|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Son yıllarda hemen her sezon başlangıcında lig semalarında bir yıldız gibi parlayan Gençlerbirliği, umumiyetle bu parlaklığını sürdürememiş, ikinci yarıda sönükleşerek gündemden düşüvermiştir. Bu sebepten olsa gerek şu darbımeseli futbol dünyasına hediye etmiştir: "Gençlerbirliği böyledir, ikinci yarı yatar adamlarını satar." Kulübün artık bir efsane olan şunca yıllık başkanı İlhan Cavcav bu alım-satım işinin piri sayılıyor. Başta Afrika ülkeleri olmak üzere dünyanın dört bir yanından futbolcu devşirerek bunları yetiştiren, şöhret haline getirdikten sonra yüksek fiyatlarla satarak Gençlerbirliği'ni Anadolu'nun en zengin kulübü haline getiren odur. Ancak bu defa galiba İlhan Cavcav da hedef büyüttü. Ersun Hoca'da ısrar etmesi, müşterisi çok olan yıldızlarından vazgeçmemesi, takımın bu sezonun ilk yarısında fırtına gibi eserek 47 gole ulaşması onu da coşturmuşa benziyor. Gençlerbirliği artık "başaltı"nda kalmayacak, başa güreşecek. Bu niyet ve çaba ona şampiyonluğu dahi getirebilir. Niçin olmasın? Şu gün bu takım Türkiye liglerinin en göz dolduran, en çok zevk veren futbolunu oynuyor. Futbol dünyamızın zevki, görüşü, inceliği en gelişmiş simalarından (Kendisi de böyle oynardı) Can Bartu geçenlerde bir tv. kanalında şöyle diyordu: Futbolu güzelleştiren en önemli husus toplu ve süratli olarak hücuma çıkabilmektir. İşte Gençlerbirliği'nin süratli adamları öncelikle bunu yapabiliyor. Hadi hücuma çıktınız diyelim; gol atamadıktan sonra neye yarar. Gam değil efendim, gençler onu da bihakkın beceriyor. Açıkçası kaymaklı ekmek kadayıfı yani. İkinci meziyetleri sahici pres denilen uygulamayı başarmalarıdır. Sahanın her yerinde bu var ve en önemlisi rakip alanda yapılan ve forvet elemanlarının da katıldığı prestir. Bu elbette futbolcuların fizik gücü ile orantılıdır. Demek ki iyi bir kondüsyonerleri var. (Fenerbahçe bir kondüsyon hocası tutmayı ancak akıl edebildi). Hücumda kalabalıklaşma üçüncü faktör. Ve bu kalabalık, geriye dönmeyi beceremeyen kuru kalabalık değil. Tabii ki Deniz-Ümit-El Saka geri üçlüsünün demir perde misali sağladığı emniyeti de görmeliyiz. Bu üçlü sadece stoper görevi yapmayıp topu oyuna en uygun şekilde sokma becerisini de gösteriyor. Şimdi merakla beklenen şudur: Bu takım, bu hoca, bu başkan, bu yıl gerçekten varını-yoğunu ortaya koyarak saha dışı etki odakları ile boğuşmayı göze alarak başa güreşebilecek mi? Yoksa başaltında kalıp Gençlerbirliği'nin klasik tavrını mı sürdürecek? Bize göre başa güreşecektir. Bunu hakediyor. Ve biz de dört büyüklerin ardından beşinci büyüğü alkışlamayı istiyoruz. Üç takıma kilitlenmiş bir ligin zinciri başka nasıl kırılabilir ki?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |