|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dünya genelinde 30 milyon, Avrupa genelinde 6 milyon kişinin Amerika, İngiltere, İsrail ve Avustralya'nın "cinnet hali"nin dizginlenmesi için yaptığı ortak çağrıyı, ancak tüm zamanların en ahlaksız yağma düzenini kurmaya çalışan George Bush, Tony Blair, Ariel Şaron, John Howard ve birkaç taşeronu görmezlikten gelebilir. Kitlelerin öfkesinin yanında, güç merkezlerinin kararlı direnişiyle şekillenmeye yüz tutan bir dünya var karşımızda. Artık Irak boyutunu çoktan aşan tarihî gerçekle yüz yüzeyiz. Kitleler ve iktidarlar, "ABD-İngiltere-İsrail üçlüsü"nün kontrolsüz bir dünya oluşturma, tek yanlı siyasi-ekonomik-askeri egemenlik kurma, bütün kaynakları ve değerleri sömürme ve "kitle imha silahlarını yok etme" yalanları içinde kitle imha silahları kullanmaya kadar giden en ahlaksız savaş yöntemlerini kullanma planlarına karşı ortak tavır geliştiriyor. Birleşmiş Milletler ve NATO'daki kriz, orta ve uzun vadede bu istilacı güçlerin uluslararası toplumdan tecrit işaret ediyor. "Ayrışma süreci" yolunda giderse, yeryüzünün her köşesine dağılan Amerikan askeri birlikleri büyük bir telaş içinde evlerine dönecek. Artık hiçbir yerde sevilmiyorlar ve güçlenen nefret dalgası bütün dünyayı sarıyor. Birkaç yıl önce Rusya ve Çin'in seslendirdiği "çok kutuplu dünya" çağrılarını şimdi Avrupa dile getiriyor. Fransa Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin, tek bir gücün dünya düzenini sağlayamayacağını, dünyanın 'çok kutuplu' olması gerektiğini söylerken "Alman-Fransız ekseni"nin Irak direnişinin arkasındaki nedeni ortaya koydu. Bill Clinton döneminde Almanya-Fransa ile Rusya ve Çin'in ve İran ve bazı bölge ülkelerinin katılımıyla, Kafkaslar-Orta Asya-Güney Asya ekseninde oluşturulan "ekonomik/siyasi dayanışma hattı" şimdi bütün dünyayı ABD/İngiliz blokuna karşı çıkmaya çağırıyor. Bu çağrılar, ABD dışında yeni güç dengelerinin ortaya çıkmasıyla sonuçlanacak. Tek kutuplu dünya dengesizliği mutlaka sona ermeli ve yeni güç merkezleri ortaya çıkmalı. Soğuk Savaş'tan sonra tarihe karıştı denilen "Bağlantısızlar Hareketi" bile yeniden toplanıyor. Türkiye ve İslam dünyası da bu yeni dönemde küresel sistemin ağırlık merkezlerinden birini oluşturmalı. Aksi takdirde, yeryüzünün orta kuşağını oluşturan, kaynaklar ve ticaret yollarını kontrol eden İslam coğrafyası, kanlı gelecekle yüzleşmek zorunda kalacak. Güneydoğu Asya'dan Orta Asya'ya ve Ortadoğu'ya uzanan hat, yüz yılık çatışma alanı olmaya doğru sürükleniyor.
İsrail "toplu sürgün" planları yapıyor
Irak'a saldırının arkasındaki en önemli nedenin, kitle imha silahları ya da petrol değil, Doğu Akdeniz ile Basra Körfezi arasında İsrail için güvenli bir bölge oluşturulması, Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz'den Basra Körfezi'ne kadar İsrail'in askeri/siyasi ve ekonomik üstünlüğünün tesis edilmesi var. Bu amaçla İsrail, inanılmaz bir askeri/ekonomik güç olarak yeniden kuruluyor. Hesaplara göre, Irak'tan sonra bölgenin güçlü ülkeleri ve direnen güçleri dize getirilecek. İran ve Suriye de silahsızlandırma gerekçesiyle, Lübnan ve Filistin ise, "terör edebiyatı" ile hedef olacak. İsrail'de yayınlanan Haaretz gazetesinde dün yer alan bir haberdeki ifadelere bakın: "Askeri ve siyasi liderler Irak savaşı için yanıp tutuşuyor. Zira bu, Filistinliler'e karşı savaşın kazanılması, Yaser Arafat'ın teslim alınması için fırsat oluşturacak. Ulusal Güvenlik Danışmanı Ephraim Halevy gibi, Ariel Şaron'a yakın isimler, Irak'a saldırıdan sonra İsrail'in mükemmel bir gelecek yakalayacağını, Irak'a saldırının domino etkisi yapacağını, Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra İsrail'in diğer düşmanlarının; Yaser Arafat'ın, Hasan Nasrallah'ın, Beşşar Esad'ın, İran'daki Ayetullah'ların hatta Muammer Kaddafi'nin de devrileceğini düşünüyorlar..." Amerika'daki savaş lobisi ve İsrail, Bağdat için yeni Hiroşima senaryosu çiziyorlar. Bu savaşta kitle imha silahlarının kullanılabileceği bizzat ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld tarafından dile getirildi. Birçokları İsrail'in aynı yöntemi kullanacağından emin. Şaron, Irak'a saldırı sırasında Filistin'de tarihi bir "sürgün"ün hazırlıklarını yapıyor. Savaş başladıktan ve dünyanın dikkati Irak'a yoğunlaştıktan sonra yüzbinlerce Filistinli'nin Batı Şeria'dan Ürdün'e sürülmesi ve "yüzyılın en vahşi cinayeti"nin işlenmesi için resmi planlamalar yapıldı bile. Bu senaryo, ABD ve İsrail'in Irak'ı parçaladıktan sonra bölgede girişeceği yeni planlamalarla uyumluluk arz ediyor ve gerçek. Böyle bir cinayet, ABD'nin yanında yer alan Türkiye'nin durumunu, sadece Araplar karşısında değil, bütün İslam dünyasında hatta dünya genelinde zora sokacaktır.
"Bölgesel inisiyatif" fırsatı kaçmasın
Türkiye'deki karar mekanizmaları, Amerika ile Irak konusunda ittifak yaparken bu ihtimalleri gözönünde bulundurmak, ABD'ye verilen desteğin, yarın Suriye, İran, Lübnan ve Filistin'e yönelik saldırılar sırasında Türkiye'yi nerelere sürükleyeceğini, bölgedeki güçler dengesinin bozulmasının Türkiye'ye nasıl fatura edileceğini öngörmek zorunda. Ankara, ABD-İngiliz-İsrail cephesinin savaş planlarından duyduğu rahatsızlığı ifade edercesine, son günlerde dünyanın çekincelerini dikkate aldığını gösterme eğilimine girdi. Hükümetin, "BM, Avrupa, İslam Konferansı ve Arap Birliği'nin düşüncelerini değerlendireceği"ne dair açıklama, biraz olsun umutları artırıyor. Başta, ABD'ye destek verme yönündeki "isteklilik" "şüphe"ye dönüşmüş görünüyor. Ankara, erken "evet" diyerek pazarlık gücünü zayıflattı ancak BM ve NATO'daki itirazlara yönelik kayıtsız tutumu terk etti. Türkiye, dünyadaki derin ayrışmayı gözönünde bulundurmalı ve sürecin nerelere uzanacağını öngörmeli. Dünya, her ne kadar güçlü olsa ve Türkiye'ye "şantaj yapsa da" Amerika'dan ibaret değil. Türkiye, sadece bir Avrupa ülkesi veya Amerika müttefiki de değil. Bunların çok ötesinde, bölge ile ilgili çok daha büyük sorumlulukları var ve bölge ile ilgili her konuda belirleyici olmak zorunda. Türkiye'nin Ürdün, Kuveyt ve Katar gibi yarı sömürge ülkeler seviyesine indirgenmesini bu ülkede kimse hazmedemez. Sadece ABD'ye veya Avrupa'ya dayanarak sorumluluktan kaçmak çözüm değil. Türkiye, İran ve Suriye ile birlikte "bölgesel inisiyatif" geliştirmek zorunda. Yarınlarımızın ipotek altına alınmasına izin vermemeliyiz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |