|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hukukta "eski hale iade" diye bilinen bir kavram var. Bu kavrama, haksız fiilden doğan bir zararın tazmini söz konusu olduğunda başvurulur. Zarara maruz kalan şey bir mamelek ise o mamelekin "eski haline iadesi" öngörülür. Ancak o mamelekin eski haline döndürülmesi misli bulunan eşya için söz konusudur. Zarar gören eşyanın misli yoksa, mesela bir tablonun, bir hatıra eşyanın, insan bedenine ait bir uzvun tahribi söz konusu ise, onun eski haline iadesi diye bir şey de düşünülemeyecektir. Vücut bütünlüğüne verilmiş zararların, insanların şeref ve haysiyetlerine, onların itibarlarına verilmiş zararların bütünüyle izalesi ve telâfisi söz konusu olamaz. Bu gibi durumlarda nakdî tazminatla durum telâfi edilmek istense bile, son tahlilde, bozulan, tahrip edilen şeyin (maddî veya manevî) eski haline iadesine imkân bulunamayacaktır. Yani o şeyi hiç olmamış gibi bir duruma getirmek imkân dışı kalacaktır. Bu tür tazminatlar, zarar gören kişi bakımından olsa olsa teselli yerine geçecektir. Mamelekin eski haline iadesi zararın tazmini bakımından ideal bir durumdur. Yani o şey eski haline döndürülebiliyorsa, yani zarar hiç ika edilmemiş gibi bir durum hasıl edilebiliyorsa mesele kalmaz. Ancak bu durum imkânsız ölçüde zordur. Hele ihlâl edilen durumlar insanın manevî alanına ilişkin bulunuyorsa, telâfisi hemen hemen imkânsızdır. İhlâlin telâfisi mutazarrır bakımından ancak teselli mesabesinde kalacaktır. Şimdi, maddî şeyler bakımından bu denli zor olan eski halin iadesi durumu, toplumsal olaylar söz konusu olduğunda büsbütün imkânsız hale düşmektedir. Yani vuku bulmuş bir toplumsal olayı vuku bulmamış hale getirmek düşünülebilir mi? İstanbul fethedilmemiş olsaydı veya 93 hezimeti olmasaydı veya Tanzimat ilân edilmemiş olsaydı veya Meşrutiyet yönetimleri veya Cumhuriyet ilân edilmemiş olsaydı demenin anlamı var mı? Yok. Bunları düşünmek veya böyle faraziyeler üstüne bir muhakeme kurmaya çalışmak abesle iştigal olur. Bu olaylar olmuştur. İmdi burada çetin bir soruyla karşılaşıyoruz. Bu toplumsal, siyasal olayları hiç vuku bulmamış sayamayacağımıza göre, hele de talihsiz diye farzedebileceğimiz bir olayla karşı karşıyaysak, onun telafisi mümkün olmadığına göre, hasıl olan zararı sineye çekmemiz mi gerekecek? Bu soruya evet demek ancak Grek fatalizmi için söz konusu olur. Şartlara müdahale edilebileceğini düşünenler için o şartlara müdahale etmenin yolu daima açık bulunmaktadır. Böyle bir teşebbüs olanı olmamış gibi farzederek olaya yaklaşmayı değil; bilakis esef verici olayın varlığını kabul ettikten sonra ondan hasıl olan mazarratın bertaraf edilmesini gerektirir. Böylece, eski hale dönmek muhal olsa da, yeni hali inşa etmek elimizdedir diyebilmekteyiz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |