|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kronik Medya sayfasına göz atanlardansanız karşılaşmışsınızdır; Alper Görmüş, "Akkise olayları ve medyanın 'kırmızı' çizgileri" başlıklı peşpeşe yayımladığı iki yazıda 10 Ağustos 2001 tarihinde Konya'nın Akkise beldesinde olup bitenleri medyanın nasıl yansıttığını etraflıca özetledi. Görmüş'ün tespitlerini ve yorumunu tekrarlayacak değilim. Ama yine de, bu yararlı incelemenin önemli bir gazetemizin o günlerde yaptığı yayınına ilişkin önümüze getirdiği muhteşem bir örneği hatırlatmama izin verin: Akkise olaylarını ilk gün "Paniğe kapılarak kaçışan halk ve rastgele ateş açan jandarma" tasviriyle veren gazete ikinci gün fikir değiştirmiş: "Paniğe kapılarak kaçışan jandarmalar ve taş ve sopalarla onlara saldıran halk"(!) Siz "dönüşüm" yolunda kazanılan şu sürate bir bakın! 10 Ağustos 2001'de yaşanıp da tarihimize "Akkise olayları" adıyla geçen vak'a, nihayet geçen gün "tarihin tozlu raflarına" kaldırıldı. Akkise'de jandarma güçleri ile halk arasında meydana gelen olaylarla ilgili olarak yargılanan astsubay Ali Çalışkan, Adli Tıp'ın ölüm ve yaralanmaların 'nasıl olduğunu' tespit edememesi üzerine tahliye edildi. Astsubay Çalışkan, Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi'nde "adam öldürme ve adam öldürmeye teşebbüs' suçundan yargılanıyordu. Adli Tıp'tan gelen raporlar, olaylarda yaralanan Halil İbrahim Erkul ve Kemal Candan'ın yaralanma nedenlerinin tespit edilemediği, olaylarda ölen Hasan Gültekin'in vücudundaki yaralarda yapılan incelemede ise barut atığına rastlanmadığı belirtiliyordu. Akkise olaylarını zamanında birkaç yazıma konu ettiğimden iyi hatırlıyorum. Konya'da il genelinde başlatılan "huzur operasyonu" çerçevesinde jandarma Akkise'yi de ziyaret etmiş, askere gidecek gençlerin beldenin kahvehanesinde tertipledikleri eğlence toplantısında kimlik kontrolü yapılmış, üzerinde kimliği bulunmayan iki genç jandarma tarafından görütürülmek istendiğinde de olaylar çıkmıştı. O zaman da yazmıştım; köy irisi bir yerleşim yerinde "kimlik kontrolü" de nereden çıkmıştı! Akkiseliler Almanya'da yaşayan "göçmen işçiler"miydi ki, köy yerinde süt sağmaya girerken bile yanlarından "kimliklerini" eksik etmeyeceklerdi... Sanırsınız ki İstiklal Caddesi'nde "huzur operasyonu" düzeniyor... Arkasında bir ölü, iki ağır yaralı bırakan Akkise olayları "seçici" bir dille basına düştüğü zaman dikkatimizi Mazlumder'in beldeye gecikmeden yolladığı araştırma heyetinin açıkladığı rapora çevirmiştik. Doğrusu bu değil miydi, gazetelere inanacak halimiz yoktu ya! Mazlumder'in raporu çok açıktı; 120 asker adayı için tertiplenen gecede jandarma kimlik kontrolü yapmak istemiş, iki asker adayı "tarladan geldikleri için" kimlik gösterememiş, sözkonusu gençler ellirinde bulunan askerliğe çağrı pusulalarını gösterdiklerinde jandarmadan galiz küfürler yemiş, iki genç "götürülmek" istendiğinde de Akkiseliler itiraz etmişlerdi. Olaylar burada kalsa yine iyi; 100 jandarma eri ile beldeye gelen komutan belde halkını dipçikten geçirtmiş, olaylar sonunda Akkise meydanında yüzlerce boş kovan bulunmuştu... O zaman yayımladığım bir yazıda şöyle demişim: Akkiseliler "huzur operasyonu" için beldelerine gelen jandarmanın elinden kendilerini zor kurtarmışlar.... Evet, Akkise olayları zamanında kamuoyuna böyle yansımıştı... Aslına bakarsanız, olayların hemen ardından beldeye giden İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin hazırladığı raporda yer alan şu cümlelerden, "huzur" içinde yaşayan bu beldede olup bitenlerin sonunun nereye varacağı belli oluyordu zaten: "Olayın jandarmanın saldırıya uğrayan personelini kurtarmak için silah kullanmak zorunda kalmasından kaynaklandığı, ateş açılmasının kişileri yaralamak veya zayiat vermek amacıyla olmadığı, uyarı amaçlı, topluluğu dağıtmak ve kalabalıktan kurtarmak amacını taşıdığı anlaşılmıştır." Evet, gördüğünüz gibi, Adli Tıp'ın ve Ağır Ceza Mahkemesi'nin kanaatleri de bu yolda oluşmuş olacak ki, astsubay Ali Çalışkan tahliye edildi... Peki (yaralananları artık saymıyoruz!) ya olaylarda hayatını kaybeden Hasan Gültekin'in hayatını kaybetmiş olsa da hâlâ var olan hakları ne olacak? Hasan'ın anası babası, varsa karısı çocukları kimden davacı olacak? Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen geçen günkü duruşmada mahkeme başkanı Adli Tıp'tan gelen raporları okumuş. Düşünün; 10 Ağustos 2001 ve Mayıs 2003'ün bilmem hangi günü... Adli Tıp raporu da amma yavaş geliyormuş yani.... "Akkise olayları"nda suçsuz bulunan astsubayın tahliye edildiğini bazı gazeteler verdi bazıları ise görmedi. Yalnız, Radikal, durumu bakın ne güzel özetlemiş: "Akkiseliler 'kim vurduya' gitti". Olsun, ne önemi var, yeter ki Vatan Sağolsun! Yeter ki vatan sağolsun!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |