|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Öğretim Elemanlarının Hakları 1- Üst Düzey Kadrolar İçin Kararname Çıkarılmalı mı? 2547 sayılı Kanunun Kamu kuruluşları ve vakıflarda görevlendirmeyi düzenleyen 38'inci maddesi gereğince öğretim elemanları (Yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim üyeleri, öğretim görevlileri, okutmanlar ile öğretim yardımcıları) ilgili kurumlar ile kendisinin isteği, Üniversite Yönetim Kurulunun uygun görmesi ve rektörün onayı ile ihtiyaç duyulan konularda, özlük işlemleri kendi kurumlarınca yürütülmek kaydıyla, Bakanlıklarda ve 2547 sayılı Kanunun 38'inci maddesinde belirtilen diğer kurumlarda görevlendirilmektedir. Bu tür görevlendirmelerde öncelikle öğretim elemanının isteği şarttır. Öğretim elemanı görevlendirilmek isteği kuruma müracaat etmekte bu müracaat üzerine ilgili kurum üniversite ile yazışarak görevlendirme işlemini başlatmaktadır. Ancak genellikle üst düzey kadrolara yapılan görevlendirmelerde bazı hatalar yapılmaktadır. Örneğin (A) kurumuna yapılacak müsteşar görevlendirmesinde müşterek kararname çıkarılmaktadır. Oysaki atamaları düzenleyen "2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanun"un 2'nci maddesinde; "Bu Kanuna ekli (1) sayılı cetvelde gösterilen unvanları taşıyan görevlere Bakanlar Kurulu kararı ile, (2) sayılı cetvelde gösterilen unvanları taşıyan görevlere müşterek kararla atama yapılır." hükmü yer almaktadır. Bu madde dikkatli bir şekilde incelendiği takdirde atamadan bahsedildiği ve görevlendirmelerin de aynı şekilde yapılacağına dair herhangi bir hükme yer verilmediği açıkça görülecektir. Benzer bir uygulama olan vekaleten atamalarda, görevlendirmenin aksine kararname düzenlenmemektedir. Görevlendirmelerde bu şekilde hareket edilmesinin ve 2451 sayılı Kanunun 2'nci maddesinin dayanak olarak gösterilmesinin amacını anlamak ise mümkün değildir. 2- Makam ve Temsil Tazminatı Alabilirler mi? 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38'inci maddesinin son fıkrasında, "Bu madde uyarınca görevlendirilen öğretim elemanları kendi kurumlarından alacakları aylık ve ödeneklerin yanısıra, görevlendirildikleri kurumda yürüttükleri görev için birinci derecenin dördüncü kademesinde bulunan bir Genel Müdürün aylık ve ek gösterge rakamlarının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan tutarı geçmemek üzere ilgili Bakan tarafından tespit edilecek miktarı net olarak ikinci görev aylığı şeklinde ayrıca alırlar. Bunlar görevlendirildikleri kurumlarca kendilerine bu suretle yapılan ödemeleri döner sermayelere yatırmak zorunda değildirler. Bunlara görev yapacakları kurumca bu ödeme dışında başkaca bir ödeme yapılmaz." hükmü yer almaktadır. Bu nedenle, 2547 sayılı Kanunun 38'inci maddesi uyarınca kamu kurum ve kuruluşlarında geçici olarak görevlendirilen öğretim elemanlarına, sadece (6400 +1500=7900 x 38.610= 305.019.000 TL) 305.019.000 TL tutarını geçmemek üzere ikinci görev aylığı verilecektir. Bu tutarın dışında herhangi bir ödemede bulunulması mümkün değildir. Aynı durum, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 38 inci maddesi gereğince bir KİT'de Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürütmek üzere görevlendirilen öğretim elemanının, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 ve 8 inci maddeleri gereğince Yönetim Kurulu Üyeliği görevine atanması halinde de söz konusudur. Yani, öğretim elemanına KİT'deki görevinin devamı mahiyetinde olan yönetim kurulu üyeliği nedeniyle ücret ödenebilmesi mümkün değildir. 3- Geliştirme Ödeneği Alabilirler mi? 2914 sayılı Kanunun Geliştirme ödeneğini düzenleyen 14'üncü maddesine dayanılarak çıkarılan 18.01.1995 tarihli ve 95 / 6509 sayılı Bakanlar Kurulu Kararın 2'nci maddesinde "Geliştirme ödeneği, bu ödeneğin verilmesi gereken yükseköğretim kurumlarının kadrolarında fiilen çalışanlar ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 40 ıncı maddesinin (b) fıkrası ile 41 inci maddesi uyarınca bu kurumlarda görevlendirilmiş olan öğretim elemanlarına ve kadrosunun bulunduğu yer dışındaki üniversiteye rektör veya dekan olarak atananların fiilen görev yaptıkları müddetçe verilir." hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümler çerçevesinde 2547 sayılı Kanunun 38'inci maddesine göre görevlendirilenlere geliştirme ödeneği ödenmesi mümkün değildir. Çünkü, geliştirme ödeneği yükseköğretim kurumlarının kadrolarında fiilen çalışanlara ödenmektedir. 4- Eğitim Öğretim Ödeneği Alabilirler mi? 2914 sayılı Kanunun ek 1'inci maddesinde; "4.11.1981 tarih ve 2547 sayılı Kanunun 33 üncü maddesi ve 39 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yurtdışına gönderilenler ile anılan Kanunun 38 inci maddesine göre diğer kurum ve kuruluşlarda görevlendirilenlerden yüksek öğretim kurumlarındaki kadro görevini yapmayanlar hariç olmak üzere Yükseköğretim Kurumlarında görevli öğretim elemanlarına en yüksek Devlet memuru aylığı (ek gösterge dahil) brüt tutarının on ikide biri, her ay aylıklarla birlikte Eğitim Öğretim Ödeneği olarak ödenir. Bu ödenek damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz." hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm çerçevesinde, 2547 sayılı Kanunun 38 inci maddesine göre diğer kurum ve kuruluşlarda görevlendirilenlerden yüksek öğretim kurumlarındaki kadro görevini yapmayanlara bu ödeneğin ödenmesi mümkün değildir. Ancak, üniversiteler bazen öğretim elemanlarına üniversitedeki görevlerini aksatmamak üzere 38'inci maddeye göre görevlendirme yapmaktadırlar. Bu halde ise eğitim öğretim ödeneğinin ödenmesi gerekmektedir. Kamu kurumlarının yaptığı hatalar 1- MEB, naklen öğretmen alımında hata yapmıştır Bilindiği üzere 2004 yılı Bütçe Kanunu ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur kadrolarına yapılacak açıktan atama sayısı 40 bin ile sınırlanmış, bu sayının kamu kurumlarına dağılımı ise Başbakan onayı ile düzenlenmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı, kendisine tahsis edilen açıktan atama adedinin tümünü ilk defa atamaya kullanmıştır. Bakanlık ilk defa atamanın dışında 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ekinde yer alan genel bütçeli kurumlardan naklen öğretmen alımı da yapmıştır. Bakanlığın bu tür bir naklen atama yapmasının sebebi ise bu şekildeki nakillerin açıktan atama sayısından düşülmeyecek olmasıdır. Ancak, Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'ndeki bürokratlar burada çok ciddi bir hata yapmış ve başta üniversitelerdeki akademik personel olmak üzere çok sayıda kamu kurumunda memur olarak çalışan ve öğretmen olabilecek kişileri mağdur etmiştir. Hatanın sebebi, 2004 Mali Yılı Bütçe Kanunu'nun 32. maddesinin (a) bendinde yer alan ve "konsolide bütçe dışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarından yapılacak nakillerin" açıktan atama sayısından düşülmesi gerektiğini belirten hükmün yanlış veya kasten hatalı yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğündeki bürokratlar bu kanun maddesinde geçen "konsolide bütçe" kavramını 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ekinde yer alan genel bütçeli kurumlar ile ilişkilendirmiştir. Oysa ki bu kanunun yürürlük maddesini gösteren 82'inci maddesinde, "bütçe türlerini" gösteren 12. maddenin 1.1.2005 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. Bu madde ya görmezden gelinmiş ya da yanlış yorumlanmıştır ama sonuçta konsolide bütçe kavramı 5018 sayılı Kanun ekindeki genel bütçeli kurumlarla ilişkilendirilmiş ve 5018 sayılı genel bütçeli kurumlar içinde yer almayan üniversitelerden naklen öğretmen alımı, açıktan atama sayısını azaltacağı düşünülerek, yapılamamıştır. 5018 sayılı Kanun maddeleri incelendiğinde bir çok maddenin 1.1.2005 tarihinde yürürlüğe gireceği çok açık bir şekilde görülmektedir. Bu da bizi şu sonuca ulaştırmaktadır. Bütçe türlerinde esas alınması gereken 1050 sayılı Muhasebeyi Umumiye Kanunu'dur. Bu çerçevede 2004 yılı Bütçe Kanunu'nun 33. maddesinin (a) bendinde geçen konsolide bütçe kavramından 1050 sayılı Kanun hükümlerine göre genel ve katma bütçeli kurumların anlaşılması gerekmektedir. Üniversiteler de katma bütçeli kurumlar içinde olduğundan üniversitelerde çalışan akademik personelin naklen memur kadrolarına geçirilmesi halinde açıktan atama sayısında düşme yapılmayacaktır. Burada sadece şöyle bir bürokratik sorun vardır. Başbakanlığın 2004/18 sayılı genelgesi gereğince üniversitelerdeki akademik personel naklen öğretmen kadrolarına atanmaları sırasında Başbakanlık'tan izin alınması gerekmektedir. Bu husus sadece akademik personel için geçerli olup, 657 sayılı Kanun'a tâbi üniversitelerdeki memurların Milli Eğitim Bakanlığına naklen geçişlerde bu izne de gerek bulunmamaktadır. 2- Devlet Personel Başkanlığı ve MKEK niçin sessiz kalıyor? Kamu kurumları yaptıkları düzenlemeleri Resmi Gazete'de yayımlamadan önce bazı kamu kurumlarından onay almalıdırlar. Sicil yönetmeliği bu tür yönetmeliklerden biridir. Örneğin bir kamu kurumu sicil yönetmeliği çıkaracak veya varolan bir sicil yönetmeliğini değiştirecek ise Devlet Personel Başkanlığı'ndan onay almalıdır. Ancak bu köşede bugün ilginç bir sahtekarlığı örnek olarak vereceğiz. Makine Kimya Endüstrisi Kurumu hem sözleşmeli hem de memurları için yeni bir sicil yönetmeliği hazırlar ve onay için Devlet Personel Başkanlığı'na gönderir. Devlet Personel Başkanlığı gönderilen yönetmelikleri uygun görür ve Makine Kimya Endüstrisi Kurumu'na durumu bildirir. Bundan sonra yapılması gereken, MKEK'nın onaylı yönetmeliği Başbakanlığa göndermesi ve Resmi Gazete'de yayımlatmasıdır. Ancak, MKEK, Devlet Personel Başkanlığı'nın onayı olmaksızın hem yönetmeliği hem de yönetmelik eki cetvelleri değiştirir ve sanki Devlet Personel Başkanlığı bunları onaylamış gibi Başbakanlığa gönderir. Başbakanlık'taki uzmanlar ise zaten detaylı bir inceleme yapmadığı için Resmi Gazete'de yayımlar. Bu bir kamu kurumunun yapabileceği ender sahtekarlıklardan birisidir. Bu işleme imza atan kişiler hakkında soruşturma yaptırılıp disiplin kovuşturması yapılması yanında ayrıca Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre soruşturma da yapılması gerekirken şu ana kadar hiçbir şey yapılmamıştır. Ne Devlet Personel Başkanlığı yöneticileri ne de Makine Kimya Endüstrisi Kurumu hiçbir açıklama yapmamaktadır. Buradan bir kez daha uyarıda bulunmak istiyoruz. Yapılan suçtur ve bu suç görmezden gelinemez. Lütfen gerekli soruşturmaları yapınız. 3- EPDK'da, sadece sözleşmesi feshedilenler mi suçlu? Dün Hürriyet gazetesinde ve daha sonra da internet haber sitelerinde usulsüz olarak işe alınan EPDK'daki sözleşmeli personelin işine son verileceği belirtilen bir haber yayımlanmıştır. Haberin içeriğinde usulsüz olarak işe alınanların neredeyse tamamı ya eski bir bakanın ya da bir bürokratın yakın akrabasıdır. Haberin tüm detayına memurlar.net'ten bakabilirsiniz. Ancak biz bu noktada şunu hatırlatmak istiyoruz. Bu kişilerin sözleşmelerini, usulsüz işe alındıkları için, feshedelim. Bunda bu yanlışlık yok… Ama bunları işe alanların hiç mi kusuru yoktur? EPDK'nın şu anki başkanı ve yönetim kurulu üyeleri ve eski personel daire başkanı hakkında hiçbir işlem yapılmayacak mıdır? Her şeyi bir kenara bırakalım. Tüm meri mevzuatın en üstü olan Anayasamızın "Kanun Önünde Eşitlik" başlıklı 10. maddesinde yer alan "Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz" hükmünü nasıl, ne zaman ve nerede işleteceğiz? Bahis konu olan 40 tane sözleşmeli personel vardır ve bunların hepsi kamuoyu tarafından yakınen bilinen kişilerin akrabalarıdır. Bu açıdan yaptığımız işlemlerde, kamuoyunun gönlünün ferahlatılması açısından, imzası olan tüm yetkililer hakkında gerekli işlemlerin bir an önce yapılması gerekmektedir.
(memurlar.net editörü) aunlu@yenisafak.com.tr Faks: (0312) 472 68 80
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |