|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Başbakan Sayın Erdoğan'ın geçen gün İTO, dün de İSO'da yaptığı konuşmayı "tv'den canlı" dinlerken, geçen günlerde, kurduğu AK Parti için; "AK Parti, Demokrat Parti'nin devamıdır" sözünü hatırladık. Öyle ya, AK Parti kendini, "Muhafazakâr Demokrat" olarak topluma lanse etmesiyle, dayandığı siyasal yapıyı da legalize etmiş oldu. Amma tepki de almadı değil... En büyük tepki de "Eski Demokratlar"dan geldi. Üçüncü Cumhurbaşkanı merhum Bayar'ın kızı Nilüfer Gürsoy, 70 aileyi temsilen (?), verdiği beyanatta, şu cümleler çok ilginç ve düşündürücü bir sonuç verdi: "...DP'nin, lâikliği bir şaibe gibi taşıyan bir siyasî kuruluş ile aynı kefeye konması asla kabul edilemez." Bu cümle bizi, yarım asır öncesine götürdü. Çünkü, CHP de aynı mantıkla DP'ye saldırıyor, hedef olarak da merhum Adnan Menderes'i seçiyordu. Bayar da Türkiye'yi "Küçük Amerika" yapma girişimlerinde, ABD'deki "Cumhuriyetçiler"i tutuyordu, demek ki... Aslında, DP'nin misyonu, tamamen "Demokratlıktan" geçtiği için, on yıllık dönem (l950-l960) sonunda "siyaseten linç" edilen Menderes ve partisi, onun "Menderes dönemi"i gibi bir demokratikleşme öncüsü olarak anılmasına vesile olmuştur. Çünkü, gerçek Demokratlar, köylü ve çiftçiyi kucaklamış, milletin efendisinin "köylü" olduğunu; yol, çeşme, fabrika, köprü kurup ve çarığı çakartıp, ayakkabı ile, halkın içine girip, kendini isbatlamıştır. CHP'nin, "Altı Ok"u diktiği camileri, parti merkezi yaptığı mescidleri, Halkevi yaptığı tekkeleri ve spor kulübüne dönüştürdüğü medreseleri açtırıp halkın hizmetine sokan bir DP'nin elbette misyonunu birileri üstlenmiş olacaktı. Bunun da, istismar yollu değil de, gerçekten merhum Menderes'in açtığı yolda, kırk yıldır düşe kalka gidenlerin ülkeyi ne hale getirdikleri ortada iken, l954 Seçimleri'nde ikinci seçim zaferini CHP karşısında alan DP ve Menderes'in siyasal ve sosyal "misyonu"na gereken değeri verecek olan da, aynı yılda doğan bir Recep Tayyib Erdoğan olabilirdi. (Hem de merhumun oğlu Aydın Menderes'in geçen yıllarda, bir gazetedeki beyanatında, İmam-Hatip kökenli bir Erdoğan'ın "Başbakan" olamayacağı beyanatı ortada iken...) Böyle olduğu için de, 59. Hükümet'in Başbakanı Sayın Erdoğan, "Biz, DP'nin devamıyız" diyerek, ülkeye hizmette, siyasal misyonunun devamında bir kopukluk ve sekteye uğrama gibi bir bunalım ve şaşkınlık olmayacağını ifade etmiş ve tutturacakları çizginin de böylece yön ve hedefini belirlemişlerdir. Nitekim, Sayın Başbakan'ın Sanayi ve Ticaret Odaları'ndaki konuşması ve sergilediği tavır, Türkiye'nin elli yıllık hasretinin yeni bir nesille, yeni bir rotaya girdiğini gösteriyordu. Bu da "Demokratlık"tan başka bir şey olmasa gerektir. Böyle bir sosyal ve siyasal gidişte ve ülkenin huzur ve kardeşlik duyguları ile ve giderek barış sağlanırken, asker-politikacı tartışmasını tekrar gündeme getirerek, yeni sosyal kaoslar üretmeye kimsenin hakı yoktur. Eline kalem-kağıt verilip de "ev ödevi" hazırlamaktan aciz olanların, memleketin geçmişinde, başyazarlık yapanların ne tür bela ve düşmanlık tohumları ektiklerini okuyup, ondan sonra ahkam kesmeye gerek duyup duymadıklarına karar vermelidirler. Yirmi milyonluk Türkiye'ye Başbakanlık yapan merhum Menderes'ten sonra, şimdi 70 milyon nüfuslu Türkiye'ye "Başbakanlık" yapan Sayın Erdoğan'ı dinlerken, gözümün önünden, l957 Seçimleri sırasında, merhum babamın omuzunda, Trabzon Belediyesi Balkonunda dinlediğim, merhum Menderes'in o cana yakın, müşfik ve sevecen yüzü geldi geçti...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |