|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Önce şu küçük bilgilere ihtiyacımız var: Taranto: İtalya'nın güneyinde bir kent. Tarantula: Taranto kenti yöresinde yaşayan bir örümcek türü. Tarantizm: Tarantula örümceğinin ısırmasıyla hasıl olan (olduğu sanılan ve ölümcül olduğuna inanılan) hastalık. Tarantella: Tarantizm hastalığını iyileştirdiğine inanılan bir dans.
Rivayet edilir ki, Taranto kenti sakinleri 17. yüzyıla gelinceye kadar esrarengiz bir hastalığa duçar oluyorlardı. Bu hastalığın devası ise, kent halkının, kent alanlarında, hep birlikte, günlerce süren bir dansı icra etmelerinde aranıyordu. Taranto kenti sakinleri, yıl boyunca işlerinde güçlerinde vakitlerini geçirirlerken, Temmuz ve Ağustos aylarında, kente garip bir sükûnetin, hastalıklı bir sessizliğin çöktüğü görülürdü. Yılın o aylarına gelinceye kadar neşeli, işine bağlı olan insanlar, bu aylarda beklenmedik bir içine kapanma hali yaşarlar, nerdeyse dünyadan ellerini eteklerini çekerlerdi. Bu hastalıklı sükûnetle birlikte kaygılı bir bekleyiş başlardı. İşte böyle günlerin birinde, herkes kendi uzlet köşesinde kaygılı, meçhul bir bekleyişin batağına gömülmüşken, bir kadının çığlıklar içinde kendini yırtarcasına kasabanın meydanına koştuğu görülürdü. Bu çığlıklarla, kasabanın günlerce, kimi zaman haftalarca süren sessizliği, garip bir yırtılışla bozulurdu. Kasabanın sessizliğini bozmuş olan kadın, kasaba meydanına ulaştığında da çığlıklarını devam ettirir, bir yandan da bütün vücudu kasılmalarla titrer bir durumdayken kıvrak, ritimli hareketlerini başlatmış olurdu. Bu sırada, baldırında sarı renkli bir şişkinliğin peydahlanmış olduğu görülürdü. Derken, yarı çıplak bir erkeğin, aynı şekilde çığlıklar ata ata kasaba meydanına doğru koştuğu görülürdü. Bunu bir başka erkek, onu bir başka kadın izler; derken, kasabanın bütün insanları bir süre sonra bağıra çağıra, sıçraya oynaya, deyim yerindeyse bir cinnet haliyle kasaba meydanını doldururdu. İşte bu sırada, nereden çıktığı pek de belli olmayan kasabanın çalgıcıları da kasaba meydanına gelmiş olurlar; onların çaldığı müzik eşliğinde bütün kasabalılar çığlıklar içinde, her türlü kayıttan azade olarak günlerce (evet, günlerce, bazen onbeş gün boyunca) süren danslarına başlamış olurlardı. Araştırmacılara göre, Taranto kasabası sakinlerinin bu garip davranışlarının kökeni, Greklerin şarap mabudu Diyonisos için yaptıkları putperest ayinine dayanmaktadır. Hıristiyanlık, Taranto kentinde asırlarca sürmüş ve kök salmış bu ayini yasaklayınca, kasaba sakinleri, bu putperest ayininin yerini Tarantella dansıyla doldurmuşlardır. Taranto yöresinde bol miktarda bulunan Tarantula örümceğinin sokmasının "tarantizm" hastalığına sebep olduğu bahanesiyle ve örümceğin zehirinin Temmuz ve Ağustosun sıcak güneşinde hareket etmek suretiyle ifraz edilecek terle dışarı atılıp onun zararından korunabileceği gerekçesiyle, iş bu Tarantella dansı icat edilmiştir. Başka bir söyleyişle, mevcut olmayan bir hastalık, alâkasız bir tedavi yöntemiyle iyileştirilmeye çalışılmıştır. Böylece tedavi yöntemi diye ortaya atılan bozuk davranış (tarantella dansı), kitle nevrozu haline dönüşmüş ve kendisi başlı başına bir hastalık haline gelmiştir. Diyonisos için yapılan şehevi putperest ayinleri, Hıristiyanlıktan sonra bir örümcek ısırığı bahane edilerek ve kitlesel nevroza dönüştürülerek sürdürülmüştür. Nevroz, bilindiği gibi, herhangi bir anatomik sebebe bağlı olmaksızın ortaya çıkan ve çeşitli biçimlerde tezahür eden davranış bozukluğudur. Bakarsınız, bazen bazı öğretim üyeleri ellerinde çelenkler, sokaklarda yürüyerek and içmeye başlar. Bazen aynı davranışı avukatlar veya başka meslek grubundan kişiler tekrarlar. Bazen öğrenciler, toplumsal bir paranoyaya yakalanmışçasına sokaklara dökülür, slogan atmaya başlar. Bazen bazı siyasî partilerin üyeleri tek başlarına veya gruplar halinde aynı sloganları atarak sokakları arşınlarlar, ellerinde pankartlar dolaştırırlar veya medyaya demeçler verirler. Bütün bunların arkasından toplandıkları konuyla ilgisi anlaşılmayan vuzuhsuz demeçler verebilirler veya bildiri yayınlayabilirler. Bütün bu davranışların arkasında, bu insanların, mevcut bir durumun tıkanmışlığını gördükleri ve bir çare aradıkları teşhis edilebilir. Ne var ki, yakınmanın sebebini onun kendi bünyesinde aramak yerine, ilgisiz yerlere müracaat etmeleri ve mevcut durumu koruma adına yanlış ve başarısız koruma mekanizmaları icat etmeye kalkışmaları, değindiğimiz nevrotik hareketlerin (davranış bozukluklarının) ortaya çıkmasını sonuçlamaktadır. Ve işte asıl, başka her şeyden önce, bu davranış bozukluğunun toplum önüne çıkartılması ve tedavi edilmesi gereği üzerinde durulmalıdır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |