AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
K Ü L T Ü R
İdeolojik itirafların dayanılmaz hafifliği

Hareketler, oluşum süreçlerindeki üretkenliği giderken de peşleri sıra alevlendirirler çoğu zaman. Aradaki fark şu ki; yükselişteki keskin ve kendinden emin ifade, inişte nostaljik bir kisveye bürünüp pişmanlıklarla soslanmış itiraflar ve anılar gevrekliğiyle servis edilir.

  • M. SAİD ENGİN
    İkinci Dünya savaşından hemen sonra Daniel Bell'in öncülüğünde ortaya atılan 'İdeolojilerin Sonu' tezi o dönemin dünyaya hakim ateşli atmosferinde komik bulunsa da; 'insanlar, fikirler ve inançlar olduğu sürece ideolojiler de daima payidar kalacaktır' inanışı yerini zamanla ideolojilerin dışına kayan farklı çatışma ortamlarına bıraktı. Francis Fukuyama'nın biten ideolojik bloklaşmayı tarihin sonu olarak görmesi de elbette ki insanlığın farklılıklar ve çatışma zemini oluşturmadaki olağanüstü yaratıcılığı ile açıklanamayacak bir durumdu. Neyse ki modern insanın bilinçaltındaki hegemonik maluliyetin imdadına ABD'li tarihçi Samuel Huntington'un 'Medeniyetler Çatışması' tezi yetişti. Çatışmanın ve savaşın olmadığı bir dünyada işsiz kalacak sınıflardan biri de elbette ki düşünürler ve aydın sınıfıdır. Bunu bilen pekçok aydın(!) da bu tez ortaya atılalı beri onu yeni ekmek kapısı olarak görüyor şüphesiz; ve halen tez olma vasfını sürdüren bu öngörünün gerçekleşeceğine olan yürekten inanışını en yüksek perdeden dile ve kaleme döküyor.

    Yükseliş keskin, iniş nostaljik

    Özetle her hareket, oluşum, fikir, ideoloji vs. kendi yazınsal gök kubbesini de beraberinde getirir. Sadece yazıyla da sınırlı kalmaz, etkinliğiyle doğru orantılı olarak sanatın diğer pek- çok alanında da doğurganlığını sürdürür. Hareketler, oluşum süreçlerindeki ve ateşli çağlarındaki üretkenliği giderken de peşleri sıra alevlendirirler çoğu zaman. Aradaki fark şu ki; yükselişteki keskin ve kendinden emin ifade, inişte nostaljik bir kisveye bürünüp pişmanlıklarla soslanmış itiraflar ve anılar gevrekliğiyle servis edilir. Bizde bu durum, bir yandan 'karizmayı da fazla dağıtmadan vaziyeti kurtarma' endişesi taşırken diğer taraftan da 'hataları da kabul etme yürekliliğinin kazandıracağı yeni statüden pay kapma hesabı ve endişesi' koksa da yine de iyiye işaret.

    Düşünülmeden ve fikir sahibi olunmadan ideoloji sahibi olunan bir ülkede yazılan itiraflardan, Fyodor Dostoyevski'nin 'Yeraltından Notlar'ındaki açık yürekliliği ve cesareti beklemek de hata olur. İşin etik yönünü bir yana bırakırsak son yıllarda ülkemizde anı-itiraf formunda yazılan kitap sayısında artış yönlü bir durum söz konusu. Konumuza örnek teşkil edebilecek eserler içerisinde en önemlilerinden biri Hasan Cemal'in 1999 yılında yayınladığı Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım adlı kitabı.

    Söz konusu kitaplara geçmeden önce birkaç ismin daha üzerinde durulmasında fayda var. Bunlardan ilki Gün Zileli. Zileli geçmişini Yarılma, Haramiler ve Sapma adlı üç ayrı kitapta topladı. Aydınlık hareketinin kurucu kadrosunda yer alan, bir dönem anarşizme yönelen Zileli, Sapak adlı son otobiyografik eserinde sol cephedeki ideolojik koşullandırılmışlığını keşkenin faydasızlığını da bilmenin ızdırabıyla şöyle döküyor satırlara: 'Sapaklardan yoksun bir yolun sizi yanlış bir yere götürdüğünü anladığınız zaman çok geçtir artık. Başlangıç noktasına dönemeyecek kadar uzun bir yol kat etmişsinizdir çünkü."

    Mina Urgan, Altan Öymen, Hasan Cemal ve diğerleri..

    Hatıralarını 'Bir Dinazorun Anıları' adıyla kitaplaştıran Mina Urgan, kendi dinazorluğunu her ne kadar, geçmişin doğruluğu kanıtlanmış ve yadsınamaz değerlerini yeni sentezler yaparak geleceğe taşımayı amaçlayan bir yaratık olarak tanımlasa da, geçmişindeki ideolojik varoluşunu yeni sentezlere açık tutması yönüyle konumuza dahil oluyor. Sözkonusu olan tam bir pişmanlık olmasa da yeni olana açık kapı tutması eskiyi her yönüyle doğru görmediğinin de göstergesi.

    Sol cephedeki anı-itiraf formlu eserler içerisinde Altan Öymen'in 1930'dan 1949'a kadarki hatıralarını topladığı ve 2002 yılında yayınlanan 'Bir Dönem Bir Çocuk' isimli kitabı ile bu yıl içerisinde yayınlanan 'Değişim Yılları' kitapları ve Erdal İnönü'nün 'Anılar ve Düşünceler' üçlemesi de sayılabilir. Bu listeyi daha da uzatmak mümkün. Ancak tüm bunlar içerisinde en fazla ön plana çıkan ve üzerinde en çok konuşulan kitap Hasan Cemal'in kişisel hayatından yola çıkarak Türkiye'nin çalkantılı bir dönemini sorguladığı 'Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım' adlı kitabı oldu. Kitabı önemli kılan belki de pişmanlıkların ilk defa bu kadar net bir ifade ile ve açık yüreklilikle kaleme alınmasıydı. Cemal'in '68'lilere hep devrimci denir, halbuki çoğu darbeciydi' sözü bunun en belirgin ve en cesur kanıtıydı.

    Hataları kabul etmek, hatalının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz

    Sonuç olarak şunu söylemek de fayda var. Hataları kabul etmek sonuçları değiştirmez ve hata edenin sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz. İdeolojik kampların bir zamanlarki aktörlerinin milletin kaderinde bıraktığı derin izin günahı bir kitap yazmakla hallolacak bir hadise değil elbette. Geriye de pişmanlıklardan ibret almak gibi polyannacı bir teselliye razı olmaktan başka ne kalıyor ki?.

  •  
    Hz. Ömer ve İslam hukukunun gelişimi
    Kalbin üç farklı zamanı
    Bu yansıyan İstanbul
    İstanbul'un dört mevsim objektife yansıyan birbirinden güzel kareleri Fotoğraf Sanatçısı Abdusselam Ferşatoğlu'nun "İstanbul'dan Yansımalar" isimli kişisel fotoğraf sergisi ile fotoğraf severlerin beğenisine sunuluyor. Yerli ve yabancı pekçok sanatçıya ilham kaynağı olan İstanbul'un tarihi ve coğrafi dokusunun farklı zamanlardaki yansımalarını ihtiva eden ve 40 fotoğraftan oluşan sergiyi gezenler, fotoğrafik bakış açısıyla İstanbul'u görme imkanı bulacak. Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde 16 Aralık'a kadar gezilebilecek sergide geçtiğimiz 10 yılın İstanbul'u 50x70 ebadındaki dikey ve yatay kadrajlarla ziyaretçilere sunuluyor.
    Yazmaya nasıl başladılar?
    50 yazardan okuma serüveninden yazma eylemine uzanan yolculuklarını anlatan bir deneme yazmalarını isteyen Feridun Andaç, eldeki verileri "Yazarın Kitabı" adıyla yayınladı. Varlık Yayınları arasında çıkan kitapta Fakir Baykurt, Tarık Dursun K., İnci Aral, Orhan Pamuk, Müge İplikçi ve Elif Şafak'ın da aralarında bulunduğu pekçok yazarın edebiyat yolculuğunda geçtikleri süreçlere dair ipuçları var.
    8 Aralık 2004
    Çarşamba
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED