|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
3 Kasım seçimleri nihayet tamamlandı ve Tayyip Erdoğan'ın Meclis'e girmesiyle en önemli parça da yerine konuldu. Ak Parti Lideri, barbarca bir uyulamayla yasaklandığı Siirt'te, yani düştüğü yerde ayağa kalktı. Bir politikacıya kolay kolay nasip olmayacak neredeyse mitolojik bir dönüşle, Türkiye'nin kaderine hükmetmeye geliyor. Kimse Erdoğan'ın bunu hak etmediğini söyleyemeyeceğine göre, artık bu gelişin Türkiye'ye fayda sağlamasını dilemek lazımdır. O milletvekilliğini çok istiyordu, seçim sonuçları gösterdi ki millet de onun vekilliğini aynı heyecanla istiyor. Buluşma gerçekleşti, hayırlı olsun. Fırsat ve tuzak Sadece seçilmesindeki manidarlık değil, talih Erdoğan'a başbakanlığı öylesine kritik ve ilginç bir dönemde sundu ki; buradan tarihe geçecek büyük bir liderlik de çıkabilir, siyaset değirmeninde ufalanıp gitmek de. Yeni başbakanın siyasi kariyeri için, fırsat da tuzak da aynı ağırlıkta ve uzaklıktadır. Erdoğan'ın önündeki ajandaya bakınca da bu gerçek açıkça görülmektedir. Irak krizinden Kıbrıs'a, ülkenin dört bir yanını saran sefaletten bir dizi demokrasi ve insan hakları sorununa kadar her alanda olabilecek en büyük problemler yeni hükümeti beklemektedir. En başta da tezkere... Amerika'nın Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığına bağladığı tezkere umudu, hiç şüphesiz 59. hükümetin önündeki en büyük problemdir. Tezkerenin reddiyle hem Türkiye'de hem de dünyada oluşan pozitif hava hala etkisini sürdürürken yeniden bu yola girmenin siyasi riski büyük olacaktır. Belki de büyüyü baştan bozacaktır. Dahası, Erdoğan ilk günden selefi Abdullah Gül'e kıyaslanacak ve tezkere karşıtı kamuoyunun sempatisini kaybetmekle yüzyüze kalacaktır. Buna karşılık; eğer tezkere Meclis'ten geçecekse bunun için güvenoyuna paralel bir süreçten başka seçenek de bulunmamaktadır. Ak Parti grubu tezkere için ancak güvenoyu anlamına gelen bir oylamayla ikna edilebilir. Grubun eksi pozisyonunu değiştirmesi için önemli bir gelişme yaşanmamıştır. Hatta, tezkerenin reddinden bugüne geçen sürede "hayır"cı milletvekillerinin tepkisi azalmamış, artmıştır. Özellikle, Amerikan ordusuna bağlı asker ve araçların İskenderun Limanı'ndan Kuzeye doğru intikallerinin verdiği fotoğraf, sadece Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın değil, birçok milletvekilinin de tüylerini diken diken etmektedir. Kurtuluş umudu Erdoğan bu zor kararı verirken bir yandan da geniş kesimlerin zihnindeki en önemli soruyu cevaplamak, en büyük beklentiyi karşılamak zorundadır. Toplum, Gül başkanlığındaki hükümetin hatalarını ve sevaplarını gözardı etmeye hazırdır. Çünkü, "nasıl olsa herşeyi çözecek olan kişi" olarak Erdoğan görülmektedir. Bu da yeni başbakanın üzerindeki baskıları artırmaktadır. Kitlelerin gözündeki "büyük lider" formasyonu Erdoğan'ı hata yapma lüksünden mahrum bırakacacağı için tolerans da sözgelimi Gül'e oranla daha az olacaktır. Her alanda böyle olacaktır... Dün Lahey'de Denktaş'ın geleneksel direnişiyle kaçan çözüm fırsatını da, şu aralar unutulmuş gibi görünen AB perspektifini canlandırmak da Erdoğan'dan beklenecektir. IMF'ye rağmen, sosyal politikalarla dar gelirli kesimleri ayağa kaldırmak da beklenen mucizeler arasındadır. Bütün bu dosyalar şimdi, Erdoğan'ın masasının üzerindedir ve hiçbirinin çözüm için beklemeye tahammülü yoktur.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |