AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kambursuz bir devlet hayali

Türkiye'deki tüm kesimler, bugünün en ciddi ekonomik probleminin temelinde kamunun borç batağının yattığı konusunda nihayet karar birliğine varmış noktada. Borç ve faiz sarmalından nemalananlar bile, kamuoyu baskısından çekindiklerinden olsa gerek, artık kamu borçlarını savunamaz hale gelmiştir. Bu, sevinilecek bir gelişme.

Şüphesiz ki, herkes farklı bir noktada duruyor. Haliyle, sorunun çözümüne getirilen öneriler de meseleyi değişik noktalarından yakalıyor. Alternatif çözümler arasından herkes kendine uyanı tercih ediyor, onu savunuyor. Yine de, kamunun bir hizmet sağlayıcı, denetleyici olarak hakiki işlevini yapmasını engelleyen borç kamburuna karşı net bir tavır alındığını artık görebiliyoruz. Bu, çözüme doğru gidecek en zor aşamanın halledilmiş olduğunu göstermesi açısından önemli.

Bu sebeple, sadece borç krizini nasıl atlatacağımızı değil, ülkeyi bu vahim noktaya getiren süreçleri yargılamamız gerek. Başta kamu olmak üzere ekonomiyi daha sağlıklı bir yapıya kavuşturmak için nelerin yapılması gerektiğini tartışmalıyız. Dünkü yazımızı bu yönde bir adım atarak bitirmiştik. Finans piyasalarından kamunun yükü kalktıktan sonra, ortaya çıkacak olan atıl fon arzının tüketimden ziyade yatırıma yönelmesi gerektiğini belirtmiş, bunu gerçekleştirmek için kapsamlı bir devlet vizyonuna sahip olunması ihtiyacının olduğuna değinmiştik. Şimdi bu vizyonun ana hatlarının altını çizmenin zamanı.

Yatırım demek, geleceği okuyabilmek, global rekabet karşısında verimli kalabilmek, destek olmasa da kösteksiz olması gereken bir ortamı tesis edebilmek demektir. Gelecek, artı değerin ve gerçek kazancın bundan böyle sanayide değil, hizmet ve bilgi üretiminde olduğuna işaret ediyor. Sanayi çağının şirketleri daha çok üretim üzerine şekillenmişti. Bilgi çağının şirketleri ise daha kaliteli üretim ve hizmet anlayışına odaklanacak. Bilişim sektörü, tüm ekonominin lokomotifi olacak. Buralarda teknolojiyi sürükleyen ve standartlar koyanlar kazanacak. Bugün henüz bu treni kaçırmış sayılmayız. Bilişim devriminin gelişmekte olan ülkelere sunduğu tarihi fırsatlardan biridir bu. Bugünün fakir Hindistan'ını yarın ABD'nin önüne koyabilecek tarihi bir fırsat. Burada asıl sorumluluk özel sektörün.

Bununla birlikte, kamu da bu yeni çağın ihtiyaç ve şartlarına uygun bir tarzda yeni bir yapılanmaya girebilmeli. Yapılması gerekenlerin başında, basit ve gerçekçi bir vergi sisteminin tesisi yatıyor. Genel vergiler mümkün olduğunca dolaysız olmalı ve böylece mübadele maliyetlerini asgari düzeyde etkilemelidir. Bunun dışında kamu hizmetleri olabildiğince yerel düzeyde sağlanmalı, bu hizmetlerin karşılığı da yerel düzlemlerde tahsil edilmelidir. Sözgelimi, finans sisteminin etkin bir şekilde işleyişini temin edecek olan kamu denetiminin maliyeti, finans sisteminin bu hizmet karşılığında ayıracağı bir fondan karşılanmalıdır. Bu sayede devletin varlığı, tabii piyasa işleyişine fazlaca müdahale etmemiş olacak ve mülkiyet haklarını temin edici olacaktır.

Kamunun üzerine düşen temel bir görev de, hukuk sisteminin yeniden yapılandırılmasıdır. Global değişim, mülkiyet haklarından ticaret hukukuna kadar pek çok köhne düzenlemeyi anlamsız kılmaktadır. Yargı reformu kapsamlı olmalı ve adaletin temini hızlandırılmalıdır. Adalet, para gibidir. Piyasalara güvenilir bir mübadele aracı veremezseniz, piyasalar vadeli çekler gibi kayıtdışı para yaratır. Adaleti temin edemezseniz, insanlar adaleti başka yerlerde aramaya başlar. Bu bazen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olur, bazen de mafya.

Devlet standart koyucu olmamalı. Standartlar, normlar, kanunlar ilgili kesimlerin kanaatlerini beyan edebileceği ve şekillendirebileceği mütehassıs kurumlarca oluşturulmalı, devlet bunların bağlayıcılığını temin edici olmalıdır. Uluslararası platformlarda oluşturulan standartlara Türkiye ilgisiz kalmamalı, bu süreçlere hem devlet düzeyinde, hem de ilgili özel girişimler düzeyinde aktif katılım sağlamalıdır. Global bir dünyada, yerel standart ve kanunların anlamı kalmayacak. Eğer başkalarının tesis ettiği normların bizlere uygulanmasını istemiyorsak, bu normların oluşum sürecinde söyleyecek sözümüz olmalı.

Bugüne kadar özel sektörün belli bir kısmı hep devletten beslendi. Teşvikler, kamu ihaleleri, tekeller, ayrıcalıklar ve faiz politikaları, devletin bu kesimlere kaynak aktarma çabalarının göstergeleri. Rekabet ortamından uzak kazanılan bu kolay kazanç, bu işletmelerin hepsini hantal ve verimsiz kıldı. 21. yüzyılda kamu kavramı değişecek şüphesiz. Ancak önce özel sektörün bu güzide kalıntılarının değişmesi gerekecek.


30 Nisan 2003
Çarşamba
 
MELİKŞAH UTKU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED