T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Tuhaf bir hikaye...

İlginç bir hikaye düştü posta kutuma; müellifini yazmıyorum, nasılsa kitap olarak çıktığında öğreneceksiniz.

Bir roman...

Daha doğrusu roman eskizleri.

Yazar, belli ki çokça Le Carre, Forsyth, Ludlum, Clancy filan okumuş.

Daha çok Forsyth...

Hikayenin ilk bölümünde, Saddam'ın sarayındaki "tuhaf" hizmetlilerle tanışıyoruz; aralarında bir general, bir de "koruma görevlisi" var.

Hizmetlilerden biri, aslen Tikrit'li, uzaktan Saddam Hüseyin'le de akrabalığı olan, yönetime sadakati test edilmiş, onaylanmış yaşlı bir entelektüel.

İsmi Halit olsun diyelim.

Halit aslında bir "Muhaberat" subayı.

Gençliğinde Londra'da bulunmuş, Doğu Almanya'da, İspanya'da, Mısır'da, Kenya'da, Fransa'da görev yapmış, deşifre olunca da "merkezin emrine" alınmış...

Halit iyi bir yurtsever.

Saddam'ı da taparcasına seviyor.

Halit'in gözünde Irak demek Saddam demek.

Hikayenin ikinci bölümünde, "yönetim aleyhtarı" faaliyetleri ve Halit'in de katkılarıyla bastırılan bir suikast girişimini okuyoruz.

Biliyorsunuz, bu olay bir hafta sonra dünya basınına yansımış, akabinde Saddam'ın kızları ve damatları ülkeyi terketmek zorunda kalmışlardı.

Üçüncü bölümde bir "aşk öyküsü" yer alıyor.

Paralelinde Halit'in geçmiş yıllarda Fransızlar tarafından nasıl "çelindiği" ve niçin "uykuya bırakıldığı" anlatılıyor. Bu bölüm "flash-back"lerle kurgulanmış.

Dördüncü bölüm "büyük uyanış" başlığını taşıyor.

Bu bölümde, özellikle 11 Eylül'ün yarattığı travmayla Halit'i değişik bir tutum içinde görüyoruz.

Halit'e (ve şimdilik düşüncelerini bastıran bir grup subaya göre) "Irak'ın bütünlüğü" Saddam'ın iktidarı bırakmasına, yahut "usulünce bertaraf edilmesine" bağlı.

Hatta dünya barışı da buna bağlı.

Halit, Huntington'ın "Medeniyetler Çatışması" makalesinde Ortadoğu halklarıyla ilgili "hain ve fazla genelleyici, ama yine de önemli" gözlemlerinin Irak için tehdit oluşturduğunu düşünmektedir.

Makale hem soğuk savaş sonrası Amerikan dünya politikasının nasıl, hangi paradigma(lar) etrafında şekilleneceğine, hem de Amerikan-İsrail yayılmasının coğrafi sınırlarına işaret etmektedir.

Halit'i çelip "uykuya bırakan" dost Avrupalılar da böyle düşünmektedir.

Geriye bir tek çözüm kalıyor:

Irak'ı Saddam'dan kurtarmak, dolayısıyla asıl sorunun "Irak yönetimi" olduğunu söyleyen Amerika'yı "harekata girişmeden önce" refüze etmek...

Son bölümde Saddam'ın "hizmetlileri" arasındaki CIA ve MOSSAD ajanlarıyla tanışıyoruz.

Bol entrika...

Bol cinayet...

Bol kovalamaca...

Halit'e ne olduğunu, hizmetliler arasındaki "gizli servisler savaşı"nın nasıl sonuçlandığını bilmiyoruz.

Kitap çıkınca öğreneceğiz.

Hikaye, tersinden, Ostrovski'nın MOSSAD adlı hacimli çalışmasında anlattığı "Arafat-MOSSAD" köşekapmacasını hatırlatıyor.

Biliyorsunuz, Filistin'deki "uzlaşmaz gruplara" karşı İsrail devleti, bir dönem, "uzlaşılabilir adam" olarak Arafat'ı koruma çemberine almış, hatta MOSSAD marifetiyle bazı suikast girişimlerini bertaraf etmişti.

Şartlar değişti tabii.

Aynı Arafat şimdi İsrail'in hedefinde...

Saddam da CIA ve MOSSAD'ın korumasında olmasın...


18 Şubat 2003
Salı
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED