydı Türkiye'nin kaybı ve kazancı ne olurdu?

Erdoğan'ın hapis yatması, yasal düzenlemelere rağmen farklı yorumlarla Anayasa Mahkemesi sürecinin çalıştırılıp partisiyle ilgili ilişkilerde yaşanan gelişmeler, Yüksek Seçim Kurulu'nun seçime sokmaması ve benzeri gelişmeler bu ülkeye neye mal oldu? Faturasını kim ödedi/kim ödüyor?

Evet önceki gün Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilmesiyle bir süreç tamamlanmış ve yeni bir dönem başlamıştır. Bu süreçte yaşananlardan ders alması gereken pek çok kişi ve kurum var. Umarım herkes bundan yeteri kadar ders alır ve toplumun aktığı mecrayı yukarıdan zorlamalarla ve kaba müdahalelerle değiştirmeye cüret etmez.

Bu topluma her defasında ağır faturalar ödetenlerin önüne toplum en yalın biçimiyle çok açık bir fatura koymuştur. Bu faturanın kimin tarafından ödeneceği henüz belli değil. Toplumun temsilcileri bu faturayı tahsil etmeyi düşünüyorlar mı, yoksa tahsil edilemeyen batık krediler hanesine yazıp üzerini çizecekler mi? Elbette ki kimseyi rövanşa çağırmıyoruz ama her zaman iki ileri bir geri gitmekten, ağır faturalar ödemekten ve hiçbir şey olmamış gibi rol yapmaktan bıktık. Türkiye'de çok şey olmuştur, çok sıkıntılı süreçler yaşanmıştır! Sonunda kazanan toplum olmuştur.

Erdoğan ile Türkiye yeni bir döneme ayak atmaktadır. Hayırlı olsun.


11 Mart 2003
Salı
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED