T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Mutsuz çocuklar okullara döndüler!..

Dün, okullarına dönen milyonlarca öğrencinin anne ve babaları çocukların okullarına gitmek istemediklerine, okula gitmekten asla mutlu olmadıklarına ve okula gitmemek için çeşitli bahaneler uydurmaya çalıştıklarına şahit oldular.

Evet çocuklarımız okula gitmekten mutlu değiller, okullar çocukların ilgisini çekmiyor. İki haftalık bir tatilden sonra çocuklar için okula geri dönmek ilgi çekici ve mutluluk verici olmayabilir. Ama Pazartesi günleri durum farklı değil ki! Tatil sonrasını bir tarafa bırakalım hafta içinde her gün okula giderken çocukların nasıl nazlandıklarını, mutsuz olduklarını ve gitmemek için bir sürü mazeret uydurduklarını herkes biliyor.

Çocukların okullara karşı isteksizliği üzerinde durulmayan bir sorundur. Hatta bir sorun olarak bile kabul edilmemektedir. Okulların adeta zorla, bir mecburiyeti yerine getirmek için gidilen yerler olarak görülmesi durumu eğitim sistemimizin bir bakıma özetidir.

Eğitimbilimciler ve öğretmenler, öğrenme ve eğitim ile tatmin ve istek duyma arasında doğrusal bir ilişkinin olduğunu bilirler. Bu nedenle okulun çocuk için mutluluk veren bir ortam olmasına gayret gösterirler. Ama bunun ne kadar başarıldığı ortadadır.

Disiplin ve otorite mutluluk verir mi?

Çocukların okula karşı duydukları isteksizlik ve mutsuzluğun tek bir sebebi olduğu söylenemez. Çok genel bir gözlemle okulların hayattan kopuk, hayatla ilgisi olmayan bir sürü malumatın verildiği, otoriter ilişkilerin egemen olduğu, devamlı emirlere muhatap olunduğu, davranışların ceza tehdidi ile kısıtlanmaya çalışıldığı ortamlar olmasının payı büyüktür.

Bazı meslektaşlarım bu genel gözlemimi yanlı ve aşırı bulabilirler. Onlara sabahları sınıfa girdiklerinde çocukların yüzlerine bakmalarını, kaç kişinin yüzünde bir mutluluk ve tatmin bulabildiklerini gözlemelerini öneririm. Bazı okullarda kalkmakla birlikte hâlâ pekçok okulda devam eden sabah içtiması, okul bahçesinde icra edilen tören, rahat-hazırol komutu, uygun adım yürüyüşü vb. askerliği ve otoriter toplum görüntüsü veren uygulamaların çocukları mutlu ettiği düşünülebilir mi?

İlk ve orta öğretim kurumları, doğallık ve çocuğun kendisini geliştirebildiği, hayatın bir parçası olan yerler değil. Özel üniformalarla gidilebilen, otoriter kuralların geçerli olduğu, devamlı komutlarla hareket edilen ve bütün bunların temelde bir endoktrinasyon şeklinde gerçekleştiği yerler çocuk için mutluluk ortamı olamaz.

Kendi öğrencilik yıllarımdan hatırladığım en sıkıntı veren şeylerden biri üniformalardı. Ortaokula giderken resmi üniforma yetmezmiş gibi bir de lacivert renkte, altın yaldızlı şeritle çevrili şapka giyiyorduk. 12-15 yaşlarındaki bir çocuğa bundan daha büyük işkence olabilir mi?.. Her gün sabahları zil çaldığında okul bahçesinde içtima olur, askerî bir düzen içerisinde sıralanır, karşılarında titrediğimiz okul müdürü ve öğretmenlerin şapka ve kravat kontrolünden geçerdik. Şapkası veya kravatı olmayan derslere alınmaz, evine geri gönderilirdi! Abarttığımı filan sanmayın, aynen bunlar oluyordu. Buna da eğitim diyorlardı. Bugün bunların olduğunu sanmıyorum, ama acaba eğitim zihniyeti değişti mi?

Bu muameleye maruz kalan bizler son sınıftaki bitirme sınavları bitip okuldan çıktığımızda ilk işimiz başlarımızdaki şapkaları şehrin ortasından geçen Çoruh nehrine fırlatmak olmuştu!

Böyle bir eğitim uygulaması çocuğu nasıl mutlu edebilir? Onun beklentilerine, isteklerine ve arzularına nasıl cevap verebilir?

Veremediğini bütün veliler gözlüyoruz. Çocukların okullarda geçen vakitlerinin büyük bölümünün boşa gittiğini, orada öğrendiklerinin çoğunun hayatla ilgisi olmayan gereksiz malumatlar olduğunu biliyoruz. Okul binalarının, dershanelerin sevimsizliği, zevksizliği, pisliği, çirkinliği, ders materyalinin kabalığı, sınıf düzenlerinin soğukluğunu da buna ilave ettiğiniz zaman okullar çocuklar için mutsuzluk kaynağı oluyor.

Lütfen çocuklarınızın ders kitaplarına bir bakın. Kitapların boyutları, baskısı, kağıdı, cildi, hurufatı ince bir zevkin ürünü müdür?

Eğitim sadece çocuklara öğretileceklerin neler olduğunu belirlemek değil aynı zamanda çocukların bunları talep etmelerini ve bunları öğrenirken mutlu olmalarını sağlamaktır.

Bir eğitim sistemi çocuğun okula gitmesinden mutluluk duymasını sağlayamıyorsa öncelikle buradan başlamak gerekir. Çünkü bir şeyi istemek öğrenmenin yarısıdır ve çocuklar okullara gitmekten mutluluk duymuyorlarsa bütün çabalar boşuna gidiyor demektir.


18 Şubat 2003
Salı
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED