AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Gül, çiçek ve dikenler..

Çok konuşulup tartışılmasına rağmen ben de bugün Wolfowitz, Grossman ve Pearl'in açıklamaları ile ilgili bir değerlendirme yapmak istedim. Amerikalı ünlü üçlü (Yahudi lobisinin önemli üçlüsü) iki değerli meslektaşımız Cengiz Çandar ve M.Ali Birand'ı Washington'a 'çağırarak' kendilerine önemli açıklamalarda bulundular..

Yani kapalı kapılar arkasında ve diplomatik bir dille Türk hükümetine ve Genelkurmayı'na söylenmesi gereken şeyler Çandar, Birand ve medya aracılığıyla Türk kamuoyuna ve dolayısıyla tüm dünyaya söylendi ..

Yani deyim yerinde ise 'ibret olsun diye'..

Wolfowitz, Grossman ve Pearl'in söylediklerini burada tekrarlamak istemiyorum.. Ama bu üçlü'nün ne demek istediğini hatırlatmak istiyorum :

"Türkler (hükümet ve ordu ) büyük patron Amerika'nın istek ve emirlerini yerine getirmemekle suç işlemiştir..

Bu suçlarını itiraf edip özür dilesinler ve bir daha bu suçu işlemeyeceklerine dair tüm dünyanın önünde yemin etsinler ki herkes Amerikalılar'a kafa tutulamayacağını öğrensin'..

Oysa başta hükümet olmak üzere herkes biliyordu ki esas suçu Amerikalılar Türkiye'ye karşı işledi..

Hiç kimse Türkiye ve Türkler'i aşağılayan o karikatürleri unutmadı..

'IMF parayı verdi, biz Türkiye'yi satın adık' diyen Amerikalılar'ı herkes hatırlıyordur..

Dışişleri Bakanı Gül geçenlerde 'tezkere çıksaydı bile Amerikalılar Türk ordusunun Kuzey Irak'a girişine izin vermeyecekti' diyordu..

Ankara'da yapılan görüşmelerde Amerikalılar Türk tarafına nasıl davrandıklarını kendileri övünerek anlatıyorlar..

Savaştan yaklaşık olarak 3 hafta önce CNN-Türk'te katıldığım bir programda telefonla Grossman'a soru soruluyordu.. Ben de kendisine 'Irak sorununa bağlı olarak eğer tercih yapmak zorunda kalınırsa Türkiye'yi mi yoksa Iraklı Kürtleri mi tercih edersiniz' diye sormuştum..

Grossman yanıt vermekten kaçınarak Kürtler'in kendileri için önemli olduğunu söylemişti.. Ben de o programda Amerikalılar'ın Barzani ve Talabani ile anlaşma yaptıklarını ve Kürtler'in yalnız Kuzey'de değil tüm Irak'ta söz sahibi olmalarını sağlayacaklarını söylemiştim..

Bağdat'ın düşmesinden sonra Barzani ve Talabani'nin neler yaptıklarını ve Jay Garner'in ilk basın toplantısını Erbil'de yaparak Kerkük'ün bir Kürt şehri olduğunu nasıl söylediğini hep birlikte izledik, izliyoruz..

Gelelim üçlünün söylemlerine karşın tepkilere ..

Bu denli ağır ve neredeyse bir 'müstemleke mantığı' ile söylenen sözlere çok farklı tepkiler gösterildi..

Bu lafları başka biri söyleseydi emin olun kıyamet koparılırdı.. Ama konuşan Amerikalı ve hele Yahudi lobisinin şahinleri ise durum değişiyor ve akan kanlar damarlarda donuyor!!

Başbakan olarak Ortadoğu ülkelerine giden daha sonra Suriye ve İran ile ilişkileri geliştiren ve dolaysıyla üçlünün hedefi durumunda olan Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül ilk tepki olarak bakın ne dedi :

"Konuşmanın tamamını okudum.. Bunlar samimi, pragmatik, geleceğe yönelik prespektifler ortaya çıkan sözler.. Bu sözler Türkiye-Amerika ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik olumlu mesajlardır.. Bu sözler yapılacak çok şeyin olduğunu ve Türkiye'nin önemini vurguluyor''

Adalet Bakanı ve hükümet sözcüsü Sayın Cemil Çiçek'in söylemleri ise biraz daha farklıydı :

'Türkiye, ABD ile ilişkilerinde karşılıklılık ilkesine her zaman riyayet etmiş ve bunu ispatlamıştır .

Irak ile ilgili tezkerenin kabul edilmemesinde Wolfowitz'in daha önceki olumsuz açıklamalarının etkisi var.. Birinci Körfez krizinde Türkiye'ye verilen sözlerin yerine getirilmemesi bunda rol oynamıştır. Asıl ABD 'biz nerede hata yaptık' diye kendi kendine sormalıdır!!'

Medyada ise çok farklı yorumlar ve değerlendirmeler yapıldı. Ancak burada yalnız Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Sayın Ertuğrul Özkök'ün bir değerlendirmesine değinmek istiyorum..

Sayın Özkök Çarşamba günkü yazısının bir bölümünde bakın ne diyor :

''Şimdi biz Irak savaşında tezkereye neden hayır demiştik?

Bir kısmımız 'Irak halkına destek vermek' için dememiş miydi? Bir başka bölümümüz de 'Müslüman Müslüman'ı vurur mu' diye kampanya yapmamış mıydı?

Buyurun ABD Savunma Bakan Yardımcısı'nın ağzından dinleyin: 'Iraklılar Türkiye'nin orada olmasını' pek istemiyorlar..

Yani bizim yardım etmeye çalıştığımız, uğruna 6 milyar dolar nakit hibeyi 35 milyar dolar kredi imkanını elimizin tersiyle ittiğimiz 'Saddam'ın ülkesinin halkı bizimkilerden çok nefret ederlermiş..''

Sayın Özkök'ün aktardığı bu değerlendirme Wolfowitz'in uzun konuşmasının bir cümlesidir.. Ve cümle aynen şöyle :

"Kendi deneyimlerime dayanarak söylüyorum.. Eğer Iraklılar'la konuşursanız Türkiye de dahil bütün komşularına yönelik olarak her zaman olumlu bir yaklaşıma sahip değiller..''

Birand tekrar soruyor : Yani Türkler'i istemiyorlar mı ?

"Hayır bu çok sert bir ifade olur.. Ben biraz daha yumuşak sadece diplomatik olarak değil, biraz daha sakin ve yumşak bir biçimde durumu ifade etmeye çalışıyorum. Şunu hatırlıyorum.. l992 yılından başlayarak ve 1996'ye kadar insanlar şunu söylediler: 'Burada Türk barış kuvvetlerini Bosna'da olduğu gibi istemiyoruz.. Çünkü tarihte yaşanmış belli olaylar var''

Şimdi Sayın Özkök izin verirse kendisine bir tavsiyede bulunmak istiyorum..

Sayın Özkök gibi değerli bir meslektaşımız değerlendirmesini yaparak kendi kaynaklarını kullanabilirdi.. Yani şu anda Bağdat'ta bulunan meslektaşlarına örneğin Hasan Cemal'a Iraklılar'ın Türkler'i sevip sevmediklerini sorabilirdi..

Doğal olarak Wolfowitz Iraklılar'ı Türkler'e ve Türkler'i de Iraklılar'a düşman olarak gösterecektir..

Ama en önemlisi Wolfowitz'in konuşmasında sözünü ettiği Iraklılar Kuzey Irak'taki Kürtler'dir..

Sayın Özkök bunu Wolfowitz'den öğrenebilir..

Çünkü 1992-1996 döneminde sözü edilen barış gücü Barzani-Talabani arasındaki savaşı durdurmak için Kuzey Irak'a gönderilecekti ama bu güç ancak 1997 sonunda gönderildi..

Barzani ve Talabani ise Wolfowitz'in son açıklamalarından bir gün sonra Türkmenlerin de içinde bulunduğu bu barış gücünü artık istemediklerini söylediler!!


11 Mayıs 2003
Pazar
 
Dr. HÜSNÜ MAHALLİ


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED