AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Terörün kökü

Amerikan dışişleri bakanı Colin Powell bir dizi temasta bulunmak üzere geldiği Ortadoğu'da, İsrail/ Filistin'e gidip iki tarafın liderleriyle görüştü. Amman'dayken, Ürdün'den sonra uğramayı planladığı Riyad'tan kötü bir haber ulaştı: Suudi Arabistan'ın başkentinde dört ayrı noktada patlayan bombalar, bazı kişilerin ölümüne, elliden fazla kişinin de yaralanmasına yol açtı. İntihar saldırılarının hedefi Amerika'ya ait binalar...

Takvimi sürekli '11 Eylül' yaprağını açık tutan bir ülke görünümünde ABD; gündeminin ilk maddesi, epeyden beri, 'terörle mücadele'... Terörü çıktığı noktada yok etmek amacıyla Afganistan ve Irak'a savaş açıldı. 'Terörle mücadele', ekonomi başta olmak üzere dahili sorunlarda iyice zorlanan ABD başkanı George W. Bush'un gelecek yıl yapılacak seçimde de en güçlü kartı...

Böyle bir arka-planda, terörün Suudi Arabistan'da boy vermesi dikkatle not edilmesi gereken bir gelişme. 'Terör' dendiğinde ilk akla gelen isim Üsame bin Laden bir Suudi Arabistan vatandaşıydı. El-Kaide örgütünde Suudlu sayısı fazla. 11 Eylül uğursuz eylemlerinde görev aldığı ilân edilen 19 gençten 15'i Suud vatandaşıydı. Patlamalara mâruz kalan Riyad, sadece Suud Ailesi'nin baba ocağı olduğu için değil, biraz da 'güvenlik kaygusu ile' Hicaz'daki Cidde'nin yerine başkent olarak tercih edilmişti.

Patlamalar duyulduğunda ilk tepki, "İslâm'ın kutsal topraklarında Amerikan askerlerinin konuşlanması yüzünden" gerekçesine sarılmak oldu. Geçmiş dönemlerde de, Suudi Arabistan'daki Amerikan üsleri terör eylemlerine muhatap olmuştu. Ancak bugün durum epey farklı: ABD, Irak'a açtığı savaş sırasındaki tavrını beğenmediği ve çevrede daha 'güvenli' üslere sahip hale geldiği için, Suudi Arabistan'daki askerî varlığını sona erdiriyor. Bu yüzden, ilk tepki, gerçeği yansıtmıyor.

Terör eylemlerine 'gerekçe' aramak bir yönüyle anlamsız, bir başka yönüyle de tehlikeli. Teröre soyunan kişilere çoğu kez gerekçe gerekmediği için anlamsız bir çaba bu; bulunacak gerekçeler terörü besleyeceği için ise tehlikeli... Doğru olan tavır gerekçe peşinde koşmadan terörün kökünü kazıyacak tedbirleri alabilmek. Bush yönetiminin 11 Eylül sonrası benimsediği mücadele yöntemleri, Ortadoğu merkezli terörün kökünü kazımaya yaramıyor, yarayacağa da benzemiyor...

Niyet bundan çok farklı olsa da, ABD'de karar alma mekanizması içinde yer alanların, terör ile İslâm arasında doğrudan bir bağlantı kurdukları ciddi bir algılama. Karanlık amaçları için terörü yöntem olarak seçenler, bu algılamanın sağladığı bulanık ortamda, emelleri için kullanabilecekleri 'gönüllüler' bulmakta zorlanmıyor. Teröre 'gönüllü' yazılanların kimliği, o ters algılamayı biraz daha kökleştirecek yanlışlıkların sürmesine yarıyor. Kendi kendini besleyen bir kısır döngü bu.

Ülkeye egemen hanedanın baba ocağı olarak gözü gibi koruduğu bir kentte terörün vurması, herkesi durumu bir kez daha gözden geçirmeye sevk etmesi gereken 'yeni' bir gelişme. Eylemlere karşı alınacak tedbirler, bugüne kadarki yanlış değerlendirmeleri yansıtacaksa, yeni terör eylemlerine ebelik edebilecek... Hiç değilse şimdi durup "Acaba başka bir yol bulunamaz mı?" diye düşünmenin zamanı.

ABD, Irak'ta işlerin planlandığı gibi gitmediğini fark ettiğinde, Gen. Jay Garner'i geriye çekip diplomat Paul Bremer'i öne sürdü. Bremer'in 'terörle mücadele' alanındaki deneyimi seçilme sebebine ipucu teşkil ediyor. Oysa, yanlışın farkına varıldığında, daha değişik özelliklere sahip biri Irak'a gönderilebilir veya daha doğrusu, halkın kendini yönetme iradesine sahip çıkıldığının işareti sayılacak 'yerli yönetim' arayışına girişilebilirdi. ABD, Afganistan'ı ve Irak'ı ateşe vermeden önce, savaşları gereksiz kılacak bir girişim olarak, 'Filistin Devleti' sorununu çözme yönünde ağırlık kullanabilirdi. Filistin sorununda adaletsizliğin, zulmün, soykırımının yanında saf tutan Washington'un, Afganistan ve Irak'a 'demokrasi' götürme iddiası havada kalıyor çünkü...

Colin Powell ziyaret ettiği ülkelerde bir tür 'iyi niyet elçisi' gibi davranıyor; ancak o yüzünü esas Washington'a karşı kullanmasında yarar var. Yoksa, dolaştığı coğrafyayı, yazarken hafakanlar basıyor, kana ve ateşe bulamaya devam edecektir.

Her türlüsünü şiddetle kınadığımız 'terör'ün kökünü dünyadaki adaletsizlikleri sona erdirme kararlılığı kazıyabilir.


14 Mayıs 2003
Çarşamba
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED