|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Hareketler, oluşum süreçlerindeki üretkenliği giderken de peşleri sıra alevlendirirler çoğu zaman. Aradaki fark şu ki; yükselişteki keskin ve kendinden emin ifade, inişte nostaljik bir kisveye bürünüp pişmanlıklarla soslanmış itiraflar ve anılar gevrekliğiyle servis edilir.
M. SAİD ENGİN
Yükseliş keskin, iniş nostaljik Özetle her hareket, oluşum, fikir, ideoloji vs. kendi yazınsal gök kubbesini de beraberinde getirir. Sadece yazıyla da sınırlı kalmaz, etkinliğiyle doğru orantılı olarak sanatın diğer pek- çok alanında da doğurganlığını sürdürür. Hareketler, oluşum süreçlerindeki ve ateşli çağlarındaki üretkenliği giderken de peşleri sıra alevlendirirler çoğu zaman. Aradaki fark şu ki; yükselişteki keskin ve kendinden emin ifade, inişte nostaljik bir kisveye bürünüp pişmanlıklarla soslanmış itiraflar ve anılar gevrekliğiyle servis edilir. Bizde bu durum, bir yandan 'karizmayı da fazla dağıtmadan vaziyeti kurtarma' endişesi taşırken diğer taraftan da 'hataları da kabul etme yürekliliğinin kazandıracağı yeni statüden pay kapma hesabı ve endişesi' koksa da yine de iyiye işaret. Düşünülmeden ve fikir sahibi olunmadan ideoloji sahibi olunan bir ülkede yazılan itiraflardan, Fyodor Dostoyevski'nin 'Yeraltından Notlar'ındaki açık yürekliliği ve cesareti beklemek de hata olur. İşin etik yönünü bir yana bırakırsak son yıllarda ülkemizde anı-itiraf formunda yazılan kitap sayısında artış yönlü bir durum söz konusu. Konumuza örnek teşkil edebilecek eserler içerisinde en önemlilerinden biri Hasan Cemal'in 1999 yılında yayınladığı Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım adlı kitabı. Söz konusu kitaplara geçmeden önce birkaç ismin daha üzerinde durulmasında fayda var. Bunlardan ilki Gün Zileli. Zileli geçmişini Yarılma, Haramiler ve Sapma adlı üç ayrı kitapta topladı. Aydınlık hareketinin kurucu kadrosunda yer alan, bir dönem anarşizme yönelen Zileli, Sapak adlı son otobiyografik eserinde sol cephedeki ideolojik koşullandırılmışlığını keşkenin faydasızlığını da bilmenin ızdırabıyla şöyle döküyor satırlara: 'Sapaklardan yoksun bir yolun sizi yanlış bir yere götürdüğünü anladığınız zaman çok geçtir artık. Başlangıç noktasına dönemeyecek kadar uzun bir yol kat etmişsinizdir çünkü." Mina Urgan, Altan Öymen, Hasan Cemal ve diğerleri.. Hatıralarını 'Bir Dinazorun Anıları' adıyla kitaplaştıran Mina Urgan, kendi dinazorluğunu her ne kadar, geçmişin doğruluğu kanıtlanmış ve yadsınamaz değerlerini yeni sentezler yaparak geleceğe taşımayı amaçlayan bir yaratık olarak tanımlasa da, geçmişindeki ideolojik varoluşunu yeni sentezlere açık tutması yönüyle konumuza dahil oluyor. Sözkonusu olan tam bir pişmanlık olmasa da yeni olana açık kapı tutması eskiyi her yönüyle doğru görmediğinin de göstergesi. Sol cephedeki anı-itiraf formlu eserler içerisinde Altan Öymen'in 1930'dan 1949'a kadarki hatıralarını topladığı ve 2002 yılında yayınlanan 'Bir Dönem Bir Çocuk' isimli kitabı ile bu yıl içerisinde yayınlanan 'Değişim Yılları' kitapları ve Erdal İnönü'nün 'Anılar ve Düşünceler' üçlemesi de sayılabilir. Bu listeyi daha da uzatmak mümkün. Ancak tüm bunlar içerisinde en fazla ön plana çıkan ve üzerinde en çok konuşulan kitap Hasan Cemal'in kişisel hayatından yola çıkarak Türkiye'nin çalkantılı bir dönemini sorguladığı 'Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım' adlı kitabı oldu. Kitabı önemli kılan belki de pişmanlıkların ilk defa bu kadar net bir ifade ile ve açık yüreklilikle kaleme alınmasıydı. Cemal'in '68'lilere hep devrimci denir, halbuki çoğu darbeciydi' sözü bunun en belirgin ve en cesur kanıtıydı. Hataları kabul etmek, hatalının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz
Sonuç olarak şunu söylemek de fayda var. Hataları kabul etmek sonuçları değiştirmez ve hata edenin sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz. İdeolojik kampların bir zamanlarki aktörlerinin milletin kaderinde bıraktığı derin izin günahı bir kitap yazmakla hallolacak bir hadise değil elbette. Geriye de pişmanlıklardan ibret almak gibi polyannacı bir teselliye razı olmaktan başka ne kalıyor ki?.
|
|
|
|
|
|
|
|