|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Epeydir okumuyorum... Çaplarını, "yaklaşım tarzlarını", meseleyi nasıl didiklediklerini (manipüle ettiklerini) bildiğim için, özellikle uzak duruyorum. İlhan abi, örneğin, 30 yıldır aynı yazıyı yazıyor: Buharlı makinanın icadı, Fransız devrimi, Anadolu kalkışması, "karşıdevrim tehlikesi" vs... Selim'in (İleri) köşesine göz atıyorum bazen; çocukluğunu ve özel mutfağını anlatıyor o da. İyi de anlatıyor. (Yaşadığı muhitler) Kadıköyü, Bahariye Caddesi; (yediği tatlılar) kestane şekeri, keşkül, revani, kazandibi geçit resmi yapıyorlar... Spor sayfasına da şöyle bir göz atıyorum ama, sarmıyor. Fiyatı da çok yüksek üstelik. "Takım gazetesi" avantajını "satış garantisi" saydıkları için, 500 bin lira fiyat koymuşlar. Yazıyla, beşyüz... Geçen gün dayanamadım, çıkıp bir adet Cumhuriyet gazetesi satın aldım. Niye? Biliyorsunuz, iki cephede (Süper Lig ve UEFA Kupası) mücadele eden güzide kulübümüz Beşiktaşımız bu yıl 100. kuruluş yıldönümünü kutluyor... Cumhuriyet gazetesi de, yememiş içmemiş, kuruluş yıldönümü şerefine özel bir "Beşiktaş eki" yayınlamış. Güzel bir jest. Abdülkadir Yücelman, Kahraman Bapçum, Esra Peker, Halit Deringör, Erdoğan Tuncer "siyah-beyaz"ın öyküsünü ve "zaferlerle dolu" 100 yılı anlatıyorlar. Çok da güzel anlatıyorlar. Kaybetmeyi sevmeyen adam Baba Hakkı, dört adımda kaleye inen forvet Şükrü, Şükrü'nün İtalya ve Palermo günleri, "son baba" Recep, karakartal bayrağını Ağrı dağı zirvesine diken "gururlu taraftar" Nurten Gözoğlu, efsane başkan Süleyman Seba, MAF (Metin-Ali-Feyyaz) süreci ve Beşiktaş'la ilgili bilmediğiniz (bilmediğimiz) daha birçok ayrıntı... Anlayacağınız, normal bir ek. "Ek"in yayın sorumlusu Arif Kızılyalın'ın, Serdar Bilgili'yle yaptığı söyleşi de "normal" cümlelerle başlıyor aslında... Ama, ne oluyorsa, bundan sonra oluyor. Bilgili kaptırmış, güzel güzel, Beşiktaş'ı nasıl bu seviyeye getirdiklerini, borçları nasıl ödediklerini, iki cephede birden nasıl savaştıklarını, başkan olmanın zorluklarını, bu durumun özel yaşantısını nasıl etkilediğini anlatırken, birden Kızılyalın peydah oluyor. İlle biryerlere "mesaj" gönderecek, ille birilerine laf geçirecek. "Misyon gazetesi"nde çalışıyor ya.. Umduğu cevapları alamayınca, bu kez insanların hangi ideolojik kaygılarla Beşiktaşlı olduğunu soruyor. Bilgili yine oralı değil... Kızılyalın artık dayanamıyor ve bombasını patlatıyor: "Sayın Bilgili, bir süre önce Fenerbahçe ve Galatasaray tribünlerinde sıkça tekbir sesleri duyulurdu, ancak Beşiktaş'ta bu duruma pek rastlanmıyor. Ve kulübün her yanında, ne sevindiricidir ki, Atatürk portreleri, posterleri var. Kendinizi bir misyon yüklenmiş olarak mı hissediyorsunuz?" Ne desin Bilgili? Kızılyalın'ı mutlu edecek cevabı yapıştırıyor: "Beşiktaşlı Atatürkçü'dür, Beşiktaşlı laiktir, Beşiktaşlı dürüsttür, Beşiktaşlı vergisini öder..." Hayır, şaka değil... Aynen böyle... Gerçi, Bilgili, daha sonra, "Beşiktaş taraftarını herhangi bir siyasi görüşe bağlamayı yanlış buluyorum" diyerek, kendince durumu kurtarma cihetine gidiyor ama, ne söylese artık boş. Gerekli cevap alınmış, maksat hasıl olmuştur. Güzide kulübümüz Fenerbahçemiz ve bir başka güzide kulübümüz olan Galatasarayımız bu duruma ne der? Ben olsam dava açardım... Bilgili'ye değil, hayır. Cumhuriyet gazetesi yöneticilerine ve Arif Kızılyalın'a... "Ne sevindiricidir ki", TCK'da, "tefrika"yı cezalandıran maddeler de var; "beyan olunan cürümlerin irtikabında muhatap sarahaten zikredilmemiş olsa bile, onlara matufiyetinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler (emareler, belirtiler) varsa" eylem vuku bulmuş sayılıyor...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |