|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Elbette işi, habaset ehli gibi, "köşk ve villa" muhabbetine dökecek değilim... "Ahmet Bey" türünden sapıklıklara başvuracak hiç değilim. Bunu zül addederim. Üstelik, "RTÜK Yasası onaylanmazsa, bazı gazetelerde Ahmet Necdet Sezer'in hangi kooperatiflere üye olduğunu, kaç evi bulunduğunu, evlerinden hangi rayiçle kira topladığını okuyacaksınız" tespiti bu satırların yazarına aittir ve bunları okuduk... Bilakis, severim zatıdevletlilerini. Hele, "Hukuk devleti, hangi dilden, hangi renkten, hangi görüşten olurlarsa olsunlar, insanların (vatandaşların) yaşama/varolma haklarının 'hukukun üstünlüğü' esasına göre düzenlendiği/güvenceye alındığı vasatın adıdır; insanların farklı düşünceleri seslendiriyor olmaları bu nedenle bir zarurettir" mealindeki sözlerini pek bir önemserim... Laiklik konusundaki, kimilerine göre "katı ve profan" tutumu onu sevmeme engel değil. Bir kere, düzgün bir insan. İyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir yurttaş... Daha ne? Ama, onu hiçbir zaman, mahut "denge" arayışını torpilleyecek, siyasetin önünü açacak, halka yeniden özgüvenini kazandıracak bir isim olarak görmedim. Çünkü bu işlerin adamı değil. Fazla kuralcı. Tabii bir "siyaset adamı"ndan beklenen genişliğe (esnekliğe) sahip olması gerekmiyor, ama hiç değilse bazı konularda takdir hakkını kullanmalı, kullanmaktan imtina etmemeli. Çünkü o artık bir "yargıç" değil... Bir Cumhurbaşkanı... İmza yetkisi bulunan konularda, "yargıç kuralcılığı ve refleksleriyle" değil, "devlet adamı sorumluluğuyla" hareket etmek, dolayısıyla "siyasetin işleyişi"ne katkıda bulunmak zorunda... Çünkü o "yolsuzluk ve hırsızlıkları soruşturuyormuş gibi yapıp üzerini örten, siyasetçi kimliğini yozlaştıran, parlamenterleri kamuoyu önünde 'kapıkulu' görüntüsüne sokan, geleceğe yönelik projeler üretmeyen, ülkeye zaman ve kaynak kaybettiren eşhasa BU FİİLİ DURUMUN ARTIK SÜREMEYECEĞİNİ" söylemiş ilk ve tek Cumhurbaşkanı'dır...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |