T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Havuç'un hüzzam halleri

Ucuz cinliklerle kotarılmış iç bayıltan tefrikanın üçüncü bölümüydü önceki akşam ATV'de sergilenen "Havuç, Deniz Akkaya ile yılbaşı eğlencesi sunuculuğunda" başlıklı gösteri... "Babasının oğlu şımarık çocuk Havuç Çocuklar Duymasın'da" ve "Havuç şimdi de cep telefonu reklamlarında"dan sonra, "tutmuş bir figürü suyu çıkana kadar kullanma" mütehassısı programcıların son gösterisiydi yani bu.

Gayet de başarılıydı küçük insan, "aman canım çocuk işte"lerle geçiştirilemeyecek kadar profesyonel, onun yerinde olabilecek "yetişkin bir erkek sunucunun" kotaramayacağı kadar, "yılbaşı eğlencesine has, dozunda afacanlık"larla.

Bir çocuğa endekslendiğinde hiç de edepli olmayan ruh okşamalı hallerle, partneri olan mankene, light müstehcenlik-abartı afacanlık sarkacında gidip gelen "asılmalar" ve muhatabı tarafından da "şirin şey sen de!"lerle karşılanmak suretiyle hoş görülen devasa bir eğlence söylemi. Havuç, yeteri kadar "gerçek insan" olmadığı için, yeteri kadar da zararlı olamaz çünkü...

Haydi oyna soytarı

Sahi, aynaya baktığında ne görüyordur acaba Furkan? Bir çocuk değil muhakkak. Çünkü o artık para kazanan, hayatını biriktirmeyi öğrenmiş bir mini yetişkin. Elmasını bitmesin diye yavaş yavaş yiyen akranlarından biri gibi değil... İstediği olmadı diye, oturup zırıl zırıl ağlayan hiç değil. İstiyor ve alıyor, tıpkı amcaları, ablaları gibi.

"Haydi oyna küçük soytarı" diye ortalık yere fırlatılmış ve ezber yaptığı rolünün hakkını verme konusunda göz kamaştırıcı bir performans sergilemekte gecikmemiş küçük bir insan o. Evcilleşmiş, huysuzlukları sıyırıvermiş ve iyice "huy"lanmış. Öyle ki, nedensiz neşesi komikleştiriyor onu... Büyüklerin acılı şarkılarına eşlik ederken, bedenine sığıştırıverdiği dans devinimleri, kıvranışlar, eğilip bükülmelerle "maymun" rolünün hakkını veriyor.

Ve şımarıyor gitgide, kırmızı başını sallayıp, üzerine iki beden büyük gelen havalı hareketlerle hopluyor, pahalı gözlüklerinin ardından sahiplerine bakıyor, "acaba eğlendirebiliyor muyum" diye...

Fakat...

Boy farkıyla...

Bir insana "ne kadar önemli bir şahsiyet" olduğu belletildi mi, o insanda çoğunlukla insanlıktan eser kalmaz. Çocuklar için de durum aynıdır, biraz daha minyatürü belki ama, aynı. Oyuna sadece ve sadece "adam yokluğundan alınmış" olduğuna aklı ermeyecek kadar tecrübesiz olan inanır yani bu yalana ve meymenetsiz büyüklük taklitleri çorap söküğü gibi gelmeye başlar artık. Yurttan Sesler Korosu'nun bir örnek üyeleri gibi duran "süppeeer" sunucular içinden "boy farkıyla" kazandığını anlayamaz artık küçük insan, önemli görür kendini...

Ta ki, büyüklerin kırbacı onu sahnenin köşesine fırlatana dek...

Bu işler böyledir yani... Elinde kalan da sadece eskimiş, küçük bir fiyaka.

Şöyle sormalı; insanlar kendi minyatürlerinin "zamanından çok önceki büyüklükleri"ni neden eğlenceli bulurlar acaba? Nasıl bir tad alınır bu sakil görüntüden? Ya ebeveynler, içine düştüğü bu gürültü patırdıdan rahatsız olmazlar mı çocukları adına, tam da uyku saatinde?

Gürültü patırdı dedik ama, sanki hüzzam bir şeyler de var bu görüntüde insanlık adına. Sadece insanlık adına ama...


2 Ocak 2003
Perşembe
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED