AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K R O N İ K  M E D Y A
Ortalığı birbirine katan haberin
önü, arkası

Türk basınında, adı açıklanmayan muğlak kaynaklara dayanarak verilen haberlerin ne büyük bir sorun kaynağı olduğunu gösteren örneklerin en öğreticilerinden birini geçtiğimiz hafta yaşadık. Fikret Bila'nın, Meclis'in tezkereyi reddetmesinde önemli bir rol oynadığı kabul edilen ve 10 Mart'ta Milliyet'in Okur Temsilcisi sayfasında da değerlendirilen haberini sular durulduktan sonra dönüp masaya yatırmakta yarar var.

Hükümetin TBMM'ye sunduğu tezkerenin oylanmasından (1 Mart) üç gün önce (26 Şubat) Milliyet çok önemli bir manşet haberle çıktı. "ASKER RAHATSIZ" başlığını taşıyan haberin alt başlığında da şöyle deniyordu: "Kürt parlamentosunun tavrına ve Kürtlere uçaksavar verilmesine dikkat çeken askerler, 'Bu şartlarda tezkere onaylanmamalı' diyor..."

Haber ertesi gün Genelkurmay tarafından yalanlandı ama belli ki çok fazla ikna edici olmadı. Mesela Ertuğrul Özkök, Hürriyet'te bütün kesimler gibi askerlerin de "ikili" oynadığını savunduğu yazısında şöyle dedi:

"Askerlere gelince. Onlar sessiz. Ama bir gün bakıyorsunuz, 'üst düzey' bir komutan 'asker rahatsız' mesajını sızdırıyor. Arkasından Genelkurmay, 'Bu bizim görüşümüz değildir. TSK, Meclis'in iradesini etkileyecek davranışlardan kaçınmıştır' açıklaması yapıyor."

HİLMİ ÖZKÖK DE VURGULADI

Genel kanı, "yalanlama"ya gazetelerinde yer verseler de gazetecilerin Bila'nın haberinin doğru olduğuna inandığı yönünde… Aynı şekilde milletvekillerinin de tezkereye "red" oyu verirken askerlerin bu haberle açıklanan eğilimini ciddi biçimde hesaba kattıklarına inanılıyor. Zaten Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, "Tezkere konusunda hükümetle aynı kanıdayız" açıklamasını yaptığı gün, bütün yanılgının "bir haber" nedeniyle ortayı çıktığını üstüne basa basa belirtti.

Milliyet yazarı Fikret Bila, Genelkurmay Başkanı'nın açıklamasından sonra haberini savundu… Bize göre, Bila ikna edici olmayan bu savunma yerine, enerjisini, adı açıklanmayan muğlak kaynaklara dayanarak verilen haberlerin Türk basınında ne büyük bir sorun kaynağı olduğu noktasında yoğunlaştırsaydı çok daha iyi olurdu.

Gelelim, Fikret Bila'nın savunmasının neden ikna edici olmadığına...

Bila, Genelkurmay Başkanı'nın açıklamasının ertesinde şöyle yazdı:

"Genelkurmay Başkanı Org. Özkök'ün, tezkereden rahatsız olmadıklarını, sorunun 'asker rahatsız' haberinden kaynaklandığını da söyledi. Org. Özkök'ün sözünü ettiği haberin sahibi olarak bu konuya açıklık getirmemizde fayda var. Türkiye ile ABD arasındaki mutabakat görüşmeleri sürerken yansıttığımız bu rahatsızlık, ABD'nin, Kuzey Irak'taki gruplara uçaksavar dahil ağır silahlar dağıtmak ve bu konuda ısrar edilmesinden duyulan rahatsızlıktır. (...) Bize yansıtılan rahatsızlık asker gönderme ve bulundurma tezkeresinin içeriği ve siyasi yönü ile ilgili değil, ABD'nin Kürt gruplarıyla, Ankara arasındaki tavrını netleştirmemesiyle ilgilidir. Bunun göstergesi ABD tarafının Kürt grupların silahlandırılması isteği ve bu silahların toplanması konusundaki isteksizliktir. Bu gruplara uçaksavar dağıtılmak istenmesinden duyulan rahatsızlık yansıtılmıştır. (...) Ancak anlaşılan şu ki, bu bilgilerle yansıttığımız rahatsızlık, geçtiğimiz hafta içinde tezkereye ret oyu verenlerin bazıları tarafından gerekçe olarak kullanılmış ve sonuç Türk Silahlı Kuvvetleri'ne mal edilmeye çalışılmıştır.

"Askeri - teknik konulara ilişkin rahatsızlığın haberleştirilmesinin siyasi talimat gibi algılanması bizim sorunumuz değil. Haber ve olay bundan ibarettir."

SADECE 'TEKNİK' Mİ?

Görüldüğü gibi Bila savunmasında esas olarak haberinin, askerlerin tamamen askeri bazı konularda rahatsızlığını iletmekle sınırlı olduğunu, bu haliyle de "tezkereye ret oyu verenler tarafından kullanılan bir gerekçe" gibi değerlendirilemeyeceğini söylüyor. Hatta, böyle değerlendirenlerle "Askeri-teknik konulara ilişkin rahatsızlığın haberleştirilmesini siyasi talimat gibi algılayanlar" diyerek dalgasını da geçiyor...

Böyle olsa, haberi gerçekten de bununla sınırlı olsa tamam... Ama öyle mi? Gelin manşeti ve alt başlığı bir daha okuyalım: "ASKER RAHATSIZ... Kürt parlamentosunun tavrına ve Kürtlere uçaksavar verilmesine dikkat çeken askerler, 'Bu şartlarda tezkere onaylanmamalı' diyor..."

Görüyorsunuz, Bila'nın savunmasındaki kadar "teknik" değil haber. Nitekim Milliyet Okur Temsilcisi Yavuz Baydar da (10 Mart), haberde olmadığını ima ettiği "tezkere onaylanmamalı"nın alt başlıkta yer almasını Milliyet yazıişlerinin üzerine atarak Bila'yı savunuyor. Kendi cümleleriyle söylersek:

"Dikkatli okurlar, Bila'nın metnindeki '... ABD'nin tavrı netleşmeden tezkerenin geçirilmesi konusunda acele edilmemesi gerektiği..' ifadesini yakalamış olmalı. Ama manşet haberin spotunda yer alan 'Bu şartlarda tezkere onaylanmamalı' ifadesi ne ölçüde bununla örtüşüyor?.. Emin değilim."

Yavuz Baydar nazikçe söylüyor ama "örtüşmediği" besbelli değil mi? Baydar'ın dikkatinden kaçan bir noktayı daha belirtelim: Bila'nın haberi, metinde birkaç kez vurgulandığı gibi "askeri uzmanlar"a dayandırılıyor. Oysa alt başlıkta kaynak olarak "askerler" deniyor açıkça...

Kabul, manşeti ve alt başlığı ihmal edersek, Bila'nın metni farklı okumalara açık... Fakat böyle yapabilir miyiz? Haberin en önemli parçalarını görmezden gelebilir miyiz? Ayrıca: Bila'ya ait "ABD'nin tavrı netleşmeden tezkerenin geçirilmesi konusunda acele edilmemesi gerektiği" cümlesi, Bila'nın haberiyle ilgili olarak çizdiği "teknik sınır"ları aşmıyor mu? (A.G.)

Haber sayfasındaki 'analiz'e bakın!

Bazen "malzeme" bol oluyor, bazı kupürleri sonra değerlendirmek üzere bir yere kaldırıyoruz, iki üç gün geçip de dönemeyince tamamen terkediyoruz... Ne var ki bu tür "malzemeler" arasında bazen öyle inanılmaz şeyler oluyor ki, üzerinden vakit geçse de kıyamıyoruz... 7 Mart tarihli Sabah'ta vardı böyle bir şey ...

O gün Sabah'ın "Dünya raporu" sayfasında Aslı Aydıntaşbaş ile Zeyno Baran'ın "Washington'un nabzını tutan" haber-yorumları vardı. Sabah muhabiri Aydıntaşbaş'ın bölümüne lafımız yok ama kendisini "Bir ABD düşünce kuruluşunda çalışan, ABD'nin düşünce ve işleyiş şeklini bilen bir Türk" olarak tanıtan Zeyno Baran'ın bölümü için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz...

Şu satırları okuyun, yapılan şeyin "nabız tutma" mı yoksa "tehdit iletme" mi olduğuna karar verin:

"(...) Cumartesi günkü oylama sonucunda (TBMM'de tezkerenin kabul edilmemesine gönderme yapılıyor. –Kronik Medya) bir an önce hazırlıkların tamamlanmasını isteyen şahinleri biraz daha sabretmeye ikna etmek neredeyse imkânsız gibi görünüyor. ABD için büyük fil tabiri kullanılır. Filin adım atması zaman alır, ancak adımını attığı yer sarsılır. Türkiye'den asker çekme kararı da ayağının artık kalkıp, yere basma aşamasında. Bastıktan sonra ikili ilişkilerin de sarsılacağı şüphesiz. Bu tür görüşleri savunanlar için 'ABD lobisi yapıyor' deniyor."

Türkçemiz'de bu tür durumlar için "hem... hem..." kalıplı bir sürü laf var, artık hangisini isterseniz... Yahu, "Bu tür görüşleri savunanlar için 'ABD lobisi yapıyor'" denmeyecek de ne denecek? Buna "analiz"mi diyeceğiz?

Peki, öyle diyelim ve sürdürelim bakalım "analiz"i:

"Ben (...) son haftalardaki diyalog kopukluğu sonucu Türkiye'nin kendini sonu belli Yunan trajedilerindeki gibi uzun yıllar içinden çıkamayacağı kaos ortamına attığını üzüntüyle görüp, bu gidişata engel olamayanlardan biriyim. (...) Borçlarını ödemekte zorlanan Türkiye'nin ekonomisinin daha kötüye gideceğini tahmin etmek kötümser değil gerçekçi yaklaşım. Böyle bir durumda da hükümetin çok fazla yönetimde kalması beklenemez."

Baran, hükümete "yıkılırsınız" mesajını böylece ilettikten sonra yapılması gerekeni de şöyle anlatıyor:

"Bir an önce ikinci bir tezkerenin gündeme gelip gelmeyeceği ve gelirse AKP liderlerinin tezkereyi geçirmek için bu kez gerçekten 'liderlik' yapacağının kesin bir dille ABD'ye bildirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu hükümet, beceriksizliğinin altında çökecek ve Türkiye'de uzun yıllar 'Nasıl olup da bu duruma düştük' tartışmaları yapılacak."

Valla "köşe"lerde alışmıştık bu tür "tehdit-analiz" yazılarına, ama bari haber sayfalarının namusu korunsaydı... (A.G.)

Hürriyet işi 'folklor'a dönüştürme çabasında!

Cumhuriyet gazetesi "Mutakabat sırları " manşeti altında ABD'nin Ankara ile yaptığı "gizli anlaşma belgesi"ne dayanarak kuzey cephesine yığınak yaptığını bildiriyor.

CHP Grup Başkanvekili Oğuz Oyan, "Onaylanan tezkere, yalnızca modernizasyona ve onunla ilişkili 3 bin kadar askere izin veriyordu. Oysa, bugün Türk topraklarına modernizasyonla ilgisi bulunmayan birtakım araç gereçler ile personel girişleri oluyor. Bunların bir bölümü muharip güç niteleğinde. Örneğin, İskenderun'dan Türkiye topraklarına sokulan Hummer ciplerinin ardında füze sistemleri bulunuyor. Bunların modernizasyonla ne ilgisi var? Meclis'in onayı olmadan Türkiye'ye yabancı güçlerin girişine izin verilmesi, Anayasa'nın 92. maddesiyle TBMM'ye tanınmış anayasal hakka karşı bir tecavüzdür" diyor.

Bu ve benzer haberlerle sadece Cumhuriyet'te değil, hemen bütün gazetelerde karşılaşmak mümkün.

Mesela, Radikal'in "Sıra Gaziantep'e geldi" başlıklı haberi. Haberin altbaşlığında şu satırları okuyoruz: "İskenderun Limanı'ndan Gaziantep Havaalanı'na ilk askeri yığınak yapıldı. İncirlik Üssü'nden de tam teçhizatlı asker dolu beş otobüs Gaziantep'e doru yola çıktı."

Bütün bu bilgi ve yorumlar, apaçık bir şekilde şu gerçeğe işaret ediyor: ABD'nin Irak savaşına hazırlık olarak İskenderun Limanı'na boşaltığı "lojistik" malzeme ve "mühimmat", "tezkere" filan beklemeden yerlerine paşa paşa ulaşmakta. Belki de bu gelişmeler, bazılarının "İşler ikinci bir tezkereye gerek duyulmadan halledilecek" şeklindeki yorumlarının ilk belirtileri...

Gelelim bu çok önemli ciddi konunun Hürriyet'in elinde ne hale geldiğine....

Hürriyet'in (10 Mart) manşeti de bu konuya ayrılmış; ama belli ki "Meseleyi nasıl sulandırabilirim?" gayreti çerçevesinde...

Manşet aynen şöyle: "Silahla olmaz hemşerim". Gazete bu "eğlenceli" manşetini haberin devamında daha da eğlenceli bir hale sokmuş: "'Yassah' hemşerim"(!)

Oysa takdir edersiniz ki meselenin "şakaya gelir" bir yanı yok... Hürriyet'in anlattığı hikayeye göre, "İskenderun Limanı'nda silahla gezen ve limandan izinsiz çıkmak isteyen ABD'li askerlere" Türk binbaşı müdahale etmiş. Hatta sivil ABD'li askerler yere yatırılıp aranmış...

Hürriyet, sözünü ettiği "binbaşı"ya ABD'li askerlere şu açıklamayı da yaptırmış: "Bu bölgede silahla dolaşamazsınız. Modernizasyon mutakabatına aykırı."

Hepsi bu kadar.... Hürriyet'in televizyon izleyicilerinin önünden geçen tonlarca savaş malzemesi nakline ilişkin yaptığı haber ve yorum bundan ibaret... "Yassah hemşerim"(!)

Dikkat ediyorsanız, gazetenin bulduğu bu eğlenceli manşetlerden, prensip olarak kendisinin de dahil olması gereken dairenin aleyhine olarak hiç mi hiç hoş olmayan bir koku da yükselmekte... (K.B.)

Okur, 10 Mart tarihli beş gazeteyi önüne açsa...

Bir okur 10 Mart tarihli Sabah, Akşam, Habertürk, Hürriyet ve Vatan gazetelerini önüne alsa ve her birinden, içinde "Türk tankları" ile "Kuzey Irak"ın birlikte geçtiği haberi bulup okusa ne olur? Biz aktarıyoruz, kararı siz verin:

  • Sabah (manşet): "TÜRK DOSTU OLDU! 'Türk askeri gelirse savaşırız diyen Barzani, Kuzey Irak'a giren Türk tanklarına koruma verdi... İkinci Ordu'ya bağlı 20. Zırhlı Tugay'a ait araç ve tanklar dün sınırı geçerek Mesut Barzani'nin kontrolündeki bölgeye girdi. Tanklar, peşmergelerin güvenlik önlemi altında Bamaryan'a gitti..."

  • Habertürk (manşet): "ABD'YE İNAT GİRDİK... Türkiye, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Grossman'ın 'Tek başınıza giremezsiniz' sözleri üzerine K. Irak'a giriş yaptı..."

  • Akşam: "İŞTE AKŞAM FARKI... Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait tankların Kuzey Irak'a giriş yaptığını AKŞAM, iki gün önce okuyucularına duyurmuştu. Ulusal ve uluslararası ajanslar ile haber kanalları, AKŞAM'ın haberini ancak dün abonelerine servis yaptı."

  • Hürriyet: "BARZANİ İLE TALABANİ GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİRDİ... (...) Tam bir takım gibi hareket ettiklerini söyleyen Kürt liderlerden Barzani, dün bazı Türk tanklarının Habur'dan Kuzey Irak'a girdiğine ilişkin haberlerin doğru olmadığını söyledi."

  • Vatan: "TÜRK TANKLARI KUZEY IRAK'TA MI? Dün ajanslara düşen bir haber heyecanlı saatler yaşanmasına yol açtı. Şırnak'ın Silopi ilçesine konuşlanan Türk tanklarının Habur sınır kapısından konvoy halinde geçerek Kuzey Irak'a ilerledikleri öne sürüldü. Ancak haber kısa bir süre sonra yalanlandı. Gerek KDP Başkanı Barzani gerekse KYB lideri Talabani, bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkladı. (...) Haberi Türk Dışişleri de yalanladı." (A.G.)

    Haklısınız da, Cavcav'ın yanındakiler unutulmuş!

    Fotoğrafla Vatan'da karşılaştık; gerçekten çarpıcı bir fotoğraf. Gençlerbirliği'nin 25 yıllık başkanı İlhan Cavcav, takımının haftasonu Ankaragücü ile karşılaştığı maçta "kendisine küfreden Ankaragücü tribünlerine" karşı şu malûm el hareketini yapıyor... Vatan, birinci sayfada kullandığı bu fotoğrafın üzerine "Başkan böyle yaparsa..." notunu düşmüş. Gazete içerde daha geniş yer verdiği fotoğrafa bu kez de "Yakışmadı!" etiketini yapıştırmış. Yalan değil; gerçekten (hele de) bir "Başkan"a hiç yakışmayan bir jest... Ancak hepsi bu kadar değil. Söz konusu fotoğrafta başka tanıdık simalar da var... Bizim seçebildiklerimiz, Başkan'ın hemen sağında ve solunda oturan iki ünlü siyasetçi. Bunlardan birincisi eski Spordan Sorumlu Devlet Bakanı DSP'li Fikret Ünlü, diğeri ise eski Bayındırlık Bakanı MHP'li (yani neydi onun adı hatırlayamadık; görüyorsunuz değil mi ne çabuk unutuluyorlar!) "......" Ve tabii işin ilginç yanı, Başkan Cavcav o malûm el hareketini yaparken bu iki siyasetçinin de hallerinden çok memnun bir şekilde gülümsemeleri... Yani özetle Vatan, sadece Cavcav'a yönelik kullandığı "Yakışmadı!" etiketini "çoğul" bir şekle pekâla sokabilirmiş! (K.B.)

    Meseleye 'Fransız' kalmak

    "Bedri Baykam Fransız Le Monde gazetesinde... 'SİYASİ EYLEMCİ VE PROVOKATÖR...' Bedri Baykam hakkında Fransız Le Monde gazetesinde yayınlanan makalede, sanatçı 'kültürel ajitatör, siyasi eylemci, provokatör ve pornografi dahil tüm özgürlüklerin savunucusu' olarak nitelendirildi..."
    Milliyet, 10 Mart


  • 11 Mart 2003
    Salı
     
    YÖNETENLER: Kürşat Bumin
    Alper Görmüş


    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Röportaj | Karikatür
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED