|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Biliyorum, kalbimizin ortasında birileri aşk kadar kocaman bir çaresizliğin yanıbaşında eriyip tükenirken, dünyanın yüzüne bakacak bir yüzümüz bile kalmadı. Hep yanarak geçsek de yıkılmış gönüllerin, yakılmış medeniyetlerin "aşk haritaları" üzerinden, yine de hepimize yetecek kadar aşk ve düş vardır bu coğrafyada... Günün birinde içinizde her gün biraz daha derinleşen kocaman bir yalnızlığın ortasında bulursunuz kendinizi. Kollarınızı, başınızı korumaya çalışırsınız. Birden önemsizleşir dünya, siz de gereksizsinizdir, tüm yenilenler gibi... Güç bela edindiğiniz bir çift aşk sözcüğü de, bir duvardan ötekine çarpa çarpa kırılıvermiştir... Ama bu dünyada olmanın kaderine de karşı çıkamazsınız hiçbir zaman... Dünyanın başına bela olan, çocukları, karafilleri, medeniyetleri, kültürleri yerlebir eden küresel haydutların dünyasında, günün birinde bir şiirin kor ateşinde ansızın hayatla yeniden buluşursunuz.. /'Haykırsam sesimi duyan olur mu melekler katından'/ Sağırlık tutmuşken insanı candan/ Senden büyük Allah var amerika/ Bu dizeler sevgili dostum, usta şair Necat Çavuş'a ait. Zalimlerin bütün insani değerleri hiçe saydığı, tarihin bu önemli kırılma notlarında iyi ki şairler var. İşte şair dostum Necat Çavuş da, dünyaya büyük acılar yaşatan Amerikan imparatorluğunu derinden okuyan uzun bir "Amerika" şiiriyle tarihe önemli notlar düşüyor. Bilmem hiç yolunuz bir şaire düştü mü, Atlantik'in öte yakasından çocuklara hep "ölüm" getiren Naziler'in "piç kardeşi"ni gördükçe dizeler birden kurşun gibi ağırlaşır, eliniz ayağınız tutulur, birden kendinizi küresel bir "zehir çağı"nın ortasında asılı bulursunuz. Tıpkı Necat Çavuş'un dizelerinde olduğu gibi: "Bak nasıl bir canavar büyüyor kucakta/ Ve nasıl birikiyor geleceğin zehri avuçta/ Yaraya yara katma bu vücutta/ Nice ahlar dirilir sonra/ Newyork'ta Washington'da/ Bir kızılderili okunda ya da bir zenci aynasında/ Kimse favori değil evren maçında/ Ne galipler tutsak oldu mağluplara/" diyerek umuda yeni kapılar açarsınız içinizde... Bilmem, hiç bu dünyada olmanın sabrını bir "aşk bakışı"nda denediniz mi, mesela içinizden hiç İmam-ı Rabbani'nin ve Kerbela'nın güllerinin rüzgarı geçti mi? Bilmem şu kısacık ömrünüzde, insanoğlunun bu en yalnız çağında, hâlâ "gül alıp gül satanlar"ın çarşısında yüreğiniz birazcık olsun titredi mi?
/Selama selam katan selam beldesinde
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |