T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Savaş bulutları ve umut kıvılcımları

İnsani bir reflekstir, her yeni yıla umutlu girmeyi isteriz. Girdiğimiz yılın, geride bıraktığımız yıldan daha olumlu, daha verimli ve huzur verici geçmesi dileğimizdir.

Çevrenize baktığınızda, 2002 yılının iyi geçmediğini söyleyenlerin sayısının hayli fazla olduğunu göreceksiniz.

O nedenle gözler ister istemez 2003'e çevriliyor.

2003 yılı, acaba geride bıraktığımız yıldan daha iyi olabilecek mi?

Yılbaşı gecesi dünya televizyonlarını izlediyseniz, bu sorunun cevabına gönül rahatlığı ile 'evet' cevabı veremezsiniz.

Televizyon ekranlarında yılbaşı eğlencelerinden çok, savaş hazırlıkları, terör eylemleri ya da dünyadaki çatışmalarla ilgili haberler, görüntüler vardı.

İnsanlar yaklaşan savaştan tedirginler. Savaşın kendi hayatlarını nasıl etkileyebileceğinin hesaplarını yapıyorlar.

Söz gelimi, Londra'nın merkezindeki ünlü Trafalgar Meydanı'nda her yıl geleneksel olarak yapılan ve yüzbinlerce kişinin katıldığı yılbaşı kutlamalarının yasaklanması kimin aklına gelebilirdi?

Ama yasaklandı işte. Özgürlükler ülkesi İngiltere'de, demokrat, insan hakları savunucusu ve sosyalist belediye başkanı Ken Livingstone özgürlüğün ve hoşgörünün simgelerinden biri olan meydanı, yılbaşı eğlencelerine kapadı.

Gerekçe, olası terör eylemleri idi...

Ken Livingstone'un kuşkusuz bu kararı kendi başına vermediği, bazı güvenlik birimlerinden aldığı uyarılar çerçevesinde hareket ettiği söylenebilir.

Netice olarak insanlar yeni yıla girerken eğlendiler yine eğlenmesine ama kafalarının arka planında bazı soru işaretlerini ve bazı belirsizlikleri de taşıyarak.

Yeni yılın ilk günü, bazı TV kanallarında yapılan interaktif kamuoyu yoklamalarında, 2003'e ilişkin beklentilerle ilgili sorulan, "Umut mu? Korku mu?" sorusuna verilen cevaplar bu gözlemi doğrular gibiydi.

TV izleyicilerinin yaklaşık yüzde 52'si, 2003 için olumlu bir beklenti içinde değiller. Korkuyorlar açıkçası...

Yüzde 48'i ise biraz da yeni yılın ilk günü dolayısıyla olsa gerek, 'umutlu' olduklarını ifade ettiler.

Türkiye'de böyle bir anket yapılsa sanırım bu oran çok farklı olurdu.

Çünkü savaş karşıtlarının bulduğu o güzel sloganı tekrarlarsak:

"Onlara ırak, bize yakın" bir durum söz konusu...

Türkiye'de, savaş rantından medet uman bir avuç çıkarcının ve kafası devlet gibi çalışan savaş yanlısı yazar-çizerin dışında savaşı destekleyecek pek kimse yok.

'Tarihi fırsatlar, konjonktürel kavşaklar' gibisinden hamasi gerekçelerle, güçlüden -bu güçlünün haklı olması gerekmiyor- yana çıkıp, hükümete savaş aklı verenleri neyse ki kimse ciddiye almıyor.

İçinde yaşadığı ülkenin devleti ve o hatta ülke halkı bu savaştan ne kadar yararlanacak olursa olsun "ben insanım" diyen, aklı başında hiç kimse, gerekçesi ne olursa olsun, savaşı destekleyemez.

Üstelik böylesine haksız bir savaşta güçlüden yana olmanın getireceği zülden (alçalma, küçülme), hiç kimse kolay kolay yakasını kurtaramaz.

Ben şahsen böyle bir zülü çocuklarıma bırakmak istemezdim.

İngiltere'de bile, savaş onlara hayli 'ırak' olduğu halde 2003 yılına ilişkin beklentilerle ilgili yüzdeler şimdilik böyle. Savaş hazırlıklarının ilerlemesi ve medyanın savaş haberlerinin dozunu artırması ile bu oranın hızla yükselmesi bekleniyor.

Zaten doğrudan 'savaş' sorusunun sorulduğu anketlerde, savaşa 'hayır' diyenlerin oranı neredeyse yüzde 80'lere ulaşmış bulunuyor.

İnsanlar savaşa karşı, hükümetler ve devletler savaş istiyor.

2002, umutlarla, umutsuzluklarla dolu dalgalı bir yıldı.

Yılın sonlarına doğru hiç olmazsa, Türkiye'ye faturası hayli ağır olan Ecevit hükümetinden, 28 Şubat'ın başımıza sardırdığı o beladan kurtulduk

AB üyeliği için müzakere tarihi meselesi, Kıbrıs anlaşması derken de bayağı umutlandık.

Hatta seçim sonuçlarına bakıp, "yeni bir dönem başlıyor" bile diyebildik.

Karanlık güçler bu olumlu beklentilere cevap vermekte gecikmedi. İçimizi yeniden karabasanlar bastı.

Bize yıllardır gördüğümüz o eski ama, hain filmi yeniden göstermeya çalışıyorlar.

2002'nin son haftalarında savaş ihtimali iyice yaklaştı. Karabulutlar ufukta görüldü.

2003'e girerken savaş beklentisinin getirdiği belirsizlik ve korku insanların içine daha bir yerleşmeye başladı.

Buna rağmen umut kıvılcımları da yok değil.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, "Savaşı gerektirecek bir durum yok" açıklaması, doğru olmasa bile içimize su serpti. Keşke öyle olsa...

Mesela Abdullah Gül'ün bir sözü beni çok umutlandırdı.

"Ordu mevcudunu indirmek"ten söz ediyordu Başbakan...

Böyle bir şeyin hemen olmasını tabii ki beklemiyoruz.

Telaffuz edilmesi bile çok önemli...

Refah ve huzur, ancak savaşın, orduların ve silahların azaldığı bir dünyada gerçekleşebilir. (Hatta ütopik olmayı göze alarak söyleyelim; Ortadan kalktığı bir dünyada...)

Savaş bulutları ufukta görülüyor.

Ama barış için umudumuz hâlâ var...


2 Ocak 2003
Perşembe
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED